Yarın Türkiye siyasi hayatı açısından çok önemli bir gelişme yaşanacak.
AK Parti kongresi toplanacak ve Recep Tayyip Erdoğan, kurucusu olduğu partinin başına geçecek.
Her şeyden önce bu gelişme AK Parti için bir reform, bir yenilenme sürecinin önünün açılması demek.
Erdoğan'ın fiili liderliğiyle birlikte AK Parti, Türkiye'nin sosyo-politik gerçekliğine uyumlu, yeni dönemin kodlarına uygun politikalar üretmek için daha yoğun bir çaba içine girecek.
Kendisini değişime zorlayacak.
Erdoğan, Ağustos 2014'ten bu yana Türkiye'nin Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı olarak edindiği yönetim tecrübesi AK Parti'nin karakterine, eylem ve söylemlerine son derece dolaylı bir biçimde yansıyabildi.
2003-2014 arasında olduğu gibi Erdoğan'ın yürütmenin başı olarak kazandığı tecrübeleri partisine aktarabilmesi, partisinin bu birikime uygun şekilde kendisini reforme edebilmesi mümkün olamadı.
Yarından itibaren AK Parti toplumla daha iyi bağ kuran, koşan, terleyen bir partiye dönüşecek.
İktidar tecrübesinin beraberinde getirdiği meydan okumalarla hemhal olmak, bu tecrübenin önüne koyduğu ödevleri yerine getirmek zorunda kalacak.
Parti yönetimi de, teşkilatları da "nasılsa Erdoğan var" diyerek geride duramayacak.
Erdoğan orada, partisinin başında, bütün parti yetkililerinden, teşkilatlarından hesap sorma makamında olacak.
Parti, tam anlamıyla bir dinamizm kazanacak, AK Parti'nin reformist kimliğindeki aşınmalar giderilecek.
Erdoğan'ın AK Parti'nin başına geçecek olmasının ilk sonucu bu.