Avrupa, 18. yüzyılın sonlarından itibaren Osmanlıları, Avrupa medeniyetinin kurulduğu topraklardaki Hristiyanlar'ı idare eden despotlar olarak nitelendirmeye başladı. Hristiyanlar'ın Müslüman hâkimiyeti altında yaşamaya mecbur olmaları, Avrupa için ayıp olarak telakki edildi.
Osmanlı'nın son döneminde Batılı diplomatlar kendilerine yakın buldukları dini ve etnik gruplara arka çıkıp, Türkiye'nin aleyhine kışkırtılar. Bu kışkırtmaların ardından İngiltere, Fransa ve Rusya'nın siyasi veya askeri baskısı sonucu 19. yüzyılın başlarından itibaren Yunanistan, Sırbistan, Karadağ, Bulgaristan gibi ülkeler Osmanlı İmparatorluğu'ndan birer birer koparıldı. İngiltere'nin Zeytun'daki Ermeni çetecilerin eylemlerindeki rolüne dair Davut Erkan'ın bir yazısı vardır.
Ermeni çeteciler manastır bahçesinde.
BATI'NIN SÜPER FORMÜLÜ
İmparatorluğu küçülten Batı'nın "süper formülü" şöyle işlemişti: Batılı diplomatlar, Osmanlı topraklarında yaşayan Hristiyanlar'ı önce silah ve mühimmat verip kışkırtarak isyan ettirmişler, daha sonra da "Türkler, Hristiyanlar'ı katlediyor" diye yaygara yaparak özerklik elde etmişlerdi. Özerkliği de Osmanlı hâkimiyetindeki Hristiyanlar'ın bağımsızlığı ve asırlarca beraber yaşadıkları Türkler'in katledilmesi ve bağımsızlık takip etmişti.
1875'te Zeytun'da Babek liderliğinde başlayan isyanda ele geçirilen 120 kadar Ermeni çeteci Maraş'ta hapsedilmişti. Ermeni çeteciler, araştırma komisyonunun yaptığı sorgu ve mahkemede suçlarını itiraf ettikleri hâlde, daha önce Van ve Diyarbakır'da meydana gelen olaylarda olduğu gibi bu hadise de dünya kamuoyuna "Ermeniler'in katledildiği" şeklinde yansıtıldı. Hadiselerin bu şekilde dünya kamuoyuna yansımasında en büyük pay sahibi ise İngiltere'nin Halep Konsolosu Henderson'dı.
Eğinli Said Paşa.
Henderson, bir taraftan çete üyeleriyle haberleşerek, Ermeniler'i yardım ve teşviklerinden mahrum bırakmaz iken, diğer taraftan da hadiseleri dünya kamuoyuna Türkler'in aleyhine yansıtmış ve isyanı önlemek için tedbir alan ve 100 kadar çete üyesini yakalatarak Maraş'ta hapseden Halep Valisi Kâmil Paşa'yı görevden almak için büyük çaba sarfedip, başarılı olmuştu. Kâmil Paşa'nın ardından Mazhar Paşa araştırmak için tayin edildi. Hadiseleri araştıran Mazhar Paşa'nın raporu da Henderson'ın amacına uygun düşmeyince, İngiliz konsolos İngiltere'nin İstanbul Büyükelçisi Henry Layard vasıtasıyla Osmanlı hükümeti üzerinde baskı kurdurarak, Mazhar Paşa'yı da görevden azlettirdi.
Bir Ermeni çeteci.
KONSOLOSUN MARİFETİ
Mazhar Paşa'nın azledilmesinin ardından Eğinli Said Paşa, Temmuz 1879'da başkomiser olarak tayin edildi. Said Paşa, Zeytun teftişinden sonra yazdığı raporunda durumu şöyle özetledi: "Ermeniler'in, vahşice hareketleri bile başlıca Batılı devletlerin daima Hristiyan tarafını tutmalarından ve özellikle İngilizler'in Ermeniler'i himaye ederek Müslümanlar'ı kabahatli görmesinden ortaya çıkıyor. Hatta Halep İngiliz Konsolosu Mister Henderson'ın Zeytun eşkıyasına gönderdiği mektup ile asileri teşvik ettiği meydandadır. Ne acayip insaniyet ve ne tuhaf medeniyet. Yazıklar olsun ki bu âlemde henüz kuvvet haktır, hak kuvvet değildir.
Ermeni çeteciler.
Anadolu'da özellikle Van taraflarında ve Halep Vilayeti'nde Ermeniler'in isyan etmeleri ve aynı zamanda Batılı devletlerin elçiliklerine zulme uğradıklarını söylemeleri ileride özerk bir Ermenistan teşkil etmek maksadına yönelik olduğundan asla şüphe edilemez ve bu da birdenbire olamazsa da eğer biz bu olayların önünü alamaz isek Van'a bir Ermeni valisinin tayin olunmasını Avrupa devletleri bize teklif edecekler. Biz de oraya Cebel-i Lübnan ve Girit'te olduğu gibi mutlaka Ermeni bir vali tayin etmek mecburiyetinde kalacağız".
***
ATATÜRK'ÜN EVLİLİĞİ HAKKINDA İLK BELGELİ YAYIN
Atatürk, Lâtife Hanım'la 29 Ocak 1923'te evlendi. 5 Ağustos 1925'te gönderdiği talâknamedeki "Muhterem Hanımefendi, sizi serbest bırakmayı muvafık bularak tatlîk ettim (boşadım)" ifadeleriyle evliliğini bitirdi.
Atatürk'ün sadece 920 gün devam eden evliliği ve boşanmalarının sebebi hakkında 96 yıldır pek çok şey yazılıp, söylendi. Asılsız iddialar ortaya atıldı. Ancak bunlar dedikodu ve iftiradan öteye gitmedi.
Murat Bardakçı'nın yeni yayınladığı bu eser, Mustafa Kemal Paşa ile Lâtife Hanım'ın boşanmaları hakkında başta Cumhurbaşkanlığı Arşivi olmak üzere diğer resmî arşivlerdeki belgeler ve hatıralara dayanıyor. Atatürk'ün hayatının şimdiye kadar fazla bilinmeyen dönemini aydınlığa kavuşturuyor.
Riyaseti Cumhur Fasıl Heyeti'nden Hafız Cevdet Soydanses, Atatürk'ün evliliği hakkındaki düşüncesini, boşanmasından iki ay sonra Balıkesir'deki bir ziyafetten şöyle naklediyor:
"Ziyafette, sıra musikiye geldi... Cevdet Hoca, diğer hânendeler ve saz heyeti, Mustafa Kemal Paşa'nın oturduğu masanın tam karşısında yerlerini aldılar ve Paşa 'Haydi, birşeyler okuyun' buyurdu...
Cevdet Hoca, sazlara 'Kürdilihicazkâr yapalım' dedi, sazların peşrevden kısa bir bölüm çalmalarının ardından genç hânende o günlerin meşhur bir şarkısına başladı:
'Karşıyaka'da İzmir'in gülü / Seyran ediyor elinde mülü'...
Ama ikinci mısraı okuyamadı, tam 'İzmir'in gülü' demişti ki, Mustafa Kemal elini şiddetle masaya vurdu; hânende ve saz heyeti sustular, salonu sessizlik bürüdü...
O günlerin genç hâfızı hadiseyi bana altmış küsur sene sonra anlatırken 'Ne iş ettiğimi o anda farkettim' diyecekti... Lâtife Hanım'ın İzmirli olduğunu ve Paşa'nın az bir zaman önce hanımını boşadığını hatırlamıştı!
Ne yapması gerektiğinin endişesi içerisindeyken, Paşa 'Çocuk, sen hiç İzmir'in gülünü kokladın mı' diye sordu...
Cevdet Hoca korka korka 'Hayır Paşam' cevabını verdi...
Mustafa Kemal Paşa sustu, gözleri birkaç saniyeliğine uzaklara daldı, sonra 'Bu şarkıyı okuma!' dedi...". Bardakçı, kendinde bulunan ses kayıtlarından bu hatırayı naklettikten sonra kitabını "Karşıyaka'da açan İzmir gülünün Mustafa Kemal Paşa'nın yanında artık renginin ve kokusunun hatırlanması bile yasaktı!" cümlesiyle bitiriyor.
Murat Bardakçı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları'ndan çıkan "Sizi Serbest Bırakmayı Muvafık Bularak Tatlîk Ettim, Mustafa Kemal Paşa ile Lâtife Hanım'ın Boşanmalarının Belgeli Öyküsü" isimli eseriyle Atatürk'ün evliliği hakkında ilk belgeli yayını yaparak, tarih belgeyle yazılır demeye devam ediyor.