Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERHAN AFYONCU

Nusayriler 4 asır Osmanlı hâkimiyetinde yaşadılar

Yavuz’un 1516’da Suriye bölgesini ele geçirmesiyle birlikte Nusayriler, Osmanlı hâkimiyetine girdiler. 19. yüzyıla kadar devlet otoritesi bölgede hâkimdi. 19. yüzyılda ise Osmanlı yönetimi, misyonerlerin Nusayrilere yönelik çalışmalarının önüne geçmek ve onları Osmanlı sistemine entegre etmek için idari düzenlemeler yapıp okullar açtı, bölgede camiler inşa ettirdi

Yavuz Sultan Selim'in 1516'da Suriye topraklarını ele geçirmesiyle birlikte Nusayriler, Osmanlı tebaası oldular. 18. yüzyıldan itibaren bazı Nusayri aileler, mültezim olarak sermaye biriktirdiler. Bu da bazı Nusayri aşiretlerin zenginleşmesine, bazılarının ise onlara bağımlı hâle gelmesine sebep oldu. Aşiretler arasındaki rekabet, süreç içerisinde Kuzeyliler ve Güneyliler olarak dini bölünmeye neden oldu. Nusayriler 18. yüzyıla kadar genellikle Lazkiye bölgesinde yaşadılar. Aşiretler arasındaki anlaşmazlıklar, 18. yüzyılda bölgede meydana gelen büyük deprem ve çeşitli sebeplerden dolayı Nusayrilerin bir kısmı Çukurova'ya göç ettiler.
Nusayrilerin 1808 ve 1816'daki isyan teşebbüsleri fazla etkili olmadı. 1830'larda Suriye'yi ele geçiren Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın oğlu İbrahim Paşa, Suriye valisi olarak atandı. İbrahim Paşa'nın askeri, mali ve idari reformları üzerine Nusayriler, Dürzilerle birlikte 1834'te isyan ettiler. İbrahim Paşa, Nusayriler arasındaki aşiret çatışmalarını körükleyerek kontrolü sağlamaya çalıştı. Osmanlı merkezi idaresi ise İbrahim Paşa'ya karşı 1841'e kadar Nusayrileri silahlandırdı ve isyana teşvik etti. İbrahim Paşa'nın Suriye'den çekilmesinden sonra aşiretler arasındaki çekişmeler Osmanlı yönetimi tarafından desteklenerek bölgede kontrol sağlanmaya çalışıldı.


Nusayriler


MİSYONERLİK FAALİYETLERİ
1850'lerde Nusayrilerin yaşadıkları bölgede Kelbiyye, Matavira, Hayyatin ve Haddadin adında dört büyük aşiret yapısı vardı. Nusayriler, farklı aşiretlerin yanında her birinin müstakil şeyhi bulunan çeşitli dini guruplara bölünmüşlerdi. Aralarındaki çekişmelerin sebeplerinden biri de bu dini yapıydı.
Suriye, 19. yüzyıldan itibaren Batı'nın dikkatini çekince, Avrupalılar bazı gruplar arasında nüfuz kazanmaya çalıştılar. Fransızlar Maruniler, İngilizler Dürziler, Amerikalılar ise Nusayrilerin yaşadığı yerlerde açtıkları okullar aracılığıyla misyonerlik faaliyetleri yürüttüler. Osmanlı idaresi de II. Abdülhamid devrinde bölgede özellikle okullar ve camiler açarak misyonerlik faaliyetlerinin önüne geçmeye çalıştı.
Nusayriler, bölgedeki Sünniler tarafından dışlansalar da merkez tarafından Müslüman olarak kabul ediliyorlardı. Nusayrilerin yaşadığı yerlere bazı aileler göç ettirilerek de bölgede kontrol sağlanmaya çalışıldı.
1890'da merkeze yazılan bir raporda bölgedeki misyonerlik faaliyetlerine dikkat çekildi. Raporda Nusayriler arasında şeyhlerin oldukça etkili olduğu, bunlara çeşitli görevler verilerek gönüllerinin kazanılması gerektiği vurgulanmıştı. Diğer yandan bölgede okul ve camilerin hızlıca yapılıp rüştiyeler açılarak asker olarak yetiştirilmeleri tavsiye edilmişti.

İSYANLAR BAŞLADI
18. yüzyıl boyunca Suriye'nin kuzeybatısında bulunan bölgede Matavira aşiretinden Hayr Bey ailesi oldukça etkiliydi. 1830'a doğru Osman Hayr Bey, Safita ve çevresinde çoğunluğu Nusayrilerden oluşan bir askerî birliğe liderlik etmişti. Osman Hayr'ın ölmesinden sonra oğlu İsmail Hayr, aşiretin lideri oldu. Kısa sürede merkezin dikkatini çekerek Hama'nın delibaşı tayin edilip eşkıyalık faaliyetlerinin engellenmesi için tayin edildi.
Safita bölgesinde gücünü pekiştirdikten sonra 1854'ten itibaren çevre köylerde hâkimiyet mücadelesine girdi. 1853'te Kırım Savaşı'nın başlamasından sonra Suriye'deki askeri birliklerin cepheye kaydırılması, İsmail Hayr'ın işini kolaylaştırdı.


Yavuz Sultan Selim



Lazkiye ve Hama çevresindeki Nusayriler askerlik yapmak istemeyip vergilerini ödemediler ve civar köylere saldırdılar. 1854'te yüzlerce kişi Lazkiye'ye saldırıp kaymakam konağını basarak mahkûmları serbest bıraktılar. 1855'te Sayda valiliğinden isyancı Nusayrilere karşı mühimmat ve asker desteği istendi, ancak yardım talepleri cevapsız kaldı. Bu otorite boşluğunu fırsata çeviren İsmail Hayr Bey, Nusayrilerin yaşadığı bölgeleri kontrolü altına alıp idari anlamda bazı düzenlemeler yaparak kendine sadık kimseleri göreve getirdi.
Kırım Savaşı'ndan dolayı İsmail Hayr Bey'e müdahalede bulunamayan merkezi idare, İsmail Hayr Bey'e Safita müdürlüğü vererek bölgede kontrolü sağlamaya çalıştı. İsmail Hayr'ın faaliyetleri, daha önce sürekli olarak birbirleriyle çatışan Nusayri aşiretlerinin İsmail Hayr'ın etrafında toplanmalarını sağladı.
1856'da Kırım Savaşı'nın bitmesiyle askerler Suriye'ye dönmeye başlasa da 1858'e kadar bölgede kontrolü sağlayacak seviyeye ulaşamadı. İsmail Hayr'ın hâkimiyet alanını genişletmesine rağmen herhangi bir müdahalede bulunulamadı. İsmail Hayr, bir süre sonra vergileri ödemediği gibi, 1858'in Mart'ından sonra civar köylere saldırılar düzenleyerek yağmalar yaptı. Bölgeden gelen bu haberlere rağmen İsmail Hayr'a nişan verilerek Nusayriler kontrol altında tutulmaya çalışıldı. Merkezin bu tavrından cesaret alan İsmail Hayr, Hama çevresinde Sünni Müslüman ve Hristiyanlara saldırılar düzenledi.
İsmail Hayr'ın bölgedeki hâkimiyetini genişletmesinden çekinen Osmanlı idaresi, onun baskısına maruz kalmış Nusayri ve Sünni aşiretleri isyana teşvik etti. Sünni Dendeş aşireti, İsmail Hayr'a karşı desteklenen en önemli aşiretti. Zira Matavira aşireti ile Dendeş aşireti arasında 19. yüzyıl başlarına kadar giden bir husumet söz konusuydu. Ancak Hıristiyanlar ile Nusayri aşiretlerinin büyük kısmı İsmail Hayr'ı desteklerken Sünniler de iyi organize edilemedi.


II. Abdülhamid


OTORİTE SAĞLANDI
1858'in sonlarına doğru bölgeye yeni askerler sevk edildi. İsmail Hayr'ın etkisiz hâle getirilmesi halinde Nusayri Şemsin aşiretine Safita idaresiyle ilgili görev sözü verilerek destekleri sağlandı. Diğer yandan bölgedeki şeyhlerin cihat ilan etmeleri sağlandı.
Bu faaliyetlerin oldukça gizli yürütülmesinden dolayı İsmail Hayr hazırlık yapamadı. Bölgedeki halkın desteği alındıktan sonra İsmail Hayr'ın üzerine birlikler sevk edildi.
Nusayri aşiretleri de İsmail Hayr'a sırt çevirmeye başladılar. Ekim ayından itibaren Osmanlı kuvvetleri ile Nusayriler arasında yer yer çatışmalar yaşandı. İsmail Hayr, İngiliz ve Fransız konsoloslardan yardım talebinde bulundu, ancak aradığı desteği bulamadı. Tahir Paşa komutasındaki Osmanlı birliklerinden kaçan İsmail Hayr, sığındığı dayısı Ali Şila tarafından öldürülünce bölgede devlet otoritesi tekrar sağlandı.

EĞİTİME HIZ VERİLDİ
Daha sonra zaman zaman isyan eden Nusayriler, 1870 ve 1877'de bölgeye gönderilen kuvvetlerle sindirildi. Özellikle Amerikan misyonerler, Nusayriler arasında faaliyetlerini hızlandırınca, devlet bölgede okullar açıp camiler inşa ettirdi.
1880'de Suriye Vilayeti'ne bağlı Lazkiye Sancağı kurularak Cebel-i Nusayri coğrafyasında devlet otoritesinin tesisi amaçlandı. Dağlardaki köylerin nahiyeler aracılığıyla kaza merkezlerine ve buradan da sancak yönetimine bağlanması hedeflenmişti. Dağlardaki yerleşimler için sadece bir kaymakamlık idaresinin yeterli olmayacağı görülünce Lazkiye'de dört kaza kuruldu.
Sünni eğitim veren okulların açılmasıyla bazı bölgelerde Nusayriler Sünnileşti. Ancak eğitim alanında iyi bir sistem kurulamadığı için istenen netice tam olarak alınamadı.


20. yüzyıl başlarında bir Nusayri.

IRAK'TA ORTAYA ÇIKTI
Nusayrilik tarih boyunca farklı isimlerle anıldı. Necati Alkan, İlker Kiremit, İlyas Üzüm, Tufan Buzpınar, Ali Çapar, Ali Sinan Bilgili, Selahattin Tozlu, Uğur Akbulut, Naim Ürkmez ve pek çok yabancı yazarın Nusayriler hakkında çalışmaları vardır.
Nusayrilik 9. yüzyılda Irak'ta Şia içinde ortaya çıktı. Kurucusu Muhammed bin Nusayr en-Nemiri'den dolayı ilk devirlerde Nemiriyye olarak anıldı. Ancak Nusayriyye ismi genel kabul gördü. Nusayrilik genellikle Arap Aleviliği olarak anıldı. Suriye'de güney Humus, kuzeydoğu Hama, İdlib, Lazkiye ve Şam'ın kırsal bölgelerinde yaşadılar. Türkiye'de ise kısmen Adana, Tarsus, Hatay ve Mersin civarında yerleşmişlerdi. Nusayrilerin yerleştikleri her bölgenin dini ve aşiret liderleri mevcuttu. Yerleşim yerlerinin dağınık yapısı, tarih boyunca Nusayrilerin birlikte hareket etmelerini ve bölgede bir aktöre dönüşmelerini engelledi.


Fransızların 1922'de hazırladığı Suriye haritası.



Nusayriliğin kurucusu Muhammed bin Nusayr, kaynaklarda Şia'ya mensup bir kişi olarak zikredilir. Muhammed bin Nusayr, tenasühü benimsemiş ve Hz. Ali'ye de ilahlık isnat etmekteydi. Nusayrilik inancını sistemleştiren El-Hasibi oldu. Bir süre Bağdat, Halep'te faaliyette bulunduktan sonra Suriye'nin kuzeyindeki Harran'a yerleşti. 51 kişilik gizli bir Nusayri cemaati oluşturdu. Yetiştirdiği öğrencilerle Nusayriliğin yayılması için uğraştı. El-Hasibi, bir süre sonra Bağdat'a döndü. Ölümünden sonra Nusayrilik Bağdat ve Halep merkezli olmak üzere devam etti.
13. yüzyıl başlarında Emir Mekzun es-Sincari, Nusayrileri Irak'taki Sincar'dan Suriye'deki Nusayri Dağları'na getirdi. Sonraki tarihlerde Matavira, Haddadin, Numaylatiyye, Mahalibe, Daravise ve Beni Ali aşiretleri öne çıktı. 1919'dan sonra Fransız manda yönetimine karşı isyanı organize eden Salih el-Ali ve 1970'te Suriye'de iktidarı ele geçiren Hafız Esad, Numaylatiyye'ye mensuptu.
Fransa, I. Dünya Savaşı'ndan sonra Suriye'yi işgal edince Nusayrilerin yaşadığı yerde başlangıçta otonom bir yapı kurdu. Bölge "Alevi toprakları" olarak adlandırıldı.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA