TUZLA tersanelerindeki ölümler, kamuoyunu ayağa kaldırmış, gazeteler günlerce konuyu manşetlerinden indirmemişlerdi. Gerçekten de tersane ve liman işçilerinin zor çalışma koşulları dayanılacak gibi değildi. Dikkatimi çeken ise mafya dizilerinde tersane ve limanların son zamanlarda sıklıkla fon olarak kullanılması. Acı Hayat'tan başlayıp, Pars: Narkoterör ve Kurtlar Vadisi: Pusu ile devam eden süreçte tersane ve limanlar hep "mafyanın yuvalandığı yerler" olarak ekrana taşınıyor. Kurtlar Vadisi'nin son bölümünde de terör örgütleri ve mafyanın üs olarak kullandığı liman başroldeydi. Ama gelin görün ki, tersane işçilerini gösteri yaptıkları zaman dayak kötek gözaltına alan polisler, dakikalarca süren, 8-10 kişinin öldüğü silahlı çatışmaya rağmen ortalıkta yoktular. Zaten Kurtlar Vadisi'nde bir tane üniformalı polis görsem, dişimi kıracağım. Bu arada tersane ve limanlarda "görevli" mafyanın da mesai saatlerinin Çalışma Bakanlığı tarafından düzenlenmesi gerekiyor. Zira Memati, yemek sözü verdiği sevgilisini, limandaki "operasyon" nedeniyle ancak gece yarısından sonra işkembeciye götürebildi!.. Bence mafyanın liman ve tersanelerdeki mesaisi 08.00-18.00 saatleri ile sınırlandırılsın. Yoksa, Memati ve arkadaşlarına fazla mesai ücreti verilsin!.. Kurtlar Vadisi: Pusu, Danıştay saldırısını da "şip şak" çözüverdi. Daha önce Kahramanmaraş ve Sivas olaylarını da çıkarttığını ima eden derin devletin başındaki isim Büyük İskender, Danıştay'a katliam için bir avukatı göndermesinin nedenini şu sözlerle açıkladı: "Bu ülkede bir avukat cinayet işliyorsa, halk diyecek ki bu ülkede güvenilir kurum kalmamış. Vatandaşın kendi adaletini sağlamasına gerek yok. Onlar oy versin, yeter..." Bu arada Vadi'nin jeneriğinde iri harflerle "Söz konusu olaylar ve kişiler hayalidir" yazıyor. Ama son bölümde PKK'lı Muro, SKY Türk ekranlarından Kuzey Irak operasyonunu izliyordu. Hırant Dink cinayeti de Vadi'de, Danıştay baskını da, Kuzey Irak operasyonu da... Peki bunun neresi hayal?