Hayat akıp gidiyor. Ve herkesin birbirine üstün olmaya çalıştığı, garip bir dünyada yaşıyoruz. 'Üstünlük' nedense insanları rahatlatıyor.
Tam bir nevrotik güç bağımlılığı var gündelik hayatımızda. İnsanlar, insan olmanın yalın bir eşitlik duygusu üzerinde şekillendiğini bilmiyor sanki. İnsanlar, gerçek anlamda insan olmanın, ancak insanların eşitliğinde yüceldiğinin çok farkında değiller gibi...
***
Bir de üstünlük ne çok göreceli bir kavram. Kimse kimseden üstün değil aslında.
Çünkü yarın ne olacağı hiç belli olmaz. Hayattaki koşullar her zaman değişken.
Bu konuda ders almamız gereken eski bir anlatıyı da aktarayım:
***
Afrika'nın uçsuz bucaksız topraklarında ilkbahar yağmurlarıyla oluşup, yazın kavurucu sıcağında ortadan kalkan geçici, küçük göller varmış.
Doğanın kendi yasasıyla bu göllerin oluşumuna tanık olan o bölgenin Afrikalı yerlilerinin, göllerin hikayesine ilişkin sözleri şöyleymiş:
"Sular yükselince balıklar karıncaları yiyiyor... Sular çekilince de karıncalar balıkları..."
***
Ne ilginç değil mi? Doğanın kendi halindeki akışında bile hiçbir zaman sürekli üstünlük yok. Avantaj ve üstünlük bazen karıncanın, bazen de balığın... Yani ne karınca tam sevinebiliyor, ne de balık her zaman üstün oluyor. Balık ve karıncanın yazgısı daha çok suyun akışında...
İnsanın yazgısı ise doğanın ve hayatın kendisinde... Ama önemli olan, insanın doğasına uygun olan, başkasından üstün olma peşinde koşmak yerine, hayatının hakkını vermesi.
***
Çinli bir şair demiş ki:
Bilmeyen ve bilmediğini bilen çocuktur, ona öğretin;
Bilen ve bildiğini bilmeyen uykudadır; onu uyandırın;
Bilmeyen ve bilmediğini bilmeyen aptaldır, ondan sakının;
Bilen ve bildiğini bilen liderdir, onu takip edin.
Ne güzel özetlemiş bilmenin özünü...
***
Hayvanlar bir gün kim daha çok çocuk doğurabilir diye çekişmeye başlamışlar.
Hep birlikte dişi aslana gidip danışmışlar.
"Sen kaç çocuk doğurabiliyorsun?" diye sormuşlar.
"Bir" diye yanıtlamış aslan. Devam etmiş:
"Ama ben hep aslan doğururum."
Yani her zaman, nitelik nicelikten daha önemli...
***
"Neden böyle yan yan yürüyorsun yavrum" diye sormuş anne yengeç, yavrusuna.
Ve "düzgün yürüsene" diye uyarmış.
"Pekala anne" demiş yavrusu. Sonra da:
-"Önce sen önümden düzgün yürü, ben seni takip ederim" diye eklemiş.
İnsanın önce kendi aynasına bakması hep zordur.
Demek ki önce hep kendimize bakmalıyız. Sonra başkalarına.
***
Farkında olmak hep iyidir. Küçük bir anlatı:
Antik dönemin Yunan Filozofu Anaksagores'e ölüm döşeğinde yatarken, öğrencileri nereye gömülmek istediğini sorarlar:
-Atina'ya mı, yoksa doğduğunuz köye mi? Filozof:
-Fark etmez, der. Nasıl olsa öbür dünya her yerden aynı uzaklıkta
Öyle değil mi?