Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TULU GÜMÜŞTEKİN

Siyasette üslup ve adap

Türkiye, 2013 sonundan bu yana, siyasi anlamda zor ve tehditlerle dolu bir süreci aşmakla meşgul. 17-25 Aralık hukuki darbe girişimi sonrası, siyasi yaşamı etkileyecek bir dizi seçim yapıldı, bu süreç haziranda yapılacak genel seçimlerle noktalanacak. Parlamento seçimi sonuçları da, ondan sonra gelecek dönemin altyapısını oluşturacak. Önemli ve kapsamlı bir anayasa değişikliği, Başkanlık rejimi, çözüm süreci gibi aşamalar, Türkiye'nin 21. yüzyıldaki siyasi, idari ve ekonomik yapılanmasına damgasını vuracak. Bugüne dek, Cumhurbaşkanı Erdoğan, neredeyse tek başına yürüttüğü seçim kampanyaları ile önce Mart 2014 yerel seçimlerini, sonra Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerini açık farkla kazanmayı başardı.
Bu dönemde yeni bir anayasa için önemli girişimler yapıldı, ancak altmışa yakın madde dışında partiler uzlaşı sağlayamayınca, yeni bir anayasal sistemin kurulması, Haziran 2015 seçimleri sonrasına kaldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, halkın çoğunluğunun daha ilk turda doğrudan destek verdiği bir başkan olmasına rağmen, kendi deyimiyle "bir geçiş süreci" oluşturmak zorunda kaldı. Bir taraftan demokratik çok geniş bir meşruiyeti olan bir Cumhurbaşkanı, diğer taraftan parlamenter başbakanlık sistemi olarak kurulmuş, daha sonra tadilatla ne olduğunun anlaşılması zor hale gelmiş bir yapıyı dengelemek için önemli çaba gösterdi. Bu çabayı göstermeye, her konuşmasında seçmenden, başkanlık sistemi için destek istemeye devam ediyor. Bu desteği, hazırlanacak bir yeni anayasa taslağı için isteyecek olan Erdoğan, bir diğer yandan çözüm sürecinin hem akamete uğramaması, hem de toplumda milliyetçi gerginliklerin oluşmaması için çalışıyor.
Cumhurbaşkanı'nın bu aşamada işini kolaylaştırabilecek bir hükümet yapısına ve siyasi partisinin koşulsuz desteğine ihtiyacı var, çünkü paralel yapı ile mücadele daha uzayacağa benziyor. Yurt içinde ve özellikle yurt dışında iyi örgütlü olan bu kesimin, bulacağı her fırsatı bir siyasi kriz yaratmakta mahirane kullanabildiği de bir gerçek. Sonuncu unsur, AK Parti'nin kuruluşundan beri herkesin bildiği "üç dönem" kuralı. Bu ilkeye göre, önemli sayıda milletvekili ve deneyimli bakan, bu seçimde aday olmayacak ve parti kadrolarında bir kan değişiminin oluşmasına katkı sağlayacaklar. Bütün bu unsurlar bir araya getirildiğinde, dış siyasetin de yarattığı gerginlik de ele alınırsa, en yapılmaması gereken husus herhalde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın demeç ve görüşlerini, kendi partisinin mensuplarının kamuoyu önünde eleştirmesi olacaktı. Bu tür bir gelişme kimse tarafından beklenmez, ancak muhalif kesimlerce saklı bir umut olarak beslenirken, AK Parti saflarında beş yıl Meclis başkanlığı, altı yıl da Başbakan Yardımcılığı yapmış olan Bülent Arınç'ın çıkışı geldi.
Başbakan Davutoğlu sessiz kalmayı seçmişken, Başbakan yardımcısının hükümet sözcüsü olarak Cumhurbaşkanına yönettiği eleştiri, devlet adabına uygun olmadı. Arınç gibi AK Parti'nin en yüksek makamlarında görev almış deneyimli bir siyasetçinin, bilinen belagatiyle bu yanlış adımı atmaması gerekirdi, ancak attı. O aşamadan itibaren, gerginlik kabul edilebilir sınırların ötesine gitti, başkent Belediye Başkanı Gökçek ile Arınç arasında, hiçbir siyasi adaba sığmayacak bir demeç teatisi yaşandı, bir daha geriye alınamayacak sözler sarf edildi. Bundan vahim olmak üzere, devlet adamlarının önemli konularda sosyal medya ile görüş bildirmelerinin ne denli sorunlu olabileceği ortaya çıktı. Bu gerginlik, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, bu zor ve son derece yüksek itidalle yönettiği döneme ciddi huzursuzluk getirmekten başka ne işe yaradı bilinmiyor. "Benden sonra tufan" anlayışı ile yapılmış bir çıkış mıydı, yoksa beklentilerin karşılanmamasının getirdiği bir infial miydi, muhtemelen bilemeyeceğiz. Ancak iki önemli sonuç çıkarmak gerekiyor: Birincisi, Cumhurbaşkanı ile hükümet arasındaki ahengi bozacak girişimlerin kimin işine yarayacağı iyi tartılmalı ve demeçler öyle verilmeli. İkincisi de, siyasette adap ve üslup, çoğu zaman içeriğin önüne geçer, bunu bir an dahi unutursanız, bütün ömür boyunca biriktirdiğiniz saygınlığınız yok olabilir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA