Bizans kaynakları, İstanbul kuşatması sırasında birçok olağanüstü olay anlatırlar: Hz. Meryem'in mucizeler yarattığına inanılan resmi, bir ayin sırasında yere düşmüş ve zorlukla kaldırılabilmişti. Bir defasında da ilahilerle caddelerden geçen halk, korkunç bir fırtınaya yakalanmıştı. Midyelerin içinden kan akmış ve ay tuhaf biçimler almıştı. Bu garip olaylar, savunmacıları psikolojik olarak yıpratmıştı.
İkinci Mehmed, 5 Nisan'da Bayrampaşa Vadisi'nin sol tarafında Maltepe'de otağını kurup ordusunu kuşatma vaziyetine soktu. Surları teftiş ettirip 70-80 bin kişilik birliklerini önceden hazırladığı plana göre yerleştirdi.
BİZANS'IN HAZIRLIKLARI
10 bin civarında askere ve savaş sırasında müdafaaya yardımcı olabilecek 30-35 bin kişilik şehir halkına sahip Bizans, Osmanlı ordusu gelmeden önce hazırlıklarını tamamlamıştı.
Bizans İmparatoru Konstantin, Aleksios Disipates, Metohites, Filantrohos Paleologos gibi Bizanslılar ve İspanyol Don Francisco de Toledo ile birlikte karargâhını Topkapı ile Edirnekapı arasında mevzilenen Fatih'in otağ-ı hümayununun karşısına kurmuştu. Şehrin savunmasında en önemli isimlerden Cenevizli Giovanni Giustiniani Longo ilk başta surların sağ tarafındayken, Osmanlıların asıl saldırı silahlarını Topkapı-Edirnekapı arasına yerleştirdiğini görünce bu bölgede mevzilendi.
Harp Meclisi'nde kimin nereyi savunacağı belirlenmişti. Şehrin müdafaasında en önemli rolü Venedik ve Cenevizliler oynuyordu. Kara surlarındaki dört önemli kapı, Venedikli dört komutana verilmişti.
İstanbul kuşatması.
Yedikule'yi müdafaa eden Catarino Contarini'nin yanında Bizanslı Ioannes Kantakuzen ve Andronikos Kantakuzen vardı. Yedikule'den Silivrikapı'ya kadar olan bölgede Cenevizli Maurizio Cattaneo, Mevlevihanekapı'da Cenevizli Paolo, Antonio ve Troilo Bocchiardi kardeşler bulunuyordu. Silivrikapı'da ise Venedikli Nicolo Mocenigo, Battista Gritti-Nikolas Gudello ve kayınpederi Dimitrios Paleologos konuşlanmıştı.
Odunkapı'da ve "Anemas Kulesi"nde Paleolog Manuel'in yanında Cenevizli Girolamo ve Lionardo di Langasco, Tekfur Sarayı'nı Venedik Elçisi Giralomo Minotto ile Vicenzalı Giovanni Giorgi; Tekfur Sarayı Kapısı'nı 29 Nisan'da Haliç'teki donanmada görevlendirilene kadar önce Venedikli Dolfin, onun ardından Venedikli Giovanni Loredan; Eğrikapı'yı Alman Johann Grant, Bizanslı Manuel Goudelli, Bizanslı Teodoros Karistenos, Cenevizli Leonardo de Langasco ve Gerolamo Italiono; Eğrikapı'dan Haliç'teki Tahtakapı'ya kadar olan bölgeyi de Venedikli Teodor Caristino ile Sakızlı Piskopos Leonardo ve Langosco kardeşler koruyordu. Edirnekapı'da Venedikli Fabruzzi Corner ve Bizanslı Leontaris Brienno konuşlanmıştı.
Tahtakapı'yı Manuel Paleologos korurken, Topkapı'nın sol tarafındaki sur ve kapılarda Theophilos Palaeologos (Ayakapı'daki kulede) mevzilenmişti. Marmara sahillerinden Yedikule'ye kadar olan bölgede Venedikli Filippo Contarini ve Cenevizli Manuel (Yedikule) vardı. Deniz tarafında Dimitri Kantakuzenos yer alırken Samatya'ya kadar "dış limandaki" surlar Giacomo Contarini'nin komutası altında idi.
İmparatorluk saraylarından biri olan Bukoleon Limanı'ndan Kumkapı'ya kadar Aragon Krallığı'ndan Yüzbaşı Pier Zulian kumandasındaki Katalanlar yerleşmişti.
Şehzade Orhan ve yanındaki Türk birliği Eleutheros Limanı'nı, Bahçekapı civarında Giritli denizciler, Venedikli Gabriel Trevisano, Giorgi di Hicolo ile birlikte Sarayburnu'ndaki Kinegion Kalesi'nden Fener Kapısı'na kadar, Fener Kapısı'nı Bizanslı Alessio Disipato, Fener Kapısı'ndan İmparatorluk Kapısı'na kadar olan bölgeyi Venedikli Ludovico ve Antonio Bembo, İmparatorluk Kapısı'nı Grandük Lukas Notaras, İmparatorluk Kapısı'ndan aşağıdaki bölgeleri de Giovanni Vlaco, Metokhites Paleologos, Flantropeno koruyordu.
Papanın temsilcisi Kardinal İsidor Sarayburnu'nda yer alırken, Haliç suru ve kapıları Gabriel Trevisano ile Grandük Lukas Notaras kuvvetlerince koruma altına alınmıştı. Haliç'teki bütün deniz güçleri ise Venedikli Kaptan Aloise Diedo kumandasındaydı
Latin patriği ise Midilli metropoliti ve adamlarıyla birlikte Kinegesion (Ayvansaray) ve Aya Dimitri Kilisesi'ne kadar burçların üzerine dizilmiş hâlde görülüyordu. Dimitri Paleologos ve Nikola Goudelli ise 1000 kişilik seyyar kuvvetlere kumanda ediyordu.
Bizans süvarileri.
KUŞATMA BAŞLIYOR
Osmanlı hükümdarı 6 Nisan'da İslami geleneklere uygun şekilde imparatordan şehrin teslimini istedi, ancak bu kabul edilmedi. 6 Nisan gecesinden itibaren surlar top ateşiyle dövülmeye başlandı. Surlarda yıkılan yerler, müdafiler tarafından hemen dolduruluyordu. Kuşatma başlamıştı. 9 Nisan'da Baltaoğlu Süleyman Bey idaresindeki Osmanlı donanması, Haliç'e gerilen zinciri geçmeye teşebbüs etti, ancak başarısız oldu.
İkinci Mehmed kuşatma sırasında komutanlarıyla surları gezip kara ve deniz birliklerini denetliyordu. 11 Nisan'da toplar, Silivrikapı-Topkapı arasındaki zayıf sayılan surların önünde dört ayrı mevkiye yerleştirildi. Osmanlılar, Bizanslıların toparlanmasına fırsat vermemek için kuşatma boyunca surları bitmek tükenmek bilmeyen yoğun topçu ateşiyle dövdüler. Müdafiler açılan gedikleri kapatıyor, surların yıkılan kısımlarını fıçılar, toprak ve diğer malzemelerle dolduruyorlardı.
18 Nisan'da günlerdir devam eden top atışları sonucunda tahrip edilen Bayrampaşa Deresi yönünde dış surlara yönelik ilk hücum gerçekleştirildi, ancak başarısız olundu.
ŞEHİRDE KITLIK BAŞ GÖSTERDİ
Kuşatma başladıktan sonra İstanbul halkı ve ordusu şehri savunmak için büyük bir fedakârlıkla çalıştı. Surlarda açılan gedikleri hemen doldurdular, tünelleri bir bir çökerttiler. Büyük çaplı hücumları bile geri püskürtmeyi başardılar. Hatta bir defa da olsa Osmanlı ordusuna saldırmayı denediler. Mayıs ayı geldiğinde İstanbul'da kıtlık baş göstermeye başladı. Yiyecekler karaborsaya düştü, fiyatlar aşırı arttı.
Askerler ailelerine yiyecek bulmak için yerlerini terk edince Bizans idarecileri asker ailelerine ekmek dağıttı. Maaşlarını alamayan askerlerin bir kısmı görevlerini bırakarak başka işler yapmaya başladılar. İmparator askerlere maaş ödemek istiyordu, ancak hazinede para yoktu. Vergiler artırılmak istendi, ancak şehrin zenginleri paralarını sakladılar. Bunun üzerine kiliselerdeki para ve kıymetli eşyalara el konulup maaşlar ödendi.
Fatih Sultan Mehmed
OLAĞANÜSTÜ HADİSELER
Bizans kaynakları İstanbul kuşatması sırasında birçok olağanüstü olay anlatırlar: Meryem Ana'nın mucizeler yarattığına inanılan resmi, bir ayin sırasında yere düşmüş ve zorlukla kaldırılabilmişti. Bir defasında ise ilahiler söyleyerek caddelerden geçen halk, korkunç bir fırtınaya yakalanmış ve dağılmak zorunda kalmışlardı. Bir gün şafak söktükten sonra, günün ilk saatlerinde şehrin üzerine yoğun bir sis bulutu çökerek, bahar mevsiminde açık gökyüzünü kaplamıştı. Şehrin yakınında beliren büyük bir ejderhanın hayvanları yediği de rivayet ediliyordu. Midyelerin içinden kan akmış ve ay, açıklanamayan tuhaf biçimler almıştı.
Bu garip olay ve rivayetler savunmacıları psikolojik olarak yıprattıysa da halk yine de şehirlerinin hâlâ Tanrı'nın ve Hz. Meryem'in sürekli koruması altında bulunduğuna, İstanbul'un kurtulacağına inanıyordu. Her an düşme ihtimali bulunan şehirde Hıristiyanlar'ın hafızalarında canlanan, "Gökyüzünden bir şövalye inecek ve Konstantin Sütunu'na gelip, kendisine bir melek tarafından getirilen topuzla düşmanları İran Dağları'na kadar kovalayıp yok edecek" şeklinde eski bir rivayet vardır.
Kuşatma uzadıkça İstanbul'un gücü tükendi. Yerli ve dışarıdan gelen kumandanlar arasında çekişme ve çatışma arttı. Savunmacılar yorgun düştü. Ancak imparator, son ana kadar mücadele etti. Halkını ve şehrini savunmak için erdemli bir tercihte bulunarak olağanüstü gayret gösterdi. Son hücumda İstanbul sokaklarını elinde kılıcıyla savunurken öldü.
Batılı gözüyle İstanbul kuşatması.
OSMANLI ORDUSU İSTANBUL ÖNLERİNDE
II. Mehmed, İstanbul önlerine geldikten sonra önceden hazırladığı plan doğrultusunda 70-80 bin kişilik ordusunu konuşlandırdı. Fatih, veziriazamı Çandarlı Halil Paşa'yla birlikte Edirnekapı-Topkapı hattının karşısında yer aldı. Maltepe'ye otağını kurdu. Sultanın yanında yeniçeriler ve kapıkulu sipahileri vardı. En büyüğü Topkapı'nın karşısına olmak üzere toplar ağırlıklı olarak İmparatorluk Sarayı, Yedikule ve Silivrikapı karşısına 14 batarya hâlinde yerleştirildi. Zağanos Paşa komutasındaki birlikler Beyoğlu ile Kasımpaşa sırtlarına yerleşerek Ceneviz kolonisi olan Galata'yı kontrol altına aldı. Buradaki birlikler Kâğıthane kıyılarını ve kara surlarının başladığı güney sahillerini de baskı altında tutacaklardı. Rumeli Beylerbeyi Dayı Karaca Paşa, Rumeli askerleriyle sol tarafta, Haliç'ten Edirnekapı'ya kadar olan kara surlarını kuşattı. Anadolu Beylerbeyi İshak Paşa ile Mahmud Paşa, Anadolu askerleriyle Mevlevikapı'dan Marmara sahiline kadar uzanan kısımda konuşlandı. Baltaoğlu Süleyman Bey komutasındaki Osmanlı donanması, dışarıdan yardım gelmesini engellemek ve Haliç'e girmekle görevlendirildi.