Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 24 Ocak'ta yayınlanan Newsweek dergisine, Türkiye ve AB ilişkileri üstüne son derece sert ve kapsamlı bir siyasi görüş yazısı yazdı. Kendi imzasıyla kaleme alınan bu bir sayfalık makalede Başbakan, yer yer çok sert bir dille, dünyanın bir değişme sürecinde olduğunu anlatıyor, bu değişimin büyük ölçüde, uluslararası üstyapı örgütlerine yansıdığını ve yansımaya devam edeceğini söylüyordu.
AB ülkelerinin istihdam piyasalarını ve sosyal güvenlik sistemlerini "komada" olarak niteleyen Başbakan, makalede AB ekonomilerini, durağan, toplumlarını ise neredeyse "tümüyle emeklilik yaşını aşmış" şeklinde tanımlamıştı. Newsweek dergisinin "Erdoğan Avrupa'yı azarlıyor" diye kapaktan duyurduğu bu yazı, anlaşılmaz biçimde yeterince gündeme gelmedi. Oysa yazıda Başbakan, açılabilecek yirmi iki fasıldan on sekizinin siyasi nedenlerle engellendiğini, bunun bütün AB tarihinde sadece Türkiye'ye uygulandığını son derece sert ifadelerle vurgulamaktaydı. Bu cümlenin devamı olarak, "Avrupalı dostlarımız, Türkiye-AB ilişkilerinin hızla bir dönüm noktasına yaklaştığının farkına varmalılar" açıklaması, hiçbir yanlış anlamaya yer vermeyecek biçimde Türkiye'nin sabrının sınırlarını çizmekteydi.
İşleyen demokrasi engel mi?
AB'nin son genişlemelerinde, üyeliğe hazır olmayan ülkelerin, demokratik ve sosyal geleceklerini garantiye almak için üye yapıldıklarına da değinen Başbakan, bu stratejinin haklılığını teslim ediyordu. Ancak Türkiye'nin AB kapısında, içeri alınması için yalvaran zayıf bir ülke olmadığına vurgu yapan Başbakan, sağlıklı bir toplum olmanın da cezalandırılmasının gülünçlüğüne dikkat çekiyordu.
"Liberal ve demokratik" bir AB'nin, Türkiye için daima bir çapa olduğunun vurgulanması, Başbakan'ın "liberal ve demokratik davranmayan bir AB'den" isteyeceği bir şey olmayacağı biçiminde de yorumlanabilecek şekilde kaleme alınmıştı.
İlginç olan, AB tarafından, belki de baş etmeleri gereken sorunların yoğunluğu nedeniyle, belki de çaresizlikten bu çok sert ve aleni çıkışa bir yanıt gelmemesi oldu. Giderek zenginleşen, gelişen ve bir "büyüme motoru" haline gelen Türkiye'ye, AB'nin her zamankinden fazla ihtiyaç duyduğunun altını çizerek ciddi bir çağrı yapan bu çıkış, tümüyle yanıtsız bırakıldı. Başbakan'ın, bu denli hassas bir konuda, uluslararası itibarı çok yüksek bir dergiye verdiği siyasi demecin böylesine hasıraltı edilmeye çalışılması, AB içindeki siyasi dağınıklığın bir göstergesi olarak algılanabilir mi?
Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı, daha diplomatik bir üslupla, aynı mesajı Strasbourg'da bir kez daha tekrarladı ve "Dünya AB ile bitmiyor" diyerek, işlerin bir krize doğru yuvarlandığını açıkladı.
Son olarak da dün, Başmüzakereci ve Devlet Bakanı Egemen Bağış, "patladı": Bağış, Brüksel'de European Policy Center'da yaptığı bir açıklamada "Son 50 yıldır Türkiye'yi masadan kaldırma girişimleri hep oldu. Türkiye'yi vazgeçirmek için çok çaba harcandı. Fişi çeken biz olmayız. Bu zevki Avrupalılara bırakırız" diyerek durumun ciddiliğini ortaya koydu.
Şimdi ne olacak? Rekabet faslının açılmaması için yapılanlara bakılırsa, zayıf bir Avrupa Komisyonu artık üye devlet baskılarına direnç gösteremiyor. Çok zayıf bir Başkanlık süreci de Macaristan ile başladı. Hem demokratik standartları açısından hem de tecrübe eksikliğinden, bu süreçte Macaristan'ın diğer üye ülkeleri makul bir platforma çekebilecek birikim ve iradeyi göstermesi çok uzak bir ihtimal.
1997 benzeri bir kriz mi?
Benzer bir gelişme 1997'de yaşanmış, Lüksemburg zirvesinde tüm başvuran ülkelere "aday" statüsü verilmiş, Türkiye bunun dışında tutulmuştu. Bunun üzerine Türkiye, AB ile tüm siyasi ilişkileri dondurma kararı almıştı. Buna rağmen 1999 sonunda Helsinki zirvesinde AB ülkeleri, Türkiye'den vazgeçilmeyeceğine inandıklarını beyan ettiler ve bizi de "aday" statüsüne aldılar. Dönemin önde gelen isimlerinden Günther Verheugen, AB'nin geçmiş Türkiye politikasının "yanlış" olduğunu resmen ifade etti. İlişkiler o dönemden sonra hep hızlanarak gelişti.
Şimdi benzer bir tıkanma durumunda mıyız? Ama Türkiye, artık 1997'nin Türkiye'si değil, AB'nin bunu unutmamasında yarar var.