Önce darbe gerçekleşti. Mısır'ın onyıllardır ilk kez demokratik bir seçimle iktidara gelebilmiş ve iktidar mevkiinde sadece bir yıl kalabilmiş Başkanı tutuklandı. Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi, Müslüman Kardeşler örgütü temsilcisi olduğu için, darbeyi yapan Mısır ordusu da, Tahrir Meydanı göstericilerinin arkasına saklandığı için, Batı dünyası bir süre askeri darbeye ne diyeceğini bilemedi.
Ne var ki, Mısır ordusunun darbesi, ilk şaşkınlık haftaları geçtikten sonra gerçek yüzünü ortaya hızla koydu. Önce darbenin demokratik olduğunu savunan, başta Muhammed El Baradey olmak üzere diğer siyasi aktörler desteklerini çektiler. Daha sonra, "darbe" terimini kullanırsa askeri yardımı kesmek zorunda kalacak olan ABD yönetimi, yıllık bir buçuk milyar dolar tutarındaki desteğin ödemelerini durdurdu. AB ülkelerinden de ciddi biçimde eleştiri gelmeye başladı.
Bu gelişmeler süresince, Mısır'daki darbe iktidarına desteği hiç azalmayan Suudi Arabistan ve körfez ülkeleri oldu. İsrail de, Sina yarımadasındaki Selefi terörü ile başa çıkabilmek açısından, Mısır ordusunun iktidara el koymasından memnuniyetsizlik duymadı.
Mısır yönetimi, son olarak Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve beraberinde üst düzey diplomat ve askeri yetkiliden oluşan heyetle resmi görüşmeler yaptı. Bu görüşmeler sonucunda, Mısır ordusunun silah ihtiyacını karşılamak için iki milyar dolar düzeyinde alım yapacağı ve bu ihtiyacı Rusya'nın karşılayacağı bildirildi. Mursi döneminde süt ithalatı için finansman bulamayan Mısır'ın, silah alımı için nereden para bulacağı ise esrarını koruyor.
Böylelikle, askeri bir darbe sonucu oluşan fasit daire, tüm siyasi aktörleri olmaları gereken yerlere taşıdı. Cunta, giderek acımasız anti-demokratik bir konuma geldi. Demokratik ülkeler desteklerini çektiler, anti-demokratik rejimler de giderek desteklerini artırdılar. Rusya ile Mısır, aslında Nasır ve General Necib'in 1953'te yaptığı darbe sonrasında çok ciddi bir işbirliğine girmişlerdi. İsrail'e karşı kaybedilen 1967 ve 1973 savaşlarından sonra, Nasır'ın ölümüyle onun boşalttığı koltuğa oturan Enver Sedat, Sovyet desteği ile Ortadoğu'da kalıcı bir barış ve askeri denge kuramayacağını anlamış, Mısır'ın ABD ve İsrail ile barış yapmasını sağlamıştı. Tarihe geçen Camp David anlaşması, bu dinamik sayesinde gerçekleşmişti.
Mısır ve Enver Sedat, bu siyaset değişikliği yüzünden yıllarca Arap dünyasında parya muamelesi gördülerse de, bugüne dek Ortadoğu'da yeni bir Mısırİsrail savaşı çıkmamasını bu denge sağlayabildi.
Şimdi Mısır'da askeri yönetim, Muhammed Mursi'yi mahkeme önüne çıkarmak gibi büyük bir hata yaparak, Cumhurbaşkanı'nın mahkemeyi tanımamasını ve yiğitçe direnişini tüm dünya kamuoyuna taşımasını sağladı. Mahkeme apar topar ocak ayına ertelendi, bu çıkmazdan kurtulmak için de Rusya ile yeni bir ittifak arayışına gidildi. Bu atılan adımların her biri, Mısır ve halkı için çok tehlikeli bir geleceğe doğru gidildiğini gösteriyor. Lavrov, memnuniyetini saklamakta güçlük çekerek "her bağımsız ülkenin istediği ittifakı seçebileceğini" söyledi. Saflar iyice belirginleşti. Türkiye'nin, Mısır konusundaki dış politikası, şimdi tüm demokratik dünya tarafından benimseniyor. Dış politikada ilkeli davranmak, kısa vadede kazanç getirmeyebilir. Ancak uzun vadede doğru tavır sergilendiğinde, bölge ve dünya barışına katkınız belirgin ve tartışılmaz hale geliyor.