"Siyasi diyalog" çerçevesinde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile AB Bakanı ve Başmüzakereci Mevlût Çavuşoğlu, Brüksel'de bir üst düzey toplantı gerçekleştirdiler. Karşılarında Avrupa Komisyonu Başkan Yardımcısı ve Dış İlişkiler Sorumlusu Catherine Ashton ile Genişlemeden sorumlu Komisyon üyesi Stefan Füle vardı. Türkiye-AB kurumları arasında derinleştirilmiş siyasi diyalog çerçevesinde 18 aylık bir süreden sonra gerçekleşen toplantı, canlanmakta olan ilişkilerin yeni bir göstergesi oldu. Siyasi diyalog, taraflar arasında Dışişleri ve AB Bakanı düzeyinde dönemli toplantılara işaret ediyor.
Bu toplantıların üçüncüsü 2012'de gerçekleşmişti.
Siyasi diyalog toplantısının 10 Şubat tarihli gündeminde üç temel konu vardı.
Birincisi, Türkiye'nin geçen yıl gerçekleştirdiği demokratikleşme paketi ve dördüncü yargı paketleri konusunda AB, sitayişkâr ifadelerle ilişkilerin canlanmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Müzakerelerin vize konusu ve geri alma anlaşması çerçevesinde yeniden ivme kazanmış olması her iki tarafı da rahatlatan bir husus olarak ortaya çıktı. İkincisi internette veri ifşa etmeyi kısıtlayan ve TBMM tarafından geçtiğimiz günlerde benimsenen yasanın görüşülmesi, üçüncüsü ise son anda ilave edildiği belli olan "Kıbrıs müzakerelerinin yeniden başlaması" konusunda Türkiye'nin oynadığı olumlu rolün değerlendirilmesi hususlarıydı... Avrupa Komisyonu aracılığıyla AB, Türkiye ile olan ilişkilerinin canlılığını kaybetmesini istemediğini bir kez daha en üst düzeyde bir toplantıyla ortaya koydu. Bu toplantının, Brüksel AB-Türkiye zirvesi, Fransa Cumhurbaşkanının Ankara ziyareti, Cumhurbaşkanı Gül'ün İtalya ziyareti ve Başbakan Erdoğan'ın son gerçekleştirdiği Almanya temasları çerçevesinde bir bütün olarak ele alınması gerekiyor. AB ile ilişkiler, en üst düzeylerde çok ciddi bir ivme kazanmış gözüküyor. Kıbrıs konusunda bazı adımlar atılabilirse, askıda bulunan sekiz faslın açılması gündeme gelecek ve ilişkilerde büyük bir rahatlama sağlanacak.
Son temaslar öncesinde Türkiye'de yeni kabul edilen ve internet yasası olarak bilinen hususta, Avrupa Komisyonu bazı endişeleri olduğunu belirtmişti. Bu aşamada, Komisyon temsilcileri AB müktesebatına tam uyum sağlamasından endişe ettikleri hususları Türk tarafına yazılı olarak vereceklerini açıkladılar.
AB müktesebatında Temel Hak ve Özgürlükler Bildirgesi'nin yedinci ve sekizinci maddeleri tümüyle buna ayrılmış bulunuyor. Aile hayatı ve mahremiyet olarak ele alınan 7. maddede, herkesin aile yaşamı, mahremiyeti, evi ve görüşmeleri konusunda saygı gösterilme hakkına sahip olduğunu AB, temel bir hak olarak ele alıyor.
Aynı konuda, 8. madde, kişisel verilerin korunması hususunu ele alıyor ve herkesin kendisiyle ilgili bilgilerin korunması hakkına sahip olduğunu açıkça belirtiyor. Dijital ekonominin ve iletişimin inanılmaz hızlı biçimde gelişmesi, AB'nin 1995'te kabul edilmiş olan ve halen yürürlükte bulunan verilerin korunmasıyla ilgili 95/46/EC sayılı yönergesini büyük ölçüde işlevsiz hale getirdiğinden, yeni bir yönerge taslağı hazırlandı. 2012'den bu yana üzerinde çalışılan yeni yönergenin, Nisan 2014'te Avrupa Parlamentosu'nun genel birleşiminde kabul edilerek müktesebatı değiştirmesi bekleniyor. Bu aşamada, Avrupa Komisyonu, Türkiye'nin bu hazırlıklar sürerken kendilerine danışması gerektiğini ve yasa hazırlamadan yeni çıkacak yönergeye uyumlu bir çerçeve oluşturulmasının tercih edilesi bir durum olacağını belirtti. AB, yılda 2.3 milyar euro düzeyine çıkan dijital ekonominin tek bir hukuki çerçeveye taşınma çalışmalarında Türkiye'yi de yanlarında görmek istedikleri anlaşılıyor. Bunun ötesinde, Komisyon'un resmi görüşünde de belirttiği gibi, ilişkilerde çok bariz bir canlanma olduğu ortada. Geri kalan değerlendirmeler ise, spekülasyonun ve korsan muhalefet yapma girişimlerinin ötesine gitmiyor.
