Düşünün, son 5 yılda 200'den fazla okul silahlı saldırıya uğramış. 1000'lerce öğrenci öldürülmüş. Bu saldırılar da genellikle o okulun öğrencileri tarafından gerçekleştirilmiş.
Okul çağındaki çocuklardan bahsediyoruz. Okula giden çocukların bir arkadaşları tarafından kurşuna dizilmesinden...
Dehşet verici, kan dondurucu... Dahası bu olaylar tekrar ediyor. Her bir saldırgan bir önceki saldırganlardan öğreniyor. Onların yöntemlerini taklit ediyor.
Gelin görün ki bu yeni şiddet türü dünya kamuoyunun ilgisini çekmiyor. Çünkü bu olaylar ABD'de gerçekleşiyor ve Amerikan medya endüstrisi bu olayları kamufle etmeyi başarıyor.
Terörse terör, şiddetse şiddet! Ama rengi kara değil, beyaz! O yüzden her seferinde bu saldırılar tekil olaylar olarak yansıtılıyor. Sorunun kaynağına saldırganın bozulan psikolojisi yerleştiriliyor. Kimileri de suçu bireysel silahlanmaya atıyor.
Ancak hiç kimse bu şiddet dalgasının çağdaş Amerikan kültürüyle ilişkisine değinmiyor. Bu kültürün bu terörü nasıl ürettiğini sorgulamıyor.
Oysa sorgulanmalı. Beyaz ırkçılığını, ırkçı terörü üreten bu kültür seri katilleri de, çocuk öldürmekten zevk alan canileri de içinden çıkarıyor.
Daha bundan birkaç gün önce ABD'nin Florida eyaletinde bir liseye, o lisenin eski bir öğrencisi tarafından silahlı saldırıda bulunuldu. 17 öğrenci öldü, 20'ye yakın öğrenci yaralandı.
İlk gün Trump taraftarları saldırganın akli dengesinin bozuk olduğundan, Trump karşıtları bireysel silahlanmanın zararlarından bahsettiler.
Olayın üzerinden 3 gün geçti. Olay unutuldu... Gerçeğin çölü dedikleri bu olsa gerek... Evet, gerçeğin çölüne hoş geldiniz...