Türkiye ne yapmaya çalışıyor?
Bu aralar Batılılardan en sık duyduğumuz soru bu.
Bu sorunun sadece Batılıların kafasını meşgul ettiği de sanılmasın.
Bizim bazı anakronik siyasetçilerimizin de dilinde bu soru.
Türkiye ne yapmaya çalışıyor?
Sorunun cevabı çok net.
Ayakta kalmaya ve büyümeye çalışıyor.
Terörle ve sair kirli araçla kuşatılmaya çalışılan Türkiye kendi büyüme ve modernleşme paradigmasını hayata geçirmeye çalışıyor.
Türkiye'nin Rusya ile ilişkilerini normalleştirmesi ve özellikle enerji alanında ciddi bir işbirliği içine girmesi Batılıları endişeye sevk ediyor.
Bu son derece rasyonel ve meşru ilişki dış politikada ideolojik bir sapma gibi yansıtılmak isteniyor.
Pazartesi günü Rusya devlet başkanı Putin, Dünya Enerji Zirvesi'ne katılmak üzere İstanbul'a geldi.
Türk Akımı projesi başta olmak üzere iki ülke ilişkileri açısından son derece önemli birçok anlaşmaya imza atıldı.
Batı dünya egemenliğini insanlığın kaderi gibi sunan aktörler elbette sadece Türkiye'nin kendisine biçilen rolü oynamak istemeyişinden, dış politika seçeneklerini artırmasından şikâyetçi değiller.
Onları çok daha fazla rahatsız eden bir başka şey var. O da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Batı merkezli adaletsizlikleri hedef alan söylemleri. Erdoğan'ın dillendirdiği bu söylem içi boş bir "Batı karşıtlığından" yahut tipik bir "üçüncü dünyacı" perspektiften beslenmiyor. Erdoğan aynı konuşma içinde bir yandan "enerjiye erişimdeki mahrumiyet"ten, bu mahrumiyetin ortaya çıkmasına neden olan Batılı ülkelerin tavrından bahsederken, öte yandan "enerji şirketlerini Türkiye'ye yatırım yapmaya" davet ediyor.
Türkiye'ye yapılacak yatırımdan hiçbir uluslararası yatırımcının zarar etmeyeceğinden söz ediyor. Erdoğan, Arjun Makhijani'nin vakti zamanında "küresel apertheid" dediği, "yoksulların mutlak mahrumiyeti"ne, "adaletsizliğe", "güçlü ve zayıf arasında mutlak bir hiyerarşi"ye dayanan uluslararası düzene net biçimde karşı çıkıyor.
Erdoğan bunu yaparken, yeni bir eksene dayanmak gibi bir kaygıyla da hareket etmiyor.
Enerji Zirvesi'nde yaptığı konuşmada tam karşısında Rusya lideri Putin otururken ona Halep'i hatırlatmaktan, Halep'te bombalanan çocukların acısına dikkat çekmekten geri durmuyor.
Ve Ortadoğu'ya huzur ve barışın gelmesi için bütün dünyaya bir kez daha çağrı yapıyor.
Bu çerçevede 23. Dünya Enerji Kongresi'nin ev sahiplerinden Enerji Bakanı Berat Albayrak'ın açılış konuşmasında "adil bir küresel geleceğin inşası"na vurgu yapması ve bu noktada "enerji paydaşları"na seslenmesi de son derece önemliydi.
Albayrak bu çağrıyı yaparken Türkiye'ye dış politika alanında dayatılmaya çalışılan "ya öyle ya böyle" pozisyonuna da akıllıca bir cevap vermiş oldu.
Konuşmasında Türkiye'nin Avrupa için, Avrupa'nın enerji arz güvenliği için ne denli önemli olduğuna da özellikle dikkat çekti.
Avrupalılar, Amerikalıların yanlış yönlendirmesiyle 70 yıldır ağır faturalar ödüyor.
Avrupalı siyasetçiler, "güvenli ve müreffeh bir Türkiye"nin sıkışmış Avrupa için de ciddi bir imkân olduğunu görebilseler keşke.
Pazartesi günü açılışı yapılan Dünya Enerji Zirvesi bugün ve yarın da devam edecek.
15 Temmuz'da FETÖ'cülerin ve işbirlikçilerinin işgal ettiği TRT Harbiye binasının 500 metre ötesinde, İstanbul Kongre Merkezi'nde...