Geçen hafta Popstar Alaturka'da hem jüriyi hem de izleyenleri mest eden Erkan'ın "çabuk havalanışına" üzüldüm. Genç arkadaşımız, ülkedeki tüm sanatçı adayları ile aynı tuzağa düşmüştü. "Ben oldum" demiş, kendini "erken şampiyon" ilan etmiş, "gereksiz şovlara" soyunmuştu. "Ömrümüzün Son Demi"ni okurken öyle çok "keriz attı" ki, adeta bu klasik eseri yeniden besteledi. Erkan, sesinin gücünü göstermek isterken, ucuz düğün salonu şarkıcılarına benzedi. Buna rağmen nasıl olduysa jüriden yüksek puanlar almayı başardı. Bu arada Günce, sunuculuk şansını hovardaca harcamaya başladı. Keşke diksiyon hatalarını, tonlama yanlışlarını düzeltmek için bir profesyonelden yardım alsa. Bu kızcağızın ekrana çıktığı ilk günden bu güne patinaj yapıp durduğunu gördükçe üzülüyorum. Bir de bu hafta dekolte sınırlarını zorlayan elbisesini yadırgadım. Eksiklerini "Gül Gölge tarzıyla" görünmez kılmaya çalışıyorsa, yanlış yolda. Günce'yi geçen hafta bir estetik merkezinin açılışında bir köşede tumba eşliğinde gitar çalıp, şarkı söylerken de görür gibi oldum. Bana pek "estetik" gelmedi doğrusu... Bunca eleştiriyi niye yaptığıma gelince: Ekranda yarıştığı ilk günden bu yana Günce'nin hem sesini, hem de duruşu nu beğenmiştim. Kolayca kendini harcamasına gönlüm razı olmayacak, onun için yazıyorum. Yarışmadaki mektepli-alaylı sanatçı tartışmasının dakikalar boyunca sürdürülmesi de bana göre gereksizdi. Her meslek dalında olduğu gibi şarkıcılıkta da eğitimin avantaj sağladığı bir gerçek. Ama her sanatçı ille de konservatuar eğitimi alacak diye bir kural yok. Zira dinleyici, kulağına değen sesin konservatuarda mı dokunduğuna yoksa Allah vergisi mi olduğuna bakmaz. O, şarkının keyfini çıkartır. Gerisi abesle iştigaldir... Ve sevgili Osmantan Erkır'a bir mektup: Malum; Almanya, Türk kızı Bahar'ın Popstar birinciliğini konuşuyor. Haberlerde izledim, zenci gırtlağıyla enfes söylüyordu. Erkır bu hafta Bahar'ı Popstar Alaturka'ya getirse, fena mı olur?..