Osmanlı topraklarında her dinden insan kendi kültürel ve dini ortamında özgürce yaşamaktaydı. Avrupa'da ise o dönem Müslümanlara hayat hakkı verilmez, Yahudiler ise çok zor şartlar altında hayatlarını sürdürürlerdi. Başlarına da zaman zaman büyük felaketler gelirdi. 1346-1353 yılları arasındaki Avrupa'daki büyük veba salgını sırasında bile suçlu olmuşlardı
O dönemde Yahudiler, vebanın suçlusu olarak gösterilmiş, yok edilirlerse vebanın da biteceğine inanılmıştı. Yahudilerin kuyuları zehirleyerek hastalığa sebep oldukları dedikoduları yayıldı. İşkenceyle itirafa zorlandılar. 1348 yılı baharında Fransa Toulon'da ilk Yahudi katliamları başladı. Yahudiler ahşap evlere doldurularak yakıldılar. Daha sonra katliamlar İspanya, Belçika, İsviçre ve Almanya'ya yayıldı.
Almanya Bavyera'da 12 bin, Erfurt'ta 3 bin Yahudi öldürüldü, Strasbourg'da ise 2 bin Yahudi diri diri yakıldı. Strasbourglular, külleri eleyerek Yahudilerin yanmayan kıymetli eşyalarını topladılar. Speyer'deki Yahudiler fıçılara konularak Ren Nehri'ne atıldılar. Frankfurt, Mainz ve Köln'deki Yahudiler yok edildi. Yahudilerin bir kısmı Polonya ve Litvanya'ya göç etti.
Avrupa'nın hemen her tarafında bu tür katliamlar oldu. Yahudiler kimi zaman cellatlarının eline geçmemek için kendilerini yaktılar. Bazı yerlerde Yahudiler yakılmadan önce kazıklatıldı, bazı yerlerde de fıçılara konularak nehirlere atıldılar.
HAHAMLIK İTİBAR KAZANDI
Osmanlılar tarafından fethedilen yerlere Yahudiler'in göç etmesi 14. yüzyılda başladı. Macar Kralı Büyük Layoş, 1360'ta Yahudiler'i kovan bir ferman yayınladığı zaman Yahudiler, Osmanlı topraklarını bir sığınma yeri olarak gördüler.
Roma ve Bizans döneminden beri Osmanlılar'ın fethettiği topraklarda yaşayan Yahudiler'e "Romanyot" denirdi. Fatih, İstanbul'u fethettikten sonra Yahudiler'e İstanbul'da oturma, ticaretle uğraşma, havra ve okul yapma hakkı verdi. Fatih, Moses Kapsali'yi de "büyük rabbi", yani hahambaşı tayin etti. Bizans döneminde Yahudi hahamlığı etkin ve itibarlı bir görev değildi. Osmanlılar, hahamlığı patriklikle eşit seviyeye getirip itibar ve prestij kazandırdılar. Yahudiler'i kendi topraklarında yaşayan Hıristiyanlar'a ve Avrupalılar'a karşı mali bir güç olarak kullandılar.
Anadolu ve Rumeli şehirlerinden getirilen Yahudiler, İstanbul'a yerleştirildi. Yahudiler, daha önce Venedikliler tarafından hâkim olunan şehrin işmerkezi olan Çıfıt Kapı'dan, Zindan Kapı'ya kadar olan liman bölgelerinde iskân edildiler. Fatih, Bizans döneminde şehirde önemli rol oynayan Venedikliler'in yerini Yahudi tüccarlarla doldurdu. Sultan, kuşatma sırasında, İstanbul'dan Venedik'e kaçmış olan Venedik Yahudileri'nin geri dönmesine izin vermesi için Venedik dojundan talepte bile bulundu.
Yahudiler
BİNLERCE YAHUDİ ÖLDÜRÜLDÜ
Yahudi İzak Sarfati, 1454'te Orta Avrupa'daki dindaşlarına bir mektup göndererek "hilal"in altında yaşayanların "haç"ın hâkimiyeti altında yaşayanlara kıyasla çok daha talihli olduklarını, Avrupa'daki dev işkence odasını bırakıp Türkiye'ye gelmelerini söylemişti. Fatih'in, mali teşvikleri ve Osmanlı'nın dini müsamahası sayesinde Almanya ve İtalya'dan çok sayıda Yahudi göç etti. 1477'de İstanbul'da 1647 Yahudi hanesi, yani yaklaşık 8 bin Yahudi vardı. Yahudiler, şehrin nüfusunun yüzde 10'unu oluşturuyorlardı.
Yahudiler, 15. yüzyılın başlarından itibaren İspanya yarımadasında aşağılanmaya başlamışlardı. 1480'den sonra İspanya'da Yahudiler'e karşı "engizisyon"un büyük bir baskısı başladı. Çeteler, Yahudiler'e saldırdılar. 1483'te engizisyon yargıcı Torquemada'nın emriyle binlerce Yahudi öldürüldü. Bu baskılar üzerine Yahudiler, İspanya'yı terk etmeye başladılar. İspanya'da baskı altında Katolikliği kabul eden ve "Marrano" olarak isimlendirilen Yahudiler, Osmanlı topraklarına sığındıklarında kendi dinlerine döndüler.
İkinci Bayezid döneminde İspanya, Portekiz ve İtalya başta olmak üzere Avrupa'nın her tarafından sürülen Yahudiler, 1492'den itibaren Osmanlı İmparatorluğu'na geldiler. Eliyahu Kapsali isimli bir Yahudi tarihçi, günlüğünde padişahın Yahudiler'in hâline acıdığını ve her tarafa fermanlar göndererek Yahudiler'i şehirlere kabul etmelerini emrettiğini yazar. İspanya'dan 1492'den, Portekiz'den ise 1497'den itibaren göç geldi. "Sefarad" (Sefardim) olarak adlandırılan bu Yahudiler, İstanbul, Avlonya, Selanik ve Edirne başta olmak üzere imparatorluğun farklı coğrafyalarına yerleştiler. 1492 yılından sonra İber Yarımadası'ndan göç eden 165 bin Yahudi'den 90 bininin Osmanlı topraklarına geldiği tahmin edilmektedir. 1510'dan itibaren de İtalya'dan Yahudi göçleri oldu.
Fatih
KOVULANLAR TÜRKİYE'YE GELDİ
Yahudiler'in Türkiye'ye göçlerini en iyi tasvir edenlerden biri, 16. yüzyılda Osmanlı ülkesine gelen Avusturyalı Dernschwam'dır. Göçü, "Yeryüzünde herhangi bir memleketten Yahudiler kovuldular mı doğruca hepsi Türkiye'ye gelirler" şeklinde tasvir eder.
Osmanlı fütuhatı devam ettikçe Türk hâkimiyetindeki topraklarda yaşayan Yahudi nüfusu da arttı. 16. yüzyılda Yavuz'un ve Kanuni'nin fethettikleri topraklardaki Yahudiler de Osmanlı tebaası oldular. 18. yüzyılda bir süreliğine Osmanlı hâkimiyetine giren Tebriz, Hamedan ve Kirmanşah'ta da Yahudiler yaşıyorlardı.
16. yüzyılın ortalarından itibaren imparatorluğa Orta ve Doğu Avrupa'dan da Yahudi göçü başladı. Bu ülkelerden gelen Yahudiler ise "Aşkenazi" diye adlandırıldı. Yahudiler'in Türkiye'ye göçü sonraki asırlarda da devam etti. 19. yüzyılın sonlarında yaşadıkları ülkelerde gördükleri baskıdan dolayı Doğu Avrupa ve Rusya'daki Yahudiler'in bir kısmı yine Türkiye'ye geldi.
İMPARATORLUĞUN HER TARAFINDA YAŞADILAR
YAHUDİLER, Osmanlı topraklarında geldikleri ülkelere göre cemaatler halinde yaşadılar. 16-17. yüzyıllarda Yahudiler, imparatorluğun çok farklı şehirlerinde yaşıyorlardı: İstanbul, Selanik, Edirne, Tekirdağ, Üsküp, Manastır, Florina, Tırhala, Sofya, Akkirman, Kırım, Kefe, Mengup, Sudak, Anabolu, Filibe, Samakov, Pazarcık, Gelibolu, Gümülcine, Avlonya, Draç, Modon, İnebahtı, Manastır, Serez, Gelibolu, Patras, Balyabadra, Hersek, Belgrad, Berat, Budin, Badracık, Kandiye, Holumiç, İnebahtı, İstife, İştib, İzdin, Kastoria, Kalavrita, Mezistre, Karaferye, Koron, Modon, Rahova, Niğbolu, Silistre, Sofya, Novoberda, Narda, Rudnik, Safed, Plevne, Prevadi, Gördüs, Vidin, Yanbolu, Dimetoka, Yanya, Korfu, Mezistre, Yenişehir, Yenice-i Vardar, Köstendil, Plevne, Volos, Kratova, Kuçeyna, Livadiya, Karitena, Kavala, Ohri, Kesterye, Saraybosna, Salona, Semendire, Serfice, Sidrekapısı, Eğriboz, Limni, Midilli, Sakız, Rodos, Nakşa, Hanya, Kandiye, Magosa, Antalya, Mardin, Balıkesir, Bursa, İznik, Diyarbekir, Hısnıkeyf, Karahisar- ı Sahib (Afyon), Kütahya, Tire, Bursa, Manisa, Tokat, Amasya, Ankara, Konya, Sivas, Antep, Halep, Trablusşam, Bağdat, Şam, Safed, Kudüs, Gazze, El Halil, Musul, Şehrizol (Kerkük), Ane, Hit, Rahba, Sincar, Kahire, Bilbis, Dimyat, Reşid, İskenderiye. Yahudiler, İstanbul, Edirne, Avlonya ve Selanik dışındaki yerlerde fazla kalabalık değillerdi. Birçok şehirdeki nüfusları 50-100 arasındaydı. En kalabalık oldukları yer ise Selanik'ti. 1478'de Selanik'te hiç Yahudi yokken, Kanuni döneminin ilk yıllarında 2 bin 645 hane, yani yaklaşık 13 bin kişilik bir Yahudi nüfus yaşıyordu. Selanik'te aynı dönemde Müslümanlar 1229 hane (yaklaşık 6 bin kişi), Hıristiyanlar ise 989 hane (yaklaşık 5 bin kişi) idi. Yahudiler şehir merkezindeki nüfusunun yarısından fazlasını oluşturuyorlardı.
Selanik'te Yahudiler özellikle dokumacılıkla meşguldüler. İspanya'dan gelen Yahudiler, gelirlerken İspanyol yünlü kumaş tekniğini de yanlarında getirmişlerdi. Çuha adı verilen yünlü dokumaları devlet tarafından satın alınıyordu. İspanya, Portekiz ve İtalya'dan gelen Yahudiler, Avlonya'ya yerleşerek Adriyatik ticaretinde etkili rol oynadılar. 16. yüzyılın sonları ile 17. yüzyılın başlarında Venedik'te 17 Avlonyalı Yahudi vardı. Avlonya'nın ise yaklaşık üçte biri Yahudi'ydi. 1520'de şehirde 520 hane (yaklaşık 1100 kişi) vardı. Zamanla buradaki Yahudiler, kuzey Adriyatik şehirlerine göç edince 1597'de Avlonya'daki Yahudi nüfusu 50'ye kadar düştü.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz