Euro bölgesinde çalkantılar sürüyor. Yunanistan'ın ekonomik anlamda vesayet altına alınmasından sonra, ısrarla bir "kurtarma paketine" ihtiyacı olmadığını söyleyen İrlanda, bütçe açığının yüzde otuzları aşması yüzünden, öncelerde korktuğu kurtarma paketine razı oldu.
İşler bir kurtarma paketiyle halledilecek kadar basit olsa, belki hayat daha kolay olacaktı İrlanda için ancak AB genişlediğinden bu yana, çok daha karmaşık bir yapıya sahip. Bu yapının ne denli sağlam ve çalışır olduğunu anlamak da, 2004 yılından bu yana mümkün olmadı. Her şeyden önce 2004 ve 2007'de üye olan ülkelerin geçiş dönemleri sona ermedi, bu ülkelerin sayısı on iki, az değil. İkincisi, işlerin iyi gittiği dönemlerde kurumların yapısal işleyişlerinin sağlam olup olmadığını anlamak çok kolay değildir. Kriz dönemlerinde ise yapıların sağlamlığı test edilebilir.
AB'nin Ekonomik ve Parasal Birlik sistemi, bu kriz döneminde hiç de iç açıcı bir sınav vermedi. Tek para kıstaslarının en önemlilerinden biri, bütçe açığının Gayrı Safi Yurt içi Hâsılanın yüzde üçünü aşmaması gereğidir. Yunanistan, ulusal muhasebe hesaplarını tahrif ederek bu açığı yüzde üçler civarında göstermişti. Yapılan ilk düzeltmede açığın yüzde on üç civarında olduğu meydana çıktı. O tarihten beri gerçekleştirilen çeşitli kontrol ve düzeltmelerle bu açığın aslında yüzde on altı gibi bir seviyede olduğu anlaşıldı.
İrlanda, hakkını vermek gerekirse, hiç bir zaman ulusal muhasebe hesaplarını tahrif etmeye kalkışmadı ancak inanılmaz borç yükü ve bankalarının riski nedeniyle bütçe açığı bir anda yüzde otuzlara doğru uzandı. Bu açık, izin verilen en yüksek oranın tam on misli bir büyüklüğe işaret ediyor. Tek Para alanındaki bir ülkenin böylesi bir duruma düşmesinin yaratacağı tehlike ortada.
İflas eden yeni zengin
AB içinde bu kriz, Maastricht Anlaşması imzalandıktan sonra büyük ölçüde unutulan "dayanışma" ilkesini bir anda yeniden gündeme getirdi.
İrlanda ekonomisinin (özellikle bankalarının) toparlanması için yaklaşık yüz milyar Euro'luk bir paket hazırlanmaya başladı. İrlanda'nın tüm ekonomik büyüklüğü, bu paketin ancak iki misli kadar. İrlanda ekonomisi 200 milyar dolar boyutlarında, ancak bankalarının borçları altı yüz milyar dolar civarında. İrlanda'ya verilecek "kurtarma paketi", bu ülkenin kara deliğini kapatmasına yardımcı olabilecek bir girişim olarak şimdiden kabul görmüş gibi duruyor. Ne var ki, yapısal sorunları halletmeye yönelik bir adım olarak da görmek zor. İrlanda, imkânlarının çok üstünde yaşayan ve borçlanan yeni zenginin iflas etmesine benzer bir durum yaşıyor. Bunun bir daha tekerrür etmemesi için neler yapılabilir sorusuna henüz cevap bulunabilmiş değil.
Bundan sonra ne olacak? AB içinde Portekiz'in, Yunanistan ve İrlanda'dan sonra destek paketine ihtiyaç duymasına bakarak, "Euro'nun sonu geldi" analizini yapanlara şimdiden rastlamak mümkün. Ancak Euro, Napolyon'un zorla kabul ettirdiği Latin Para Birliği'ne hiç benzemiyor. Dünyanın en güçlü ekonomik bloğu için hazırlanmış bir ortak para birimi olarak gönüllü kabul gördü. Euro sisteminden çıkmak, en zayıfından en güçlüsüne kadar hiçbir AB ülkesi için göze alınacak bir alternatif değil.
O halde ne olabilir? Muhtemelen önümüzdeki yıllarda, AB içinde bugüne dek konuşulması bile tabu olan bir vergi uyumunun başlangıcını görebiliriz. Ekonomik politikalarda giderek artan bir uyum süreci, hem AB maliye politikalarının yakınlaşmasını hem de AB içinde yönetişimin bir anlamda kabuk değiştirmesini sağlayacaktır.
Siyasi tıkanıklığa ekonomik çözüm
Türkiye'nin bu süreci iyi değerlendirmesi çok önemli gelişmelere yol açabilir. AB ile tıkanmış olan siyasi perspektiften bağımsız, doğrudan yatırımların ciddi biçimde Türkiye'ye yönlenebileceği bir fırsat penceresi açılmıştır. Euro bölgesinin ve AB'nin yüksek büyüme hızına kavuşabilmesi için en az üç ya da dört yıllık ciddi bir istikrar programına ihtiyacı var. Bu süreçte AB, üyelik müzakerelerinde Türkiye'ye uyguladığı aşırı siyasi baskıyı artık kullanamayacaktır. Ekonomik perspektif, Türkiye için tıkanmış siyasi perspektife çare olabilir mi? Bunun hiç de yabana atılmaması gereken bir ihtimal olduğunu söyleyebiliriz.