YÜKSEK Seçim Kurulu, partilerin televizyonda reklam yapmalarını yasakladı. Televizyon kanallarının bu yasaklara uyup uymadıklarını denetleme ve gerekirse cezalandırma yetkisi ise Radyo Televizyon Üst Kurulu'nda. YSK'nın (Kısaltması bile "yasak"ı çağrıştırmıyor mu?) kararı bir hayli tartışılacağa benziyor. Çünkü bu karar, siyasi teraziyi, muhalefet aleyhine bozacak bir müdahaleye benziyor. Neden mi böyle bir hisse kapıldım? Sebebi gayet basit. Son zamanlarda televizyonu en iyi kullanan partiler hangileriydi? Genç Parti, eski simleriyle ANAP ve Doğru Yol Partisi... Özellikle Cem Uzan'ın bir yıla yakın bir süredir ekranda sürdürdüğü kampanya son derece etkiliydi. Şimdi bu etkin silah, muhalefet partilerinin elinden alındı. Oysa iktidarın elindeki makineli tüfek yerli yerinde duruyor. Hangisi mi? "İcraatın İçinden" programı. Başbakan Erdoğan, bundan böyle hükümetin icraatlarını anlatırken ister istemez parti propagandası da yapacak. Diğerleri ise susturulmuş olarak ekrandaki "icraatı" izlemek zorunda bırakılacak. Bir partinin ekranda fikirlerini, programını, vizyonunu anlatmasında ne sakınca olabilir ki? Televizyon en başında bir "kitle iletişim aracı" değil mi? Eh, iletişim çağında yaşadığımıza göre, en etkin haberleşme aracı olan televizyonun siyasetteki "bilgi açığını" kapatmasına neden engel oluyorsunuz? Buradaki amaç, parası olan parti ile olmayan arasında fırsat eşitliği sağlamak ise bu da yanlış. O zaman tüm otomotiv reklamlarını yasaklayın. Kaportacı Fehmi Usta'nın rekabet şansını korumak için!.. Bu ülkede insanlar ortalama günün 3,5 saatini ekran başında geçiriyor. Bırakın siyasiler bu kestirme yoldan halka ulaşsın, eteğindeki tüm taşları döksün. Bu ülkedeki siyasi kaosun sebebi, yıllardır insanların politikadan soyutlanması, siyasetin sadece "iki milyon kişinin işi" olarak gösterilmesi değil mi? Bırakın liderler siyasetin reklamını yapsınlar. Ne çıkar?