Bu ülkenin üreten insanları ahlaksız bir saldırıya muhatap. Sadece siyaset sahnesinde değil.
Ekonomide, kültürde, sanatta, mimaride, yükseköğretimde, dış politikada...
Her alanda.
Kim bu saldırganlar?
Yağmacılar.
Daha önce de değinmiştim, bugün burada, bu ülkede üretenlerle yağmacılar arasında bir mücadele söz konusu.
Yağmacıların yağmacılığı tescillenmeden bu mücadelenin son bulması mümkün değil.
Yağmacılık kimileri için bir geçinme yöntemi.
Ayakta kalabilmek için yağmalamaya ihtiyaçları var.
Mevcut birikimlerin yağmalanması onlar için ana kriter.
Ekonomik, toplumsal, siyasi...
Hemen her alandaki zenginliklerin sömürülmesi ana stratejileri.
Büyük zorluklarla düze çıkarılmış ekonomimizi krize sürükleyecek adımlar atmak...
Zorlu mücadeleler neticesinde itibar kazanmış siyasetimizi kirletmeye çalışmak...
Son derece başarılı helalleşme politikalarıyla tesis edilen toplumsal barışımızı tehdit etmek...
Uzun uğraşlarla çeşitlendirilen medya alanımızı yeniden tektipleştirmek için kirli stratejiler uygulamak...
Çünkü onların toplumsal çatlaklara ihtiyaçları var.
Gücünü kaybetmiş bir siyasi iktidara.
Her düzeyde uluslararası baskı ve kuşatmalara.
Başkaldırı romantizmine.
Bunları temin etmek için, sivil ölümlerini hedefleyen patlamalara, terör saldırılarına, kaos edebiyatına ihtiyaçları var.
Ve tabii ki terör örgütlerine, onları sahiplenen siyasi oluşumlara ve medya organlarına.
Bir de onlara uzaktan destek verecek Türkiye hasmı yabancı hükümetlere.