Koalisyon senaryoları, pazarlık ihtimalleri, kulis bilgileri vs. yıllar sonra yeniden gündemimizde. Bir yandan koalisyon senaryolarını konuşuyoruz ama diğer yandan seçim sonuçlarını analiz etmeye de devam ediyoruz. Zira sonuçlar, hem erken seçim ihtimali nedeniyle hem de kurulması muhtemel koalisyonun kompozisyonu nedeniyle döne döne analiz edilmeyi hak ediyor.
Hiç kuşkusuz seçimin en dikkate değer sonucu AK Parti'nin tek başına iktidar olabilecek çoğunluğu elde edememesi. Dolayısıyla da analizlerin yoğunlaştığı temel mesele de, AK Parti'nin oyunu kime, ne şekilde kaptırdığı üzerine odaklanıyor.
AK Parti bu seçimde MHP ve HDP'ye oy kaptırdı. MHP ve HDP'ye giden oyların oranı kimine göre yarı yarıya, kimine göre ise MHP'ye kaptırılan oy HDP'nin çok ama çok gerisinde. Bunun net biçimde ortaya konması son derece önemli. Zira eğer MHP'yi yüzde 16.3'e taşıyan dinamik, AK Parti'den kaçan seçmen değil de CHP'den kaçan seçmen ise bu durumda AK Parti ile kurulacak bir koalisyon MHP'yi ilk seçimde geriye götürecektir.
MHP, şu an itibariyle sadece AK Parti ile kurulacak bir koalisyon içinde erimeyeceği kanaatinde. HDP ile bir koalisyon ya da azınlık hükümetinde ortak fotoğraf vermesinin kendisine çıkaracağı maliyetin bilincinde. Bununla birlikte eğer ki MHP yüzde 3'lük oyunu AK Parti'den değil, bizatihi AK Parti karşıtlığı ile aldıysa kurulacak bir koalisyonun onu gerçek sınırları olarak görülen yüzde 13-14 bandına çekmesi muhtemel. MHP ile kurulacak bir koalisyon hiç kuşkusuz AK Parti açısından önemli riskler barındırıyor. Ben bu noktada çözüm sürecini risklerin başında saymıyorum. Zira çözüm süreci, Cumhurbaşkanının uhdesinde sürdürülebilecek bir mesele. Kaldı ki, HDP'nin Meclis'te MHP ile aynı sandalye sayısıyla temsil edildiği bir durumda çözüm sürecinin sorumluluğunu sadece AK Parti'ye yüklemek hiç de adil olmayacaktır. MHP paralel yapının sağladığı malzemelerle ve radikal bir Erdoğan karşıtı söylemle seçim propagandasını sürdürdü. Eğer ki MHP koalisyon sürecinde, saray imgesi başta olmak üzere farklı semboller üzerinden Cumhurbaşkanını karşısına almaya devam ederse bu AK Parti'ye kaybettirir.
Bunun yanında MHP, uzun yıllardır iktidardan uzakta. Ve 1999'da koalisyon ortağı olarak iktidarda bulunduğu dönemde yürüttüğü kadrolaşma bürokrasinin çehresini uzun yıllar değiştirdi. MHP, iktidar ortağı olduğunda AK Parti'yi zora sokacak bir düzeyde kadrolaşma çabası içine girecektir. Bu süreçte paralel yapı unsurlarıyla işbirliği içine girip girmeyeceği ise soru konusudur.
Koalisyon elbette hiçbir aktörün yüzde yüz kazanacağı bir senaryo değildir. Her aktörün bu süreçte belirli oranlarda kaybetmeyi göze alması gerekir. Koalisyonun amacı, ülkenin hükümetsiz kalmaması, gündelik sorunlarının çözüme bağlanabilmesidir. Fakat bugünün sorunlarını çözmek adına siyasi aktörlerin kendi varlıklarını inkâr edecek birlikteliklere girmesi uzun vadede yeni ve çok daha büyük sorunları beraberinde getirecektir.
Karşımızdaki siyasi tabloya baktığımızda, erken seçim ihtimali koalisyon ihtimalinin gerisinde değil. O yüzden siyasi partilerin seçim sonuçlarını çok iyi analiz etmesi ve buna uygun bir söylemsel ve eylemsel çerçeve geliştirmesi gerekiyor. Bu noktada özellikle AK Parti'nin, bir yandan koalisyon senaryolarını çalışırken, diğer yandan seçmenin verdiği mesaja odaklanması gerekiyor. Ahmet Davutoğlu liderliğindeki AK Parti yönetiminin partinin kurucu lideri Cumhurbaşkanı Erdoğan'la yer yer ihtilaf içinde bir görünüm arz etmesi, teşkilatların ortak bir ideal etrafında hareket edememesi başta olmak üzere yaşanan sorunların çözüme kavuşturulması şarttır.
Söz konusu muhasebe çerçevesinde sandığa gitmeyen "AK Partili seçmen" gerçeğinin de dikkatle çalışılması elzemdir. "Seçmenimi sandığa nasıl çekerim" sorusu bugüne dek daha ziyade CHP çizgisindeki partilerin meselesiydi. Bunun nedeni her halükârda bu seçmenin kendisini sistemin sahibi olarak görmesiydi. Bunun yanında apolitiklik ve konformizm de bu süreçte etkili bir unsurdu. Bir başka mesele ise, söz konusu seçmenin, siyasetin bir çözüm odağı olmayacağına ilişkin kanaati idi. Sandığa gitmeyen AK Parti seçmeni açısından bu üç unsurun da etkili olduğunu düşünüyorum.
Ve evet, bu da yine AK Parti'nin kısmen başardıkları ve kısmen başaramadıkları ile ilgili olarak ortaya çıktı.