Yılda en az iki kere sevgili Sunay Akın'ın Oyuncak Müzesi'ne giderim. Yaşım ilerledikçe benden uzaklaşacağına, daha yakınlaştığına inandığım çocukluğuma dokunmak için... Bu kez bir tahta kalem kutusunun üzerinde sınıf arkadaşlarım ve ilkokul öğretmenimin unutmaya başladığım çehrelerini gördüm. Sunay Akın durmuyor. Daha doğrusu içindeki çocuğu bir türlü içine sığdıramıyor. Bu kez yine inşaata girişmiş. Müze haline dönüştürülen dört katlı köşkün bahçesini yeniden düzenliyor. Bahçeye çikolatadan bir ev yaptırıyor. Tıpkı Hansel ve Gratel'deki gibi çocuklar bu kocaman çikolata evin içine girip, resim yapacak, oyuncak tamir edecekler. Bahçe ise kocaman bir tropikal ormana dönüşecek. Kafeterya bu bölüme taşınacağı için ondan boşalacak bodrum katı yeni bir müze galerisi olacak. Dolaşırken ben de Sunay'a yeni bir masraf kapısı açtım. Dedim ki; "Senin müzeye böyle sıradan, kuru bir yangın merdiveni yakışmaz. Şu masal kahramanı Rapunzel, en üst kattan aşağıya saçlarını uzatsa da onun etrafından döne döne dolaşıp, aşağıya inen yangın merdivenleri olsa..." Sunay'ın gözleri parladı. "Vallahi aynı şeyi düşünmüştüm ama cesaret edemedim" dedi. Açtık mı Sunay'a yeni bir masraf kapısı?.. Masraf demişken, para kazanmak şöyle dursun, sevgili dostum, müze için her ay cebinden para harcıyormuş. Evden bozma müzenin elektriğine, doğalgazına, vergisine, stopajına devlet baba "konut" değil, "iş yeri" tarifesi uyguluyormuş. Yahu böyle bir kültürel değer başka ülkede olsa, devlet onu korumak ve yaşatmak için üzerine titrer, vergi almaz, aksine fon oluşturup, gelişmesini sağlar. Ama nerede?.. Müzeyi dolaşırken, Sunay'dan bir televizyon müjdesi de aldım. Üstat, 17 Aralık'ta saat 21.15'te tv8 ekranlarında yeni bir programa başlayacak. Adı da "Hissi Senetler" olacak. Akın, cebinde biriktirdiği o enfes öyküleri bu programda "büyüklere masallar" tadında anlatırken, tarihi röportajlara da imza atacak. Sunay ile kahve molası verdiğimizde yanımıza bir beyefendi yaklaştı. Çocuklarıyla birlikte Sunay'ı tebrik etti. Sunay, çocuklardan birinin Anadolu liseleri sınavına hazırlandığını duyunca, "Bak..." dedi çocuğa, "Ben niye Neil Armstrong'un yerine ayda yürüyemedim biliyor musun? Ayda yürümeyi onun kadar çok istemedim de onun için... Sen istemelisin. 'Hangi okulu kazanacağım?' diye değil, 'Hangi okul beni kazanacak?' diye sınava hazırlanmalısın." O sırada baba, müzeyi gezen diğer oğlunu da yanına çağırdı. Sunay'ın hayat derslerinden nasiplensin diye... Baba, kendini sonradan tanıttı. YÖK'te görevli bir profesördü... Profesör ve çocukları uzaklaşınca Sunay'a dedim ki: "Farkında mısın bilmem ama Einstein'dan daha kariyerli, Koç'tan daha zenginsin..." Bazılarının biriktirdiği hisse senetleri, küçük bir ekonomik dalgalanmada değer yitirebilirdi. Ama Sunay'ın cebinde biriken "hissi senetler" öyle mi?..