TRT-2'deki muhteşem belgesel, her zaman olduğu gibi "allı güllü" dizilerin, "kavgalı dövüşlü" yarışmaların gölgesinde kalmıştı. Adı "Gazilerin Buluşması" idi. Yapımcılar, İstiklal Savaşı gazisi Arif Zengin, Kore gazisi Nazif Şahin, Kıbrıs gazileri Mehmet Seven ve Nami Pekgöz ile Güneydoğu gazisi Özcan Can'ı bir araya getirmişlerdi. Bu ülke için kanını akıtmış üç nesil bir aradaydı. Belgesel, kuru bir sohbetten ibaret değildi. Gazilerin köylerine kadar gidilmiş, aileleriyle, onları tanıyanlarla röportajlar gerçekleştirilmiş, yaklaşık bir yıl boyunca belge ve bilgi biriktirilmişti. Dahası da vardı. Nesiller boyu vatanları için gözünü budaktan, göğsünü kurşundan esirgemeyen bu fedakar insanların şu anda karşı karşıya oldukları güç yaşam koşulları, toplumun duyarsızlığı da irdeleniyordu. Eğer bu malzeme yabancı bir ülkenin belgesel yapımcısının eline geçse, gazeteler, televizyonlar günlerce bundan söz ederdi. Ama ne yazık ki, bizim "Gaziler Buluşması" reyting hazretlerinin keskin kılıcı karşısında "gazi" oldu! Belgeselde beni en çok duygulandıran diyaloga gelince: İstiklal Savaşı gazisi Arif dedeye sordular: "Ayağında potin var mıydı dede?" Yaşlı adam, "Hıh" dedi, acı acı gülerek, "Ne potini bre, çarık bile yoktu. Manda derisini, çaputu iple ayağımıza dolayıp, düşman üstüne vardık." Gözleri buğulanmıştı. O sırada yaşlı eşi söze karıştı: "Size anlatmıyor. Ayağı çıplakmış. Yunan'ı öldürmüş ama ayağındaki gıcır gıcır potini alıp, giyememiş. Yüreği kaldırmamış..." Keşke bu sahneyi herkes izleseydi. Ama seyircilerin büyük bölümü o anda gizemli programlardaki mucizelerin peşindeydi. "Gerçek mucizeyi" ıskalayarak...