Turkuvaz Medya'nın ana sponsoru olduğu Uluslararası Antalya Film Festivali'nde, Türk sinemasının unutulmaz ismi Kemal Sunal'ın kişisel eşyaları ve filmlerde kullandığı giysilerden oluşan sergi açıldı. 15 yıl önce aramızdan ayrılan oyuncunun eşi Gül Sunal'ın katkılarıyla açılan sergi, büyük ilgi gördü. Gül Sunal ile hem sergiyi, hem de aile yaşantılarını konuştuk...
Kemal Sunal, ölümünün 15'inci yılında çok güzel bir sergiyle anılıyor. Sergide banka cüzdanlarından son tıraş losyonuna kadar pek çok şey var. Bu kadar eşyayı nasıl muhafaza ettiniz?
Bu sergide gördüğünüz eşyaların beşaltı katı var evimizde. Alan küçük olduğu için az eşya getirebildim. Kemal'in eşyalarını ayırıp bir dolaba koydum, sergi alanlarına göre çıkartıyorum.
Sergide Kemal Sunal'ın oğlunuz Ali'nin sünnet düğününde giydiği takım elbise de var. Sanırım Ali için sürpriz olmuş, öyle mi?
Evet, o takım elbiseyi ilk defa bu yıl sergiye koydum. Ali ve Ezo; daha önce görmedikleri eşyaları görünce şaşırıyor.
Kemal Sunal'ın Antalya Film Festivali'nde aldığı birçok ödülü var, o yıllar beraber festivale katılır mıydınız?
İlk evlendiğimiz yıl beraber geldik. Ben Ali'ye hamileyken Altın Portakal aldığında ve onur ödülü aldığında da geldik.
Kemal Sunal için bu sergi dışında yapılacak başka bir proje var mı?
Sergide Kemal'in yüksek lisans tezinin önsöz kapağı var. Onu kitap yaptık, üniversitelere dağıtılıyor. Belgeselini çektik ama o seyirciyle buluşamadı henüz. Bir dönem Türkiye'nin sosyo-ekonomik ve politik ortamını da yansıtan, o zamanki sinema sektörünün nasıl çalıştığını gösteren bir belgesel oldu. Sadece Kemal Sunal belgeseli sayılmaz ama onun da hayatından çok güzel izler var. 2001 yılında iyi ki yapmışız bu belgeseli. Melih Kibar bir şarkı yapmıştı onun için ama onu da kaybettik. Zeki Alasya vardı. Kemal'in babası Savaş Yurttaş ve Atıf Yılmaz'ın yanı sıra Kemal'in o dönemini çok iyi bilip anlatan arkadaşları... O yayınlansa kıyamet kopacak ama malesef seyirciyle buluşturamadım.
'Kemal-Hadi Gel, Bir Kahve İçelim' adlı bir kitap yazdınız, o da çok güzel film olur aslında...
Kitap çok güzel bir anı oldu ama filmini yapmayı düşünmedim.
Kitabın isminin bir anlamı var aslında, değil mi?
Evet, birbirimizden uzaklaştığımız zaman özür dilemektense "Hadi, gel bir kahve içelim" diyorduk.
HİÇ KISKANÇ BİRİ OLMADIM
Ne güzel bir aşk bu ya!
Çok sağlam temeller üzerine kurulmuş bir aşk. Kemal bunu çok hak eden bir eşti. Birbirimizi çok iyi anladık, çok iyi arkadaş ve dost olduk.
Hiç kıskanmadınız mı diyeceğim ama sevgili Kemal Sunal dedikoduya da çok önem verirmiş, Ayşen Gruda'yı arabasına almazmış...
(Gülüyor) Ayşen onu hep anlatır; Kemal "Ben sana vereyim taksi paranı, git" dermiş. Ben hiç kıskanç biri olmadım.
Çocuklarınız, bilmedikleri şeyleri kitaptan öğrendiklerinde nasıl tepkiler verdi?
Çok zor okudular. Ezo, dört ayda okudu. Ali, Ankara'da film çekiyordu; bayramda iki günlüğüne geldi, eve kapanıp okudu. Bilmedikleri çok şey öğrendiler. İyi oldu onlar için; bizi tanıdılar.
Kitapta Kemal Sunal'ın size aldığı arabayı değiştirmediğinizden, hâlâ o arabaya bindiğinizden bahsetmişsiniz...
Evet, hâlâ aynı arabayı kullanıyorum. Bu konuda Ali ile kavga ediyoruz. O değiştirmek istiyor ama ben kabul etmiyorum. Değiştirmek istemiyorum ama bilmiyorum ne olacak. (Gülüyor)
Evi de değiştirmiştiniz ama tekrar eski evinize döndünüz, değil mi?
Evet, şimdi çok mutluyum.
Kitapta babasının ölümünün ardından Ali'nin üzüntüden saçlarını yolduğu bir gün var, onu okurken ağladım; nasıl atlattınız bu zor günleri?
Küvetin içinde buldum saçlarını mahvetmişti beni üzüntüden.
Psikolojik destek aldınız mı peki?
Bir-iki yere hep beraber gittik ama faydası olmadı. Birbirimize ve işlerimize dayandık. Canımız sıkkın olduğu zaman bir arada olmaya özen gösteriyoruz.
ÖNEMLİ OLAN NE YAŞADIĞINIZ
Kitaptan en aklımda kalan detaylardan biri, ilk kez Funda Apartmanı'nda oturmanız...
Evet, doğru. Nasıl aklınızda kaldı?
Adım Funda ya ondan unutmadım... Çok zor ama güzel zamanlar geçmiş o evde. Ali doğacak ve evde rutubet var diye başka eve taşınıyorsunuz, değil mi?
Evet, gittik o eve biliyor musunuz? Çocuklara gösterdim "Bakın, babanızla ilk burada oturduk" diye. Çok etkilendiler, gerçekten zor bir yaşamdı. Gerçi bize hiç zor gelmiyordu; çok mutluymuşuz. Beklentiniz ne kadar düşük olursa o kadar mutlu oluyorsunuz. Eşin dostunla mutlu mesut yemek yiyip vakit geçirebiliyorsan, ne mutlu sana. Bulaşık makinesinin markası mutluluk sebebi olmamalı yani. O da tabak yıkıyor, öteki de...
Bu düşüncelerinizle gençlere çok iyi bir örneksiniz...
Örnek almıyorlar valla. 'Bu koltuk nereden?' diyorlar; İtalyan olsa ne olur, Türk olsa ne olur. Önemli olan orada ne yaşadığınız...