Her yıl özellikle yaz aylarında ülkemizin dört bir tarafından sel haberleri gelir. Bunun en önemli sebebi ise bilinçsiz yapılaşma ve dere yataklarının tahrip edilmesi. Ülkemizin her tarafında dere yataklarına veya yakınlarına kurulan evler selden nasibini alıyor. Şehirlerimizde suyun tahliye olacağı sistemler düzgün kurulmadığı ve bakımı yapılmadığı için başkentimiz Ankara bile selle boğuşuyor.
1920'lerin sonunda Tokat.
DEHŞETLİ BİR YAĞMUR
Tokat bir vadide kurulduğu için tarih boyunca birçok kez sel felaketiyle karşılaşmış bir şehirdir. Baha Öztunç, Nurca Boşdurmaz ve İsmet Üzen'in araştırmalarından Tokat'ın uğradığı sel felaketlerini teferruatıyla öğreniyoruz.
1862'de Tokat'ta derelerin taşması sonucu meydana gelen felakette 322 ev ve birçok cami zarar görmüş, birçok hayvan telef olmuş ve bir kişi boğulmuştu. Bu felaketten sonra fazla bir tedbir alınmayınca 46 yıl sonra aynı yerlerde sel felaketi tekrar yaşandı.
1908'deki sel, tarihimizin en büyük felaketlerinden biriydi. 12 Haziran 1908 Perşembe günü Behzat Deresi'nin taşması sonucu çevresindeki 9 mahalle ve bazı bağlar selden perişan oldu. Binalar, denizin ortasında kalmış gibiydi. Suyun yüksekliği 3.5 metreyi bulmuştu. Tokat mutasarrıfı Celal Bey, meydana gelen dehşeti tasvir etmenin mümkün olmadığını söyleyerek 1908'deki seli telgrafla şöyle haber vermişti:
Tokat mutasarrıfı Celal Bey'in telgrafı.
"...saat dokuza doğru dolu ile karışık ve çok şiddetli bir şekilde yağan yağmur neticesinde o güne kadar değil orada, belki de başka hiçbir yerde şahit olunmamış derecede büyük bir sel meydana gelmiştir. Sel, dere boyunu istila ederek hükümet binasını, daire-yi askeriyeyi, hükümet binasının arka kısmındaki evleri ve hapishaneyi tamamen istila etmiştir. Kendisiyle birlikte hükümet memurları, askerler ve halk canlarını sular içerisinde yüzerek güçlükle kurtarabilmişlerdir. Hapishanede bazı can kayıpları olmakla birlikte kurtulabilenlerden bir haylisi de kaçmıştır.
Hükümet binasının, adliye binasının ve daire-yi askeriyenin bazı kısımları yıkılmıştır. Ayrıca dere üzerindeki köprüler de yıkılmıştır, yine dere boyunda bulunan evlerden birçoğu sel sularıyla yerlerinden sökülerek götürülmüş, birçoğu da hasara uğramıştır. Telgrafhane ve sırasındaki evlerin tamamı yıkılmıştır. Meydanda ve kışla önündeki namazgâhta çadıra çıkmış olan redif askerleri de sel içinde kalmıştır. Orada bulunan belediye memurları, polisler ve halk nizamiye askerlerini tahliye ederek kurtarmışlardır."
1920'lerin sonunda Tokat.
DESTANLARA KONU OLDU
Tokat telgraf başmemuru Şevket Efendi, Telgrafhane yıkılmadan felaketi Sivas'a haber vermiş, bina sallanırken kendisini sel sularına bırakıp zorlukla kıyıya ulaşmıştı. 6'sı cami, 6'sı han ve otel, 4'ü mektep, 2'si medrese, 2'si hamam olmak üzere 469 bina ya tamamen ya da kısmen harap olmuştu.
Tokat hükümet konağı, telgrafhane, hastane, kadın ve erkek hapishanesi gibi birçok kamu binası hasar görmüştü. Nüfus idaresi mahzenindeki evrak kullanılamaz hale gelmişti. Su yolları ve köprüler de kullanılamaz durumdaydı.
İlk tespitlerde halktan 208, askerden de 17 kişi olmak üzere 225 kişi boğulmuştu. Tokat tarihçisi Halis Cinlioğlu selden ölenlerin sayısını 500, Ferit Acunsal 520 olarak verir. Sel felaketi üzerine yazılan destanlarda ise insan kaybı aşırı abartılarak 2 bin olarak gösterilir. Tokat sel felaketi 19 Temmuz 1908 tarihli New York Times'a bile haber olmuş, gazetede selde 2 bin kişinin vefat ettiği belirtilmiştir. Tokatlılar unutmadıkları bu seli "büyük sel" olarak hâlâ hatırlarlar.
Kemal Aşk
ŞEHRİ KURTARAN ADAM
Tokat'ta sonraki yıllarda da sel baskınları oldu. 19 Haziran 1949'da büyük bir sel cereyan etti. Öğleden sonra şiddetlenen yağmur, akşam saatlerine doğru büyük bir felakete dönüştü. Kesintisiz iki saat yağan şiddetli yağmurlar, Tokat'taki Behzat Deresi'nin taşmasına sebep olmuş, yıkılan ev ve dükkânlarla şehir adeta enkaza dönmüştü.
446 ev, 122 dükkân kısmen hasara uğramış, 41 ev ve 5 dükkân oturulamayacak vaziyette olduğundan tahliye edilmişti. Yollar molozlarla doluydu. Ölü ve kayıp sayısı 22'ydi. 400'den fazla hayvan telef olmuştu. Elektrik sistemi ve su tesisatı zarar görmüştü. Geçen yıllarda alınan bazı tedbirler ve Çay Deresi'nin önceden taşması sayesinde Tokatlıların kaçması felaketin derecesini azaltmıştı.
1955'te Tokat'a selle mücadele için gelen Kemal Aşk isimli mühendis, derelerde ıslah çalışmaları, ıslah barajları ve teraslandırmalar yaptı. Büyük gayret ve çalışmalarının sonucunda Tokat'ta sel baskınları sona erdi. Kemal Aşk da "Tokat'ı selden kurtaran adam" olarak tarihe geçti. Yaptıkları "Tokat'ı sel almıyor" isimli bir belgesele de konu oldu.
Behzat Camii'ndeki seli anlatan kitabe.
'DONAN KİŞİLER HAMAMDA CANLANDI'
Tokat tarihiyle ilgili önemli kitaplar kaleme alan ve sel zamanında çocuk olan Halis Cinlioğlu, seli şöyle anlatır:
"Perşembe günü saat 16.30'da yağan şiddetli yağmur ve doludan sonra mühim bir sel gelmiş, ırmak boyundaki mahallelerde sular yer yer 2-3-3.5 metreye yükselmiştir. Yan derelerden gelen ve yan sokakları birer harabeye çeviren seller, tehlikeyi ve felaketi bir kat daha arttırmıştır. Irmak üzerindeki ağaç köprülerin önüne sürüklediği enkazı yığarak setler vücuda getiren sel, köprülerin yıkılmasıyla tahribini genişletmiştir. Behzat Camii'nin kuzeyinde ırmak üzerinde bulunan postane binasını bir süre olduğu gibi sürüklemiş, sonra darmadağın etmiştir.
Uzun zamandır sel görmedikleri için çarşıda, sokakta, hapishanede, evlerde ne kadar adam bulduysa almış götürmüştür. Şimdi lisenin bulunduğu yerde çadıra çıkmış askerlerin de zayiatı çok olmuştur. 1000'e yakın dükkân yıkılmış, 500'den fazla kişi ölmüştür. Bazı yerlerde ölüm 1000, hatta 2000 gösterildiyse de doğru değildir. Sel hakkında bir Ermeni vatandaş tarafından yazılmış destan da vardır."
YOLLAR CENAZE DOLDU
Tokat'ın önemli tüccarlarından Hacı İbrahim Yoğurtçuoğlu ise hatıralarında seli şöyle anlatır: "Belediye dairesine gittim. Yemek zamanı imiş. Sandık emini de olmadığından iki telgraf vermek üzere telgrafhaneye gittim. Telgrafı verdim. Müdürün yanına gittim. Müdür dondurma ısmarladı. Büyük belediyeye geldiğimi de söylemiştim. Aynı zamanda hava da çok bulutlandı. 'Müsaade buyurursanız gideyim, yarın belediyeye tekrar gelirim. Yağmur yağar, şemsiyem de yok ıslanmayalım' dedim.
'Dur' diye çok ısrar etti. Durmadım, telgrafhaneden çıktım. Yolda pek az ıslandım. Meydana geldim, yağmur şiddetlendi. Behzat'ta yangın var diye herkes o tarafa dumana bakıyordu. Ben de baktım, şimdi geldim, böyle bir şey yoktu. Meğerse yukarıdan sel gelmiş, binalar yıkıldıkça onların dumanı imiş. Bir dakika sonra Meydan Cami-i Şerifi selin ortasında kaldı. Adamlar balık gibi su içerisinde gidiyor; memleket bir uğultu içerisinde, kimse yanaşamıyor.
Namazgâhta redif askerleri var, bir dakika sürmeden duvarı yıktı, ora da havuz gibi doldu. Atlarla duvar kenarından urganlar atarak çok asker kurtuldu. Bir saat sonra yollara omca (ağaç kütüğü) gibi cenazeleri düzmeye başladılar. Birçok adam da selden çıkarıldı. Bazıları kıştan donar gibi donmuş bulunduğundan bütün hamamları açtırdılar ve birçok insan hamamlarda canlandı. Büyük küçük 3500 kişi telef olmuştur."