Yavuz, İran ve Mısır'a yaptığı iki seferiyle imparatorluğun doğu ve güneyini emniyet altına almıştı. Batı'ya sefere çıkmak istiyordu. Ancak bu seferin kuvvetli bir donanma olmadan gerçekleşemeyeceğini biliyordu. İstanbul'daki tersaneyi büyütüp yeni gemiler yapılması için emir verdi. İstanbul'a gelen Venedik ve İspanya elçilerine iyi muamele edildi. Macaristan'la ateşkes uzatıldı.
Yavuz Sultan Selim, Mısır seferinde.
YAVUZ'UN BÜYÜK ÖNGÖRÜSÜ
Hedef Rodos'tu, ancak Yavuz hazırlıkları yeterli görmüyordu. Hasan Can, oğlu Hoca Sadeddin Efendi'ye meseleyi şöyle anlattı:
"Seferin yaklaştığını işittik. Lakin padişahın hâlinden buna dair bir şey hissetmezdik. Bir gün Eyyüb'ül-Ensari'nin ziyaretine gitti. Eyüp'te Fatiha okurken kaptan paşanın kadırgasının Eyüp'e doğru geldiğini gördü ve 'Henüz sefer kararlaştırılmamışken bunu kimin emriyle denize indirdiler' diye kızdı. Kaptanıderya Cafer Paşa'nın idamını emretti. Ancak Veziriazam Piri Paşa devreye girerek yeni inşa olunan geminin denenmesi için denize çıkarılması gerektiğini söyleyerek kaptan paşayı affettirdi.
Yavuz, bu sefer vezirlerine dönüp, 'Ben cihangirliğe alışmış bir padişahım. Siz beni bir kale fethine götürmek istersiniz. Kale almanın birinci şartı baruttur. Kaç aylık barutunuz var?' diye sordu. Vezirler zahire miktarını söyledilerse de barutun ne kadar olduğunu ancak ertesi gün söyleyebildiler. Dört aylık barut vardı. Yavuz, bu cevap üzerine vezirlerine kızgın bir şekilde bakarak 'Ceddim (Fatih) zamanındaki utanç unutulmamış iken onu iki kat mı yapmak istersiniz? Bizzat gitmemi düşünüyorsunuz. Gidip de eli boş dönecek olursam hiçbiriniz sağ kalmaz. Rodos'un zaptına dört aylık barut yetişir mi? Siz Rodos'u dört ayda değil altı ayda dahi alamazsınız. Belki sekiz veya dokuz ayda alınabilir' buyurdular. Daha sonra, 'Bize sefer yok, meğer sefer ahrete ola' dediler".
Nitekim Yavuz'un tahmini çıktı. Oğlu Kanuni, Rodos'u 9 aylık kuşatmayla fethedecekti.
Yavuz ölüm döşeğinde.
HASTALIĞI İYİCE ARTTI
Yavuz ömrünün son günlerinde Edirne'ye gitmişti. Buraya gitmeden önce sırtında çıkan "şirpençe" denilen bir çıbandan muzdaripti. Bu çıbanı hamamda sıktırıp ovdurtması ve ardından Edirne'ye atla gitmeye çalışması hastalığını iyice artırdı. Padişahın hastalığı artınca Çorlu yakınlarında babası ile savaştığı yerde 40 gün konaklandı. Yavuz'un hastalığı günden güne iyice ağırlaştı.
Sultanın hastalığı boyunca yanında gece gündüz musahibi Hasan Can vardı. Büyük hükümdarın son günlerinde ikisinin aralarında şu konuşma cereyan etmişti:
Yavuz, musahibine "Hasan Can bu ne hâldir?" diye sorunca, Hasan Can, "Sultanım Cenab-ı Hakk'a teveccüh edip Allah'la beraber olacak zamandır" cevabını verdi. Yavuz, "Bizi bunca zamandan beri kiminle bilirdin? Cenabı Hakk'a teveccühümüzde kusur mu gördün?" deyince Hasan Can, "Haşa ki bir zaman zikri Rahman'dan şaştığınızı görmedim. Lâkin bu zaman başka zamana benzemediğinden ihtiyareten cesaret eyledim" dedi.
Yavuz, bu cevaptan sonra Hasan Can'a "Sure-i Yasin tilavet eyle" dedi ve onunla birlikte okumaya başladı. Yasin Suresi'nin ikinci okunuşu sırasında "Selam" ayetine gelindiği zaman Yavuz Sultan Selim ruhunu teslim etmişti. Tarih 1520 yılının 21 Eylül'ünü 22 Eylül'e bağlayan geceydi. Doktorları tarihi kayıtlara göre yaptıkları incelemeler sonucunda Yavuz'un ölüm sebebinin "şarbon çıbanı" veya "diyabetin vücuttaki tahribatının neticesi olduğu" tahmin ediliyor.
Ölümü tek oğlu olmasına rağmen asker arasında karışıklık çıkmaması için, önceki hükümdarlarda olduğu gibi yeni padişah gelene kadar saklandı.
Yavuz'un sandukası.
KANUNİ'YE MUHTEŞEM MİRAS
Osmanlı padişahları içerisinde en şanslı olarak tahta çıkan kişi Kanuni Sultan Süleyman'dır. Tek erkek çocuk olması yüzünden kardeşleriyle mücadele etmek zorunda kalmadan, babasının kısa sürede oldukça kuvvetlendirdiği ve zenginleştirdiği Avrupa'nın en büyük devletinin başına geçmiştir.
Kanuni tahta çıktığında Osmanlı İmparatorluğu arazi, nüfus ve bütçe açısından Avrupa'daki devletlerin her birinden daha büyüktü. 1525-1526 yılı Osmanlı bütçesinde, devletin gelirleri 9.5 milyon duka altınıyken, aynı yıllarda İspanya'nın gelirleri 9 milyon, Fransa'nınki 5 milyon, Venedik'inki 4 milyon altındı.
Yavuz'un tahta çıktığı sırada Osmanlı İmparatorluğu için büyük bir tehlike olan Safeviler, onun hükümdarlığında sindirilmişti. Yine Mısır ve Suriye alınarak Hint ticaret yolu Osmanlı denetimi altına sokulmuştu.
Yavuz Sultan Selim'in doğu ve güneydeki tehlikeleri ortadan kaldırması, Kanuni devrinde Avrupa'ya karşı rahat hareket edilebilmesini sağladı. Bu sayede de Osmanlılar Avrupa'nın bugüne kadar gelen siyasi çehresinin oluşmasında önemli rol oynayabildiler.
Yavuz Sultan Selim, ömrünün son yıllarında tersaneleri genişletip sayılarını artırarak Osmanlı deniz kuvvetlerini güçlendirdi. Avrupalılarla yapılan mücadelenin sadece kara kuvvetleriyle başarılamayacağını anlamıştı. Denizcilik sahasında yaptığı hazırlıklar Kanuni devrinde denizlerde Avrupalı devletlere karşı kazanılan başarıların altyapısını hazırladı.
Yavuz'un türbesi.
OSMANLI TARİHİNİN EN BÜYÜK MAREŞALİ
Yavuz Sultan Selim, ortadan uzun boylu, kırmızı ve yuvarlak yüzlü, koç burunlu, çatık kaşlı, sert bakışlı, sakalı tıraşlı, bıyıklı, asabi mizaçlı bir hükümdardı.
Çok cesur ve sertti. Gerçek bir harp dehası olan Yavuz Sultan Selim, Osmanlı tarihinin en büyük mareşali idi.
Devlet hazinesinin dolu olmasını ister, israf ve ihtişamdan hoşlanmazdı. Hesap yapmadan, bilgi toplamadan ve tedbirini almadan sefere çıkmazdı. Meraklı bir hükümdardı. Mısır'dayken Nil'in kaynağını ve piramitleri araştırtmıştı. Okumayı severdi.
Vassaf tarihini ve diğer tarih kitaplarını tetkik etmişti. Arapça ve Farsça'ya hâkim olan Yavuz Sultan Selim iyi bir şairdi. Farsça bir divanı vardır.
Şam'da Muhyiddin Arabi için bir cami, imaret ve türbe yaptırttı. Konya'daki Mevlana Dergâhı'na da su tesisi inşa ettirtmişti. Oğlu Kanuni ise İstanbul'da babası adına bir cami ve türbe inşa ettirtti. Yavuz'u en iyi İbn Kemal'in şu mısraları anlatır:
Az müddetde çağ iş etmişdi (Az zamanda çok işler başarmıştı.)
Sâyesi olmuş idi âlem-gîr (Onun gölgesi bütün cihanı kaplamıştı.)
Şems-i asr idi asırda şemsün (Sultan Selim, devrinin güneşi idi.)
Zılli memdûd olur, zamânı kasîr (İkindi gölgesi uzar ama zamanı kısadır.)
Öldi Sultân Selîm hayf u dirîğ (Öldü Sultan Selim, eyvah göçüp gitti.)
Hem kalem ağlasun anı hem tîğ (Artık ona hem kılıç, hem kalem ağlasın.)
YAVUZ SULTAN SELİM
Doğumu: Amasya 1470
Ölümü: Çorlu 21-22 Eylül 1520
Tahta çıkışı: 24 Nisan 1512
Tahttan inişi: 21-22 Eylül 1520
Babası: İkinci Bâyezid
Annesi: Ayşe Hatun
Eşleri: Hafsa Hatun, Ayşe Hatun
Oğulları: Şehzâde Süleyman, Şehzâde Orhan, Şehzâde Musa, Şehzâde Korkut, Şehzâde Salih
Kızları: Beyhan Sultan, Hatice Sultan, Hafsa Sultan, Fatma Sultan, Şah Sultan, Hanım Hatun Sultan, Gevherhan Sultan, Kamerşah Sultan
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz