Nuriye Gülmen ve Semih Özakça...
Kamuoyu onların adını "açığa alındım, işimi geri istiyorum" sloganıyla başlattıkları oturma eylemiyle duydu. Oturma eylemi bir süre sonra açlık grevine dönüştü.
Bu iki ismin başına gelenler sözüm ona "OHAL sürecinde kurunun yanında yaşın da yandığı gerçeği"ne delil olarak sunuldu.
Önce oturma eylemi, ardından açlık grevi bayraklaştırıldı.
Ne kadar devlet, millet düşmanı yapı, parti, örgüt temsilcisi varsa bu iki isme desteğe gitti. Eline mikrofonu alan "Gülmen ve Özakça gibi yüz binlerce kişinin haksız biçimde KHK ile görevinden uzaklaştırıldığı" mesajını yineledi.
İki seküler insan! Bu iki ismin FETÖ ile ne alakası olabilirdi ki?
***
Kemal Kılıçdaroğlu Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'dan "
iki değerli arkadaşım" diye bahsetmiş, geçen ay onlara bir çağrıda bulunmuştu.
"
Lütfen açlık grevini bırakın. Toplumun büyük kısmı aslında sizi destekliyor.
Siz sadece ve sadece uğradığınız haksızlığın giderilmesini istiyorsunuz.
Görevinize dönmek istiyorsunuz.
Biz de destekliyoruz" diye bir açık ve net bir mesaj vermişti.
Bayramın birinci günüydü.
"
Adalet yürüyüşü" adı altında yürürlüğe konmaya çalışılan başarısız kalkışma planından hâlâ medet umulan vakitlerdi. "
Sadece ve sadece haksızlığa uğrayanlar" için yürüdüğünü söylüyordu Kılıçdaroğlu!
***
Şimdi gelin bu iki isme biraz daha yakından bakalım. İçişleri Bakanlığı Araştırma ve Etütler Merkezi bu iki isim hakkında bir rapor hazırlamış. Raporda yok, yok! Bu eylemin nasıl bir DHKP-C operasyonu olduğu gözler önüne serilmiş. (Rapora arem.gov.tr adresinden ulaşmak mümkün.)
"
Açığa alındım, işimi geri istiyorum" diyerek başlatılan bu eylemin amacı, devletin kendi içine sızmış terör örgütü temsilcilerinden arınma stratejisini engellemek.
Konya Selçuk Üniversitesi'nde öğretim görevlisi kadrosundayken önce açığa alınan, ardından ihraç edilen Nuriye Gülmen'in hakkında 12 dava var.
Bu davaların her biri bir terör davası ve birinde mahkeme mahkûmiyet kararı vermiş durumda.
Semih Özakça da benzer durumda. Mardin Mazıdağı İlköğretim Okulu'nda görevliyken önce açığa alınıp, dosyası incelenip ardından 675 sayılı KHK ile ihraç edilmiş.
Özakça'nın da "
silahlı terör örgütüne üye olma", "
kamu malına zarar verme", "
kemiklerin kırılmasına sebebiyet verecek şekilde kasten yaralama",
"
basit yaralama" ve
"
terör örgütü propagandası yapmak" suçlarında davaları
bulunuyor.
Bunların ihracı mı haksızlık?
Yoksa devlet "
şimdi FETÖ ile mücadele ediyoruz"
deyip diğer terör örgütlerine
müsamaha mı göstersin?
Ne yapsın Kemal Kılıçdaroğlu devlet bunlara maaş mı versin?
Bence vermesin, verdiklerini de geri istesin!
***
Bütün bunlar bize şunu gösteriyor.
Bir, Kemal Kılıçdaroğlu bir kere daha DHKP-C eylemine destek vermiş, DHKP-C'ye alet olmuş oldu.
İki, 15 Temmuz sonrasında devletin millet adına terörle mücadelesini akamete uğratmak için bütün gayrı milli unsurlar terör örgütleriyle ilişki ve işbirliği içinde hareket ediyor.
Üç, Türkiye'yi düşman gören terör örgütleri adı her ne olursa olsun sahada koordineli biçimde hareket ediyor.
Gözümüzü açalım, bunları sakın ama sakın unutmayalım!