Geçen hafta Radyo Televizyon Üst Kurulu'nun (RTÜK) verdiği cezayı bu köşede sizlere duyurmuştum. Akademi Türkiye yarışmasındaki sözde reklam ihlalleri nedeniyle RTÜK, 25 Eylül gecesi atv'de 168 dakika 14 saniye boyunca kendi hazırlattığı "Deprem" ve "Anadolu Müzeleri" adlı iki belgeseli yayınlatacaktı. Sözde bunun adı "ceza" idi. Peki kim cezalandırılıyordu? Atv mi, yoksa ekran başında günlerdir anons edilen ve "Türk kültürünün temel taşı, Anadolu'- nun toprağına kazınmış mirası" diye bildiğimiz "türkü" için yapılmış bir programı izlemeye hazırlanan televizyon seyircileri mi?
İHTİMAL VERMEDİM
Ne yalan söyleyeyim; ortada böyle bir mantıksızlık varken, bu cezanın uygulanacağını hiç ummuyordum. Ceza ile ilgili yürütmeyi durdurma kararı almak için atv avukatlarının hukuki girişimleri sürerken, biz teknik nedenlerde bir gün önceden hazırlamak mecburiyetinde olduğumuz Günaydın'ı "Anadolu Ateşi yayınlanıyor" diye basmak zorundaydık ve öyle de yaptık. Sonra ne oldu? Bölge İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı vermedi. Oysa pazartesi günü de atv için bir "program durdurma" cezası vardı ama Bölge İdare Mahkemesi "yürütmeyi durdurma kararı" vermiş, ceza uygulanmamıştı. Tabii ki şeriatın kestiği parmak acımaz, acımamalı. Ama ben iki karar arasındaki gerekçe farkını bir türlü anlayamadım.
KÜLTÜR PROGRAMI DEĞİL Mİ?
Anlamakta güçlük çektiğim diğer konulara gelince: Belgeseli "ceza unsuru" olarak görmek, hangi yayıncılık anlayışıyla ya da "kamu menfaati" düşüncesiyle bağdaşır? Belgeseli "ceza kırbacı" olarak görüp, milletin sırtında şaklatırsanız, bu insanlara bir daha nasıl kültür programı izletirsiniz? Haydi diyelim ki, "Madem reklam yönetmeliğini ihlal ettiniz o zaman biz de millete belgesel seyrettiririz" diye garip bir düşünceye kapılıp, "kültür havariliğine" soyundunuz. Peki ya yayınlatmadığınız program neydi? Bu toprağın gerçek sesini bulmak için yola çıkan, Arif Sağ gibi bir türkü gönüllüsünün önderliğinde hazırlanan, Anadolu'- nun kültürel dokusunu ekrana taşımayı, türkü geleneğini gençlere tanıtmayı, sevdirmeyi amaçlayan "Anadolu Ateşi"... Ama o saatte atv'- yi açanlar ne izledi? Deprem belgeseli... Zaten millet diken üstünde yaşıyor. İnsanların gülmeyi, eğlenmeyi, rahatlamayı amaçladığı bir cumartesi gecesi akşamında "deprem dehşetini" kafalara yeniden kazımak yerine, börtü-böceği, dağıkuşu anlatan bir belgesel yayınlatsaydınız ya?
GERÇEK HAKSIZ REKABET
Gelelim, uygulamanın bir başka mantıksız, standart dışı tarafına daha... RTÜK bu cezayı niye kesti? Firmalar arasındaki haksız rekabeti önlemek için. Sözde ana sponsor Blendax'ın ismi, Akademi Türkiye yarışmasında "fazla öne çıkarılmış"... Peki cezanın uygulandığı cumartesi gecesi ne oldu? "Anadolu Ateşi"nin ana sponsoru Profilo ve bu programa sponsor olan, reklam veren tüm kuruluşlar mağdur oldu. Reklamlar diğer kanallara kaçtı. Ortada "eskisiyle kıyaslanmayacak kadar büyük" ve yeni bir "haksız rekabet kamburu" oluştu... Oysa "Akademi Türkiye" sırasında gizli reklam konusunda en fazla duyarlılık gösteren kuruluş atv'ydi. Diğer ekranlardaki yarışmalarda gaz tüpleri ekranın köşeleri arasında uçuşup, katkı maddeleri fincanlara doldurulurken ve jüri üyeleri her fırsatta sponsor firmaların isimlerini zikrederken, atv, Blendax'ın SMS tanıtımlarını bile yasal "çerçeve reklam" olarak yayınladı. Hatta sahnenin arkasındaki Blendax logoları ekranda fazla görünüyor diye, Akademi yarışmacılarının Park Orman'da verdiği konseri banda çekip, montajladığı halde son anda yayınlamaktan vazgeçti. Üstelik bu konser yayınını bekleyen izleyicilerden gelen binlerce kınama ve protesto mesajını göze alarak, sineye çekerek... Sakın kimse atv avukatlığına soyunduğumu sanmasın. Bu köşenin müdavimleri iki hafta önce burada Star TV'nin sezon açılışını yaptığı gece kapatılmasını nasıl eleştirdiğimi hatırlayacaklardır. Bu uygulama yalnızca atv için değil, Kanal D, Show TV, TGRT ve diğer kanallar için söz konusu olduğunda da yine aynı tepkiyi veririm. Çünkü ben kurum ve kuruluşların değil, "izleyicinin" yanında duruyorum. Bugün atv'ye reva görülen bu haksız uygulamaya ses çıkarmayan, hatta bıyık altından gülümseyip, ellerini ovuşturanların ise unuttukları önemli bir gerçek var: Adalet bir gün herkese lazım olur.