Olacak iş değil ama oluyor işte. Millet onları vekillik yapsın diye seçmiş. Onlarsa üniversite yıllarında, kantin köşelerinde öğrendikleri solculuk mesleğini icra etmenin derdindeler.
Anayasa komisyonunda oturdukları koltuklardan bet sesleriyle slogan atıyorlar. "Gün gelecek, devran dönecek, AKP halka hesap verecek" Yüzleri maskeli illegal sol örgüt mensuplarının çok sevdiği bir slogan bu. Yıllarca meydanlarda bu sloganı attılar. Şimdi CHP'li vekiller mecliste, hem de anayasa komisyonunu çalıştırmamak için bu slogana başvuruyorlar.
AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan bu maskaralığı cep telefonuyla çekmiş, sosyal medya hesabından "Anayasa Komisyonunda CHP'liler şu an DHKP-C'nin sloganını atıyor" diye duyurmuş. "90 yıllık partinin hali içler acısı" diye de eklemiş.
Evet gerçekten de içler acısı. Ama aynı zamanda da ibretlik bir manzara bu. CHP'ye son beş yılda yapılan operasyonların sonuçları bunlar.
Sosyal medya cambazı bir CHP'li vekil "arkadaşlar öfkenizi anlıyorum... daha sert muhalefet istiyorsunuz... ama derdimizi bize oy vermeyenlere de anlatmak zorundayız" diye mesaj atmış.
Kim bu arkadaşlar? Gezi kalkışması esnasında orak çekiçli paçavralarla meydanları, sokakları kirleten militanlar mı? FETÖ gençliği mi?
Yoksa PKK sempatizanları mı?
Yanlış anlaşılmasın bu trol vekilin "bize oy vermeyenler" dediği de HDP'ye oy verenler!
HDP'den boşalan yere de talip yeni CHP!
Bir an için duralım ve yeni CHP anayasa değişikliği paketinde neye itiraz ediyor bir bakalım:
Anayasa uzlaşma ile yapılmalıymış, uzlaşma aranmadan muhalifler eziliyormuş!
Getirilen teklif anayasanın değiştirilmesi teklif dahi edilemez başlangıç hükümlerini fiilen değiştiriyormuş!
Cumhuriyeti yıkıyormuş!
Demokratik rejimden tamamen ayrılıp otoriter bir rejim kuruluyormuş!
Hiçbir vatandaşın can, mal ve hukuk güvenliği kalmıyormuş!
Yönetimi denetleyecek hiçbir güç kalmıyormuş!
Anayasa değişikliği teklifi ortada. Bütün bunlar koca birer yalan! Ucuz propaganda malzemeleri!
Bu süper fikirleri üreten yeni CHP'nin bir o kadar süper stratejistlerine sormak lazım.
Türkiye böylesi bir sosyo-politik mutabakat ortamına daha önce ne zaman kavuştu?
Bu sizin demokratik rejim dediğiniz askeri darbelere, muhtıralara, yargı müdahalelerine ortam sağlayan vesayet sistemi mi?
Kuvvetler ayrılığından anladığınız, siyaset oyununda her yenildiğinizde oyunun kurallarını değiştirmek için yardım isteyeceğiniz bir jüristokratik yapının varlığı mı?
Milleti kandırmaya çalışmayın! Cumhuriyet rejimine bir şey olduğu yok. Cumhur, rejimiyle barıştı. Şimdi de kendi iradesine uygun biçimde işlemesini, daha güçlü bir biçimde ayakta kalmasını istiyor. Hepsi bu!