BİR dükkanın vitrini neyse, bir filmin afişi de odur. Afişin birinci işlevi "içerideki malı" tanıtmaktır. Yani filmin türünü, konusunu, oyuncularını ve en önemlisi "diğer filmlerden farklı yönünü" bir bakışta izleyiciye sunmaktır. Bu nedenle Hollywood'da film afişleriyle en az film kadar uzun süre uğraşılır. Grafik tasarım uzmanları, dizayn atölyelerinde günler boyu afişler üzerinde kafa patlatırlar. Bu nedenledir ki, unutulmaz filmlerin afişleri tıpkı pullar gibi bir koleksiyon konusudur. Ama gelin görün ki, bizim yerli filmlerde pek çok afiş, "yasak savmak" için kotarılır. Tasarımcılarına saygısızlık etmek niyetinde değilim ama son dönemde vizyona giren yerli filmlerin afişlerinde bir umursamazlık ve özensizlik görüyorum. Beyaz Melek, Kabadayı ve Kutsal Damacana'nın afişlerini yan yana koyup, bir bakın. Portreler art arda dizilmiş, aynı pastel tonlar, aynı ışık oyunları, aynı gölgeler... Neredeyse kullanılan harf karakterleri bile birbirinin kopyası. Sanırsınız ki hepsi de aynı film için bastırılmış... Hele Beyaz Melek'in afişini ABD'de yaşayan ödüllü grafiker Emrah Yücel'in tasarladığını öğrenince iyice şaşırdım. Son zamanlarda Türk filmlerindeki "yaratıcılık kıpırdanışını" afişlere de taşısak olmaz mı acaba?