Afrin operasyonu başladığında şunu söylemiştik. "Bu operasyon sadece Türkiye'nin terörle mücadelesine olumlu katkı yapmayacak, aynı zamanda Suriye'de dengelerin yeni baştan kurulması sonucunu getirecek." Nitekim öyle oldu. Afrin zaferinin ardından Suriye sahasında etkin olan bütün aktörler pozisyonlarını yeniden gözden geçirdi, geçirmeye devam ediyor.
Elbette bu süreçte en fazla dikkat çeken, üzerinde durulması gereken aktör ABD. Bizler, genellikle Türkiye'nin hassasiyetlerine binaen ABD'nin YPG'ye yönelik tavrının ne olacağını, özellikle Menbiç'teki YPG varlığına ilişkin nasıl bir tutum takınacağını tartışıyoruz. Fakat Türkiye'nin son dönemde gerçekleştirdiği başarılı sınır ötesi harekâtlar ve sahip olduğu kararlı tutum ABD'yi Suriye krizine bakış açısını gözden geçirmeye zorluyor.
Tam da bu ortamda ABD Başkanı Donald Trump'ın yaptığı "Suriye'den çekileceğiz" açıklaması son derece kritik. Her ne kadar Trump Washington'da ciddi bir direnç ve kuşatmayla karşı karşıya kalsa da başkanlık yarışına girdiği günden itibaren sözünü verdiği adımları bir bir atıyor. Trump'ın bu sözü de başkanlık koltuğuna oturmadan önce savunduğu dış politika çizgisine de uygun bir adım.
***
Trump "
DEAŞ'la yapılan mücadelede gelinen nokta"yı gerekçe göstererek
ABD'nin Suriye'den çekileceğini
söyledi. Fakat asıl sebep yukarıda da
söylediğim gibi Türkiye'nin sahadaki
başarısı. Türkiye artık ABD'ye YPG ile iş
yapmanın kendisine ciddi bir maliyet üreteceğini
göstermiş oldu. Yoksa
DEAŞ'la
mücadelede ABD 3 ay önce hangi noktadaysa
hâlâ aynı noktada. ABD'de en
şahin isimler bile sahadaki CENTCOM
komutanlarının fantezilerinin ABD'ye ne
denli büyük bir zarar verdiğini konuşmaya
başladı. Hele ki CENTCOM komutanı
Joseph Votel'ın "
Suriye'de çuvalladık"
açıklaması Washington'daki dış politika
çevrelerine saç baş yoldurdu.
Bütün bunlarla birlikte Trump'ın "
Suriye'den çekileceğiz" açıklaması ABD'nin
Ortadoğu'dan çekileceği, Ortadoğu'daki düzen kurma arayışlarının dışına çıkılacağı anlamına gelmiyor. Öyle görünüyor ki ABD daha çok İran'a karşı bir hat oluşturma çabası içinde Ortadoğu'ya müdahil olmaya,
Rusya'yı dengelemeye çalışacak.
ABD'nin Suriye sahasında Rusya'yı dengeleme çabasının anlamsız olduğu sonucuna vardığını, mücadeleyi yeni bir sahaya taşımaya çalışacağını düşünüyorum. Dediğim gibi bu Ortadoğu'dan çekilmek anlamına gelmiyor. ABD 1945 sonrasında İngiltere'nin Ortadoğu'daki egemen pozisyonunu devraldıktan sonra çok uzun süre doğrudan askeri işgal yöntemine başvurmadı. Askeri üsler kurdu, ekonomik bağımlılık mekanizmaları inşa etti, kendi sözünden çıkmayan yöneticiler yetiştirdi. Trump bu yöntemi yeniden işletmekten ve caydırıcılık kapasitesi üzerinden etki oluşturmaktan yana.
Diyeceksiniz ki bu yaklaşımı Amerikan devletinin diğer kurumları da benimser ve adım atar mı? Bana soracak olursanız, er ya da geç atmak zorunda kalacaklar. Peki Suriye'de nasıl bir süreç işleyecek? ABD, Rusya Batı geriliminin tırmandığı bir ortamda, Suriye'de boşaltacağı alanı
Fransa'nın doldurmasından yana bir tavır izleyecek gibi görünüyor. Trump'ın Fransız
Cumhurbaşkanı Macron'a ilettiği "
Türkiye'yle çalışın" mesajı bir yandan Türkiye'nin Suriye'deki varlığının tanınması, diğer yandan ise Türkiye'nin dengelenmesi talebi.
Macron mesajı almış görünüyor. Öyle ki hızla "
Türkiye ile SDG (yani PKK) arasında arabulucu olabiliriz" açıklaması yaptı. Bunun anlamı Fransa'nın Türkiye'nin terörle mücadelesine destek olmak yerine Suriye'de
PKK/YPG'nin yeni hamisi olarak sürece dahil olacağıdır.
Ne var ki bu Türkiye'nin müsaade edebileceği bir husus değil. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan dün Fransa'ya net bir cevap verdi ve "
Biz teröristlere isim koymakla değil, onları yok etmekle meşgulüz" dedi. Bunun ötesinde söylenecek bir söz var mı?