Türkiye'nin en iyi haber sitesi
TULU GÜMÜŞTEKİN

Avrupa Birliği'nde eksen mi kayıyor?

Avrupa Birliği, tarihinde ilk kez bir uzak Asya ülkesiyle karşılıklı olarak gümrükleri kaldırma kararı aldı. Adı geçen ülke, dünyanın son yirmi beş yılına kalkınması ve teknoloji üretme becerisi ile damgasını vurmuş olan Güney Kore... AB içinde tüm medya, bu gelişme karşısında biraz da nefesini tutarak bu beklenmedik adımın etkilerini tartışıyor.
İtalya'nın en önemli basın organlarından 24 Ore, AB'nin bu serbest ticaret anlaşması girişiminin devrimci bir adım olduğundan bahsediyor. Herkesin aklına gelen soru, tabii ki makaleyi yazan Stefano Carrer'in de aklına gelmiş. O da bu soruyu soruyor: Neden G.Kore de Japonya değil? Cevabını da hemen kendi veriyor: Japonya, kendi ekonomik egemenliğini pekiştirmek için, AB ile Güney Kore arasındaki serbest ticaret görüşmelerine son dakikaya kadar şiddetle muhalefet etmişti. Nedeni de Japonya, G.Kore değil. Ekonomik ve ticari gelişmesi, çok büyük ölçüde 1950-1960 yıllarında gerçekleşti ve bu mucizeyi ABD güvenlik şemsiyesi altında, askeri harcamalardan nerede ise tümüyle tasarruf ederek yarattı. O nedenle Japonya kendi iç pazarını hiçbir zaman açmak istemeyerek, ihracata yönelik bir model oluşturdu.

AB ayak sürüyebilir

Japonya'nın iç pazarını AB'ye tümüyle açması, şimdilerde gündeme gelebilir, ancak Japon tüketici alışkanlıkları, AB ürünlerinin bu pazara girmesini zaten engelliyor. Japonya, bir serbest ticaret anlaşması yapmak istese bile, AB'nin ayak sürüyeceğine muhakkak gözüyle bakabiliriz. AB'nin uluslararası planda ayak sürüme açısından ne kadar yetenekli olduğu göz önüne alınırsa, bu çok uzun sürecek bir zaman dilimine işaret edebilir.
G.Kore, Japonya gibi son üç senedir deflasyonist baskılarla mücadele eden bir yapısal bunalımda değil. Bu nedenle, AB ile gerçekleştireceği bir serbest ticaret anlaşmasından çok şey kazanabilir, kayıpları ise, kazanacakları ile karşılaştırıldığında yok denecek kadar az görünüyor.
AB kendi açısından baktığında, G.Kore'nin otomotiv endüstrisinin rekabet gücüyle bir hayli zorlanacak gibi görünüyor. Ancak AB iç pazarı ile G.Kore pazarı ve çevresi kıyas edildiğinde, uzun vadede G.Kore otomotiv sanayisi muhtemelen AB normları ve teknolojisiyle bütünleşebilir; bu da ne Japonya'nın ne de Çin'in çok hoşuna gidecek bir gelişme değil.
Bir diğer açıdan bakarsak, AB ile ABD arasında bu tür bir serbest ticaret anlaşması yapılması söz konusu değil, çünkü ABD kendi sanayi ürünleriyle kendi iç pazarında ciddi rekabet edecek bir AB istemiyor. Bu gücü, belki de yapısı ve gelişmesi yüzünde, sadece AB kendinde bulabiliyor.
Almanya'nın önemli basın organlarından FAZ'ın yazarı Klaus-Dieter Frankenberger, AB'nin attığı bu adım karşısında son derece sitayiş dolu bir tavır sergiliyor. Frankenberger'e göre, bir ticaret savaşı içinde olan dünya ülkelerinin arasından, AB'nin sıyrılarak, bir anlamda "silahsızlanma" olarak tanımlanacak bir adımı atmasını her türlü övgüye layık buluyor.

İki taraflı anlaşmanın önemi
Genel bir liberalizasyon sistemi olmasının çok daha iyi olacağını söyleyen yazar, bu yapılamadığı sürece, iki taraflı anlaşmaların önemine de işaret ediyor.
Okurlarımın yanılmaması için hemen belirteyim, AB ile G.Kore arasında gerçekleşecek olan serbest ticaret anlaşması, hem sınai hem tarımsal ürünleri kapsayacak ve bugünden itibaren beş yıl içinde gerçekleşecek.
Bir an için, kendimi AB yurttaşı bir genç kadının yerine koydum ve düşündüm, acaba böylesi bir girişim, AB içinde "eksen kayması" olarak nitelenebilir mi? AB, büyük başarısını pazarını genişleterek, giderek daha fazla özgürlüğü bu geniş pazar içinde sağlamlaştırarak elde etti. Ama bunu sadece Avrupa kıtasında, komşu ülkelerle yaptı. Bugün attığı adım, bu sistemi, küreselleşme çağında dünya ölçeğine taşımak için atılmış bir ilk adım, bu açıdan da fevkalade önemli.
Türkiye, bu adımın çok daha mütevazı olanını kendi bölgesinde çoktan attı, serbest ticaretin tesis edilmesi ve işleyebilmesi için vize muafiyeti anlaşmaları da yaptı. Bunu genel bir siyaset haline getirdi, işitmediği laf da kalmadı. Şimdi insan sormadan edemiyor: Kim haklıymış?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA