Günümüz insanlığı, tamamen paraya endeksli. İnsan bazen, her şeyin parayla ölçülmediği zamanları arıyor. Varsa eğer. Belki de eskinin "romantik ve soylu" dönemlerini örneğin.
Ya da gerçekte kendi adalarımızda, kendi ellerimizle yarattığımız zamanları.
Yıllar önce "Her şeyin parayla ölçüldüğü bir yerde, toplumsal adalet ve gerçek huzur hiçbir zaman gerçekleşmez" diye yazan Thomas Moore, ne kadar haklıymış meğer.
Çünkü bu gerçek, insanlık açısından hiç değişmiyor. Bu nedenle paranın bir amaç olmaktan çıkıp, belki de sadece bir araç olacağı, gelecek günleri özlüyor insan. Çünkü parayı bir amaç olarak gördüğü sürece insanlık, ünlü Rus yazarı Turgenyev'in sözleriyle, "tek başına kalmış meyvesiz bir ağaç gibi" kuruyor sonunda. İçi geçiyor, kuruyor bu durumda olduğu zaman insanlık. Ne yazık ki parasız kalındığında da, insanın 'geçim tanklarının paletleri' altında ezilip gitmesi gibi. Ah işte zamanımızın büyük çelişkisi.
***
Zaten kapitalizmin doğası bu.
Kapitalizm, kendi gelişiminde kurutuyor insanları ve insanlığı.
Bir zamanlar insanlık için reformlar, renkler, özgürlükler getiren kapitalizm; günümüzde sanki tıkandı artık. İşte dünyanın son hali, finans piyasalarında uçuşan sert rüzgarlar; yeryüzündeki zenginlik bütün insanlığa çok fazlasıyla yetecekken; insanlığın içine düştüğü acınacak durum. Açlıktan yoksulluğa uzanan insan manzaraları; sistemde uzun sürecek tıkanışın sessiz habercileri gibi. Bir de insanın meyvesiz ağaç gibi kuruması özünde, ne çok trajik. Paranın tutsağı insanlık. Bu hayatta yaşarken, öbür tarafa götüremediği mülklerinin de tutsağı. Sonuçta yaşamın insanlığa ait boyutundan kaçıyor insanlık. Kendisinden kaçan insanlık. Çünkü o acımasız çark; para kazanmak, her gün daha çok kazanmak; kazandığına yeni kazandıklarını eklemek; insanın yaşam tarzının temelini oluşturmaya başlıyor günü geldiğinde. Doğallığında bu sistemin; kurumların, insanların varlığı da; bu felsefenin üzerinde yükselmeye başlıyor. Anlam, anlamını yitiriyor. İnanç zedeleniyor.
***
Kaçınılmaz olarak, bizde de her şeyin ölçüsü para oldu bu nedenle. Başarının ölçüsü para. Başarısızlıkların ölçüsü para. Kim ne kadar daha çok para kazanırsa, o kadar başarılı.
Kim az kazanırsa çok başarısız. Geleceğin dünyasında hep böyle mi sürecek bu? Biraz Jules Verne'lik yaparsak, dünyanın çok farklı yerlere doğru gideceğini hayal edebiliriz birlikte. Şu anda bile herkesin istediği bilgiye, istediği zaman ulaşma yeteneği, önü açık iletişim, hiçbir şeyin saklı kalmaması; gelecekte akla dayalı, namuslu bireylerin dünyasını, çok daha zenginleştirecek belki. Sonuçta insanlık tarihinde ilkel toplumdan bugüne dek yaşanan her şiddetli sancı, yeni sistemler doğurdu. Kapitalizm de herhalde kendisini yeniden üretmek için, önüne kendi koyduğu engellere, eşiklere çarparak düşecek yere. Ve insanın sınırsız, barışçı, yetenekli dünyasının önü açılacak belki. Dünya, şimdiden perde gerisinde, sessiz ve fısıltıyla, kapitalizmin geleceğini tartışıyor. Buna kulaklar, genel olarak tıkansa da, bu sistemin teorisyenleri bile kabulleniyorlar tıkandıklarını. Tökezlediklerini. İnsanlığı da tıkadıklarını. Acaba gelecek, tamamen "küçüğün" dünyası mı olacak? İnsanların ağırlıklı olarak evlerinde bilgisayarlarla bireysel hizmet verebilecekleri ve geçimlerini bu yolla sağlayacakları ortamlar, şimdiden çoktan ufukta göründü, yaşanıyor bile.
***
Bakın dünyadaki birçok ülke de, yeniden yapılanmaya çalışıyor. Kimi Mısır, Libya gibi gümbür gümbür, kimi sessiz sedasız. İnsanlar büyüyor, devletler küçülüyor.
Diktatörlükler yıkılıyor. Tamamen insana hizmet organizasyonu haline geliyor devletler. Ve aynı devletler yine el altından düşünüyorlar, insanlığın ve özelinde kendi toplumlarının geleceğini. Planlar yapıyorlar çoğumuzun bilmediği. Örneğin kim bilebilir ki şu an dünyanın en saldırgan ya da dev ülkesinin; bir elli yıl sonra kendi içinde parçalanıp küçülmeyeceğini. Kim bilebilir ki bu durumdaki bir ülkenin bile, günün birinde kendi dinamikleri nedeniyle; çok farklı, hayal bile edemeyeceğimiz noktaya sürüklenmeyeceğini. Dünyada kimilerinin de gözü, yeni savaşlarda. Oysa hangi savaş, hangi saldırı; hangi sorununa çözüm bulmuş ki insanlığın? Hem hiç kimse, evrensel hukukun kurumsallaştığını unutmamalı. Dünyanın ve insanlığın geleceği ilginç. Kazanan yaratıcı, barışçı insanlık olacak eminim. İyi pazarlar efendim...