Hazreti Süleyman zamanında altın çağlarını yaşayan Yahudiler, Peygamber'in vefatından sonra iç çekişmeler yüzünden ikiye bölündüler. Güneydeki devleti Asurlular, kuzeydekini ise Babilliler ortadan kaldırdı. Babilliler, Milattan Önce 6. yüzyılda Yahudileri Babil'e sürdüler. Daha sonra Pers Krallığı'nın desteğini alan Yahudiler, Kudüs'e dönüp yıkılmış olan Süleyman Mabedi'ni yeniden ibadete açtılar. Yahudiler, bir müddet sonraysa dünyanın ilk imparatorluğu olan Roma'nın hâkimiyeti altına girdiler.
Romalılar, Milattan Sonra 70'te Yahudileri Kudüs'ten sürüp Süleyman Mabedi'ni yıktılar. Yahudiler, bu sürgünden sonra kendilerini putperest Roma'nın idaresinden kurtaracak ve dünyanın dört bir tarafına dağılmış olan Yahudileri toplayarak "arzı mevud"da, yani vaat edilmiş topraklarda ilahi devleti kuracak olan mesihi beklemeye başladılar.
Dünyanın birçok tarafına yayılmış olan Yahudiler, Hıristiyanlar tarafından büyük eziyetler gördüler. Hıristiyanlar, başlarına gelen her türlü felakette Yahudileri suçlu olarak görür ve cezalandırırlardı. Yahudiler ise başlarına gelen her türlü felaketi, mesihin gelişinin yaklaşması olarak yorumlarlardı. Tarih boyunca birçok Yahudi, kendisinin mesih olduğunu ileri sürerek ortaya çıktı ve taraftar topladı.
Filistin'e giden Yahudiler
YAHUDİLERİN HAMİSİ İNGİLTERE
19. yüzyılda Osmanlı topraklarında nüfuz alanı kurmak isteyen İngiltere, Fransa'nın Katolik, Rusların da Ortodokslar ile işbirliği yaptığı gibi imparatorlukta kendisine yardımcı olacak bir topluluk aradı ve Yahudileri buldu. Yahudileri himaye ve onlar vasıtasıyla Osmanlı topraklarında faaliyet gösterme, zamanla İngiliz dış politikasının unsurlarından biri hâline geldi.
İngiltere'nin ve Avrupa'nın zengin Yahudileri de İngiltere'nin desteğiyle Filistin'i vatan hâline getirmek için harekete geçtiler. Böylece Yahudilerin Filistin'e geri dönüş macerası başladı. Bu konuda Vahdettin Engin, Tufan Buzpınar ve Ahmet Kavas'ın araştırmaları vardır.
Filistin'de nöbet tutan bir Türk askeri.
SİYONİZM HAREKETİNİN DOĞUŞU
19. yüzyılın ikinci yarısında Avrupa'daki milliyetçilik cereyanı "antisemitizm" adı verilen Yahudi düşmanlığını da ön plana çıkarmıştı. Eskiden beri Yahudileri sevmeyen Hıristiyan ülkelerde düşmanlık şiddetlendi. 1881'de Çar II. Aleksandr'ın öldürülmesinden sonra, Yahudi düşmanlığının artmasıyla birlikte Yahudiler, Rusya ve Romanya'dan kitleler halinde başta Amerika olmak üzere dünyanın değişik yerlerine göç etmeye başladılar. Avrupa'nın diğer ülkelerinden de dışlanan Yahudiler, kendilerine sığınacak yer arıyorlardı. 19. yüzyılın sonları ile 20. yüzyılın başlarında Amerika'ya göç eden Yahudilerin sayısı 3 milyon civarındadır.
Avrupa ve Rusya'da ortaya çıkan antisemitizm faaliyetleri Yahudileri çeşitli arayışlara itmişti. "Vaat edilmiş topraklar" olarak kabul ettikleri Filistin'de bir Yahudi devleti kurulmasını hedefleyen "siyonizm" hareketi ortaya çıktı. Yahudiler, 1881'de Odessa'da "Hovevei Tziyon/Sion Âşıkları" adlı bir dernek kurdular. Derneğin amacı, Yahudilerin Filistin ve Kudüs'e yerleşmelerini sağlamaktı. Bu göç sırasında 5 bin kadar Yahudi de Filistin'e gitmişti. Bu yıllarda Filistin'de 430 bin Müslüman, 55 bin Hıristiyan ve 35 bin Yahudi yaşıyordu.
II. Abdülhamid
ABDÜLHAMİD GÖÇÜ YASAKLADI
Bu yıllarda Londra'da İngiltere'nin Ortadoğu'daki çıkarları için bir Yahudi devletinin kurulması fikri gün geçtikçe etkili hâle geliyordu. Ancak hedef alınan Filistin, Osmanlı hâkimiyetindeydi. Başta II. Abdülhamid olmak üzere Osmanlı devlet adamları, muhtemel bir Yahudi göçünün Filistin'de çok kritik dengelere bağlı mevcut durumu bozacağı ve bölgeyi karıştıracağı farkındaydılar.
Sultan Abdülhamid'in 1880'de çıkardığı iradesiyle Yahudilerin Filistin'e göçmen olarak yerleşmelerinin kapısı kapatıldı. Osmanlı vatandaşı olan Yahudilerin de Filistin'den toprak satın almaları yasaklandı. Hac amaçlı olarak Kudüs'ü ziyaret edecek Yahudiler ise Osmanlı konsolosluklarından vize almak, Filistin'e girerken geri döneceklerine dair teminat parası yatırmak ve girişlerinden itibaren 30 gün içinde Filistin'i terk etmek mecburiyetindeydiler.
Osmanlı Devleti, 1882'de yaşadıkları ülkelerden kovulan Yahudilerin Filistin haricinde gösterilecek yerlerde 100-150 haneyi geçmeyecek şekilde yerleşmeleri şartıyla ülkeye kabul edilebilecekleri kararını da aldı. Fakat bu tedbir kesin bir çözüm olmadı. Osmanlı yönetiminin aldığı sıkı tedbirlere rağmen siyonistler, Filistin'e yerleşebilmek için her türlü yöntemi denemeye başladılar. Özellikle mahalli yöneticiler ve bölge halkının bir kısmı, büyük paralar karşılığında hükümetin yasağına rağmen Yahudilere toprak sattılar. II. Abdülhamid, bu gelişmeler üzerine bölgedeki boş devlet arazilerinden bir kısmını şahsi mal varlığı olarak satın aldı.
1895'ten itibaren siyonizmi milletler arası bir politika haline getirmek isteyen Theodor Herzl sahneye çıktı. Herzl, Filistin'de özerk bir Yahudi devleti kurulması için 1896 ile 1902 yılları arasında beş defa İstanbul'a geldi, ancak bütün tekliflerine rağmen bir netice alamadı.
hudilerin her türlü teşebbüslerine rağmen Filistin'e yerleşen Yahudi sayısı Sultan Abdülhamid döneminde birkaç bin kişiyken, 1908'de Meşrutiyet'in ilanından sonra Filistin'e Yahudi göçü bir anda yoğunlaştı. İttihad ve Terakki iktidarı, 1914 Ocak'ında, Yahudilerin Filistin'e yerleşimini önlemek için alınan tedbirleri, işe yaramadıkları gerekçesiyle yürürlükten kaldırdı.
Theodor Herzl
İSRAİL'İN KURULUŞU
Birinci Dünya Savaşı yıllarında İngiltere'nin siyonizm temsilcileriyle yapılan görüşmeler sonucu, 2 Kasım 1917'de Balfour Deklarasyonu yayınlandı. İngiliz Dışişleri Bakanı Arthur Balfour, siyonist liderlerden Rothschild'e gönderdiği mektupla Filistin'de Yahudi devletinin kurulmasına İngiltere'nin destek vereceğini söylemişti. Savaşın sonunda Filistin, İngiltere'nin eline geçti. Yahudilerin Filistin'e yerleşmeleri İngiltere tarafından teşvik edildi.
Milletler Cemiyeti, 1922'de aldığı bir kararla Filistin'deki İngiliz mandasını kabul etti. İngiltere bölgede Arap Devleti'ni kurdurmadığı gibi, Yahudi göçlerine açmak suretiyle Filistin'i Araplardan kopardı. Filistin Arapları, bu tehlikeyi gördükleri için mücadeleye başladılar. Ancak İngiltere ve diğer Batılı devletlerin desteğiyle 1948'de İsrail kuruldu. İsrail'in kuruluş bildirisi, 14 Mayıs 1948'de, ülkenin ilk devlet başkanı olan David Ben Gurion tarafından Theodor Herzl'in büyük boy bir fotoğrafının altında okundu.
FİLİSTİN'İN BARIŞ DOLU YILLARI
TARİH boyunca birçok çatışmaya sahne olan Filistin, 16. yüzyılda Osmanlı hâkimiyetine girdi. Yavuz Sultan Selim, Memlük Hükümdarı Kansu Gavri'yi 1516'da Mercidabık Meydan Muharebesi'nde mağlup edince, Suriye ve Filistin Osmanlı topraklarına katılmıştı. Filistin bölgesi Şam Beylerbeyliği'ne bağlı Kudüs, Gazze ve Nablus şeklinde üç sancak hâlinde teşkilatlandırıldı. Filistin, Osmanlı'nın son dönemlerinde ise önce Sayda Eyaleti'ne, sonra Suriye Vilayeti'ne, ardından da son dönemde kurulan Beyrut Vilayeti'ne bağlıydı. Filistin, Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Yahudiler için de büyük önem atfedilen bir bölgeydi. Özellikle Kudüs'teki kutsal yerler paylaşılamıyordu. Hıristiyanlığın çeşitli mezhepleri bile birbirleriyle çatışma hâlindeydiler. Osmanlı İmparatorluğu'nun bölgeyi fethetmesinden itibaren Filistin'de de kendine özgü bir idari yöntem uyguladı. "Pax Ottomanica" adı verilen "Osmanlı barışı" bölgeye hâkim oldu. 19. yüzyılda Batılı güçler bölgeye el atınca Filistin ve Ortadoğu'daki diğer bölgelerde kaos başladı