Haftasonu, yılın "sansasyonel" oyunu Gönül Hırsızı'na gittim. Kadınlar için bilet fiyatı çok ucuz. Çünkü güzel bir oyunun yanı sıra, "aldatan erkeği anlama rehberi" ni yanında bedava veriyorlar. (Aman ha, gişede "Nerede benim rehberim?" diye tutturan olmasın. Mecazi anlamda söyledim) Aslında kadın-erkek ilişkileri açısından suyun karşı kıyısında da farklı bir görüntü yok. Yine hafta sonu seyrettiğim "Not: Seni Seviyorum" filminde delikanlı, kıza "Hiç anlamıyorum. Kadınlar gerçekten ne ister?" diye soruyor. Genç kız, "Sana bir sır vereyim mi?" deyip, yüzyılların gizemini açıklıyor: "Aslında ne istediklerini bilmezler..." Gönül Hırsızı, son yıllarda izlediğim en keyifli komedilerden biri. Can Gürzap ve Nilgün Belgün'ün rafine oyunculuğuyla lezzetlendirilmiş, klasik bir Fransız vodvili... Ama beni oyundan çok daha fazla etkileyen, tiyatrocularla yaptığım sohbetlerdi. Oyunu Gencay Gürün, Volkan Severcan ve Kerem Atabeyoğlu ile birlikte izledim. Gürün, "Artık gerçek tiyatro eserlerini, yani kaliteli oyunları sahneye koymakta tereddüt yaşıyoruz. Çünkü gişesi olmuyor. Televizyon, insanları fena zehirledi. Dizi dramaları alışkanlık yaptı. Kimse fazlasını aramıyor. Oyun koyarken fazla mı kaliteli diye korkar olduk" dedi. Volkan ile Kerem'in söyledikleri ise daha vahimdi. BKM'de sahneledikleri Oyunun Oyunu adlı oyunda en iyi, en doğru seyirci tepkisini sadece halk gününde aldıklarını söylediler. Gerçek tiyatro izleyicisinin hayat standardının giderek düşmesinden yakındılar. İşin burası çok mühim. Kişi başına düşen milli gelirin dolar bazında arttığını görüp, seviniyoruz. Peki "yaşam standardı" sadece pazar filesi ile mi ölçülmeli? Cebine giren para artarken, tiyatroya, sinemaya, operaya, baleye, sergiye giden insan sayısı azalıyorsa, bunda bir yanlışlık var demektir. Çünkü az önce saydıklarım, refah düzeyi yüksek insanların ilgi alanına girmesi gereken aktivitelerdir. Oysa memlekette gerçek tiyatro seyircisi, yarı fiyatına ucuz halk gününü bekliyor. Tıpkı, kitap dükkanları sezon boyunca sinek avlarken, indirimli satış yapan kitap fuarlarının dolup, taşması gibi...
TV ÇITAYI DÜŞÜRDÜ MÜ?
Evet, televizyon dizileri, tiyatrocular için gerçek sanatlarını sahneye koymalarına yardımcı olacak "finansı" sağlıyor olabilir. Matematik olarak, iki dizide rol kapan, bir tiyatro oyununu sahneye koyabilecek maddi güce erişebiliyor. Ama ya televizyon ortak beğeniyi, kaliteyi, sanata bakış açısını değiştirip, dönüştürüp, çıtayı iyice aşağıya düşürüyorsa?.. Bu sütunların sahibi, daima ekranda kaliteyi öven, özendiren yazılar kaleme alır. Ama bazen kendisini, öz evlatları mafya tarafından uyuşturucuya alıştırılmış bir narkotik komiseri gibi hisseder. İşte bugün de onlardan biri!..