"Öcalan'ı muhatap almayanı muhatap almıyoruz" diye açıklama yapmış PKK'lılar.
Sen değil miydin, Öcalan silah bırakma çağrısı yaptığında, "muhatabımız Öcalan değil" diyen.
"PKK'ya silah bıraktırmak istiyorsanız, bizimle görüşeceksiniz" diye atarlanan.
Şu anda sizinle, tam da anladığınız dil üzerinden görüşülüyor.
***
Teröre karşı operasyonlar sıklaştıkça PKK çevrelerinden yabancı devletlere "
bizi kurtarın" çağrıları yükseliyor.
ABD'ye, Avrupalı devletlere "
bize ön ayak olun, yeniden görüşmeler başlasın" diye yalvarıyorlar.
Diğer taraftan PKK'ya yakın unsurlar, "
Öcalan'ın mesajı çatışmayı bitirir" diye propaganda yapıyorlar.
"
PKK, bu kez Öcalan'ı dinler" diyorlar.
Noam Chomsky, Tarık Ali, David Graeber gibi isimlere "
İmralı'ya gidip Öcalan'la görüşmek istiyoruz" diye kampanya düzenlettiriliyor.
Öcalan- Mandela analojileri gırla gidiyor.
Bir zamanlar Öcalan açıkça silah bırakma çağrısı yaptığında "
o çağrı şartlı silah bırakma çağrısıdır" diye yalan söyleyen Selahattin Demirtaş da bugün "
Öcalan'ın mesajı çatışmaları bitirir" diyor.
Öcalan'a methiyeler düzüyor.
Nereden çıktı şimdi bu Öcalan referansları?
Tutsak demiştiniz, yandaş demiştiniz.
İnsan sormadan edemiyor: Ne oldu heval?
Bu ne zeval?
***
Kürtler adına mücadele ettiğinizi söylüyordunuz.
Bizimki "
hak savaşı" diyordunuz.
Şimdi onun adına savaştığınızı söylediğiniz halka "
hain" diyorsunuz.
Neden?
Çünkü isyan çağrılarınıza cevap vermiyor.
"
Savaşı devlet başlattı" propagandasına sırt çeviriyor.
Bilakis devletin yürüttüğü operasyonlara destek veriyor.
1 Kasım'dan sonra oluşan siyasi yapı, PKK'yı giderek köşeye sıkıştırıyor.
***
Şimdi tek umutları Suriye denkleminde güç elde etmek.
Halbuki farkında olmadıkları nokta, Suriye'de PYD etki alanını genişlettikçe, içeride PKK'nın köşeye sıkıştırılması ile ilgili devletin çok daha yoğun bir mücadeleye girişeceği.
Devlet, Suriye'deki gelişmeleri PKK'ya karşı zaaf içinde olduğu bir ortamda hiçbir şekilde göğüsleyemez.
Bu nokta net biçimde görüldüğü için operasyonlar kararlılıkla sürüyor.
Öcalan'ın mesajı diye yırtınmalarının nedeni de bu.
PKK köşeye sıkıştı.
Daha da sıkışacak.
Elbette, bu süreçte devlet kendi vatandaşına olan ilgisini sürdürecek, terörle mücadele ederken sivil halkın zarar görmemesi için çabalayacak.
Fakat bu çabayı kimse "
çözüm sürecine dönüş" gibi okumamalı.
Kamu otoritesini temsil edenler de bu hususa dikkat etmeli.
Türkiye- Halep arasındaki koridorun kapanma ihtimalinin, PYD koridorunun oluşma riskinin ortaya çıktığı bir dönemde hangi çözüm süreci?
Çözüm süreci Cumhurbaşkanı'nın işaret ettiği yerde durmaya devam ediyor.