Yeni programlar birbiri ardına görücüye çıkıyor. Bu hafta da atv'nin merakla beklenen yeni yarışması "Anadolu Ateşi", Kanal D'de sezonu açan "Zaga" ve TGRT'nin yarışma furyasına eklediği son halka olan "Halkın Starları" Yakından Kumanda'nın ucundaydı.
YARIŞMA DEĞİL HİZMET
"Anadolu Ateşi"ni bir müzik yarışması olarak değerlendirmek yerine onun bir "kültür hizmeti" ya da "folklor şenliği" olarak değerlendirilmesi daha doğru olur. Program, adeta bir "öze dönüş" yolculuğu... "Anadolu Ateşi" bu ülkenin toprağından fışkıran gerçek müziği, yeni nesillere sevdirmek gibi önemli bir misyonu yerine getiriyor. Sadece bu yönüyle bile övgüyü sonuna kadar hak ediyor. Ama acaba ünü dünyaya yayılmış "Anadolu Ateşi" dans grubu, sadece yarışmanın başında ve sonunda yer almak yerine, performanslar sırasında adayların arkasında da figürler sergilese daha mı iyi olur? Zira programın başını ve sonunu kaçıranlar "Anadolu"yu yakaladılar ama "Ateş"ten uzak kaldılar. Yarışmacıları tanıtan maniler ise "karamela şiiri" yüzeyselliğindeydi. Oysa kültürel bir misyon üstlenen, böylesine "ince elenip, sık dokunmuş" bir programda insan edebi değeri ve yaratıcılık eşiği daha yüksek dizeler duymak istiyor. Adaylar tanıtılırken doğum tarihleri ile birlikte burçlarının verilmesini de anlayamadım. Acaba bizim folklor kültürümüzde astrolojinin yeri bu kadar büyüktü de ben mi yıllardır fark edemedim? Burçlarının yerine adayların "memleketleri" yazsa, programın dokusuna daha uygun olmaz mıydı? Fondaki üç panoya yansıtılan görüntüler ise sahnedekinin aynı. Acaba burada tekrar edilen görüntüler yerine Anadolu motifleri, yöresel görüntüler ya da folklorik figürler yer alsa ortaya daha dinamik bir görüntü çıkmaz mı? Bir de adayların sonuçları beklediği "Aşık Veysel Odası"nda ünlü halk ozanını anımsatan bir tek görüntü ya da figür yoktu. Acaba kamera açıları yüzünden ben mi fark edemedim, yoksa ihmal mi edilmişti? Cem Davran gerçekten iyi bir canlı yayın sunucusu. İlk programın heyecanını üzerinden atıp, yarışmaya ısınınca daha da iyi bir performans ortaya koyacağına inanıyorum. Ama keşke reklama çıkarken Mehmet Ali Erbil'e özgü o parmak hareketini yapmasaydı. Zira Davran'ın kimseyi taklit etmeye ihtiyacı olmadığını düşünüyorum. Jüri ise henüz ısınma turlarında. Arif Sağ'dan söz etmeye gerek yok. Ondan daha iyi bir seçim düşünemiyorum. Savaş Ay kamera önü deneyimi ve folklor bilgisiyle içlerinde ekranı en fazla dolduran kişi. Bige Daruga projeye yüreğini koyanlardan. Cem Ceminay ise sürekli "deplasmanda" oynuyormuş gibiydi. Sevgili dostum Cem'den ilerleyen haftalarda çekingenliğini üzerinden atıp, "gerçek performansını ortaya koymasını" bekliyorum. Daha ilk gecede jüri üyeleri ve yarışmacıların gözlerinden boşalan yaşlar ise türkünün en başta bir "gönül işi" olduğunu belgeler gibiydi. Adaylara gelince; kısacık performansları sırasında kesin kararlar vermek zordu. Şimdilik malzeme çok "ham" göründü. Ama keyifli olan da bu gençlerin haftalar ilerledikçe "cevher"den "mücevhere" dönüşmelerini izlemek değil mi?
ZAGA ÇOK DEĞİŞMİŞ
KANAL D'nin yeni dönemdeki iddialı talk show programı "Zaga" protest tarzıyla diğerlerinden ayrılıyor. Geçen yıl programın çok geç saatlerde başlayıp, sabahın ilk ışıklarına kadar uzaması Bayülgen ve arkadaşlarına ilham kaynağı oluşturmuş. Programın yeni jenerik müziği "Dandini Dandini Dasdana" diye bilinen ninninin rock versiyonu olarak seçilmiş. Jenerikte de program ekibi pijama ve geceliklerle kamera önüne geçmiş. Ama bunlar daha "Zaga"nın iyi günleri... "Bir Yıldız Doğuyor" yarışmasının canlı yayını başlayıp da yayın akışı sarktığında Zaga severler yine sabahı bulacaklar. Neyse ki önümüz Ramazan. Zaga- Sahur Özel programlarını dört gözle bekliyoruz! Programın dekoru da değişmiş. Daha "yumuşak" çizgiler ve renkler hakim. Örneğin; Okan'ın masası pembe, konuk koltuğu da allı-güllü. Ama Okan Bayülgen her zaman olduğu gibi eleştiri fırsatını yine en önce kendisi kullandı, "Dekorasyonumuzu gay bir mimara yaptırdık" dedi. Konuklarından Oya Aydoğan ve Yasemin Bozkurt ise daha da ileriye gidip, "Okan sen dadı rolünü oynadığın dizinin etkisinde fazla kalmışsın" deyiverdiler. Bayülgen'deki en büyük değişiklik ise "kıl kaybı" olarak dikkati çekti. Bıyıklarını kesmiş, kaşlarını aldırmıştı. Muhtemelen bu değişim, dadı karakterini dizide daha iyi canlandırmak, makyözlere daha az mesai yaptırmak içindi. Dilinin kemiği olmayan Yıldo'nun "kendine özgü" yorumları ise programa "heyecan" kattı. Ancak "Medya Arkası" bölümünde Yıldo'nun Hıncal Uluç'la ilgili ağzından kaçırdıkları, gece yarısı yayınlanan bir şov programı için bile hoşgörü sınırlarının ötesindeydi. Bu arada Esra Ceyhan'ın atv'deki programının sona ermesi ilk başta Okan'ı vurmuş gibiydi. Geçen yıl "Şelale Hanım" tiplemesi ile izleyici toplayan programın içeriği bu yıl bir hayli kayba uğramış göründü. "Beni Manüple Et", "Saksılar" ve "Okan Bayülgen'i Kullanma Kılavuzu" adlı bölümler ise absurd sınırlarının ötesine geçip, izleyiciyi zorladı... Her şeye rağmen "Zaga" geçen yıllarda olduğu gibi bu kış da ülkenin elektrik tüketimini arttıracağa benziyor. Çünkü formülü henüz çözülememiş bir sihre sahip bu program, hepimizi sabahın ilk ışıklarına kadar ekran başında tutacak...
YILDIZLAR BUNLAR MI?
TGRT'de cumartesi akşamı görücüye çıkan "Halkın Yıldızları" bana yıllar önce ekranlarda büyük ilgi gören "İner misin, Çıkar mısın?" yarışmasını anımsattı. O yarışma şov dünyamıza pek çok yeni yetenek kazandırmıştı. Ama "Halkın Yıldızları"nda aday seçimi biraz "aceleye getirilmiş" gibiydi. Yarışmacıları hala Zeki Müren, kedi, köpek, kuş, rüzgar sesi taklidi yaparken izlemek yorucuydu. Bir tek Gülen Berber isimli kadın yarışmacı vasatın üzerine çıkabildi. Eğer Türkiye'nin yeni komedi yıldızları bu adaylar arasından çıkacaksa, önümüzdeki yıllarda gülmeye hasret kalacağız demektir. Jüri üyeleri de dahil, programın en başarılı ismi ise sunucu Yavuz Seçkin'di... "Yavuz'un Minibüsü" başarı yolunda önemli bir virajı daha devrilmeden almayı başardı.