Türk demokrasisinin en karanlık tarihlerinden biri olan 27 Mayıs darbesinin 60. Yıldönümü. 60 yıl önce meydana gelen bu kanlı darbe Türkiye'de demokrasinin kökleşip, yerleşememesinin en büyük sebeplerinden biri olduğu gibi millet iradesine vurulan ilk darbedir.
27 Mayıs Darbesi gündeme geldiğinde, çok şey konuşulur, ancak darbeden hemen sonra intihar ettiği iddia edilen İçişleri Bakanı Namık Gedik pek gündeme gelmez.
Namık Gedik, Menderes ve Bayar'la.
MENDERES'İN İÇİŞLERİ BAKANI
1911'de İstanbul'da doğan Namık Gedik, Arapgir eşrafından Kâşif Bey'in oğluydu. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni bitirdi. Dahiliye hastalıklarında ihtisas yaptı. Daha sonra Aydın Çine'de hükümet tabipliği, Muğla Devlet Hastanesi Başhekimliği ve Haydarpaşa Hastanesi Verem Pavyonu mütehassıslığı yaptı.
Aydın'da görev yaparken kendisini oldukça sevdirmişti. Bu yüzden Aydın milletvekili adayı olarak 1950 seçimlerine girdi. Demokrat Parti'nin ezici bir çoğunlukla kazandığı 1950 seçimlerinden itibaren üç dönem arka arkaya Aydın milletvekilliği yaptı.
17 Mayıs 1954'te İçişleri Bakanı oldu. Yaklaşık 1,5 yıl sonra 10 Eylül 1955'te bu görevini Ethem Menderes'e bıraktı. 12 Ekim 1956'da tekrar İçişleri Bakanı oldu. 1957'deki seçimlerden sonra kurulan yeni hükümette de aynı görevi üstlendi. 27 Mayıs darbesine kadar İçişleri Bakanlığı'na devam etti. Yaklaşık 5 yıl İçişleri Bakanlığı yapmıştı. Cumhuriyet tarihimizin en uzun süre görev yapan İçişleri bakanlarından biridir.
Milliyet Gazetesi'nde intihar haberi.
İNTİHAR MI ETTİ?
Namık Gedik, darbenin ayak seslerini hissetmiş ve Adnan Menderes'e başkentten uzaklaşmasını tavsiye etmişti. Menderes, Ankara dışına çıkarken Cumhurbaşkanı Celal Bayar ise Gedik'in tavsiyesini dinlememişti. 27 Mayıs darbesinden sonra Kızılay Sümer Sokak'taki evinde tutuklanan Dahiliye Vekili Namık Gedik, bir kum kamyonuyla Kara Harp Okulu'na götürüldü ve burada okulun eczane odasında tutulmaya başlandı. Darbecilerin ve muhaliflerin en sevmediği hükümet üyelerinin başında geliyordu.
Daha sonra Namık Gedik'in Ethem Menderes'le birlikte kalması için odası değiştirildi ve üçüncü kattaki bir odaya alındı. Ancak ne olduysa bundan sonra oldu. Darbecilere göre 30 Mayıs 1960 günü saat 22.55'te Namık Gedik kaldığı odanın penceresinden atlayarak intihar etti. Askeri hastaneye götürüldüyse de kurtarılamadı. Bu durumun doğru olduğunu ispat etmek için de ertesi gün Ethem Menderes gazetecilerin karşısına çıkarılarak hadise anlattırıldı. Ancak bu anlatılanlar gerçek mi, kurmaca mı tartışıldı.
Namık Gedik'in atladığı söylenen pencerenin gazetelerdeki resmi.
ŞÜPHELİ NOKTALAR
Namık Gedik'in intihar ettiği iddia edilen pencere çift camlıydı ve camlar arasında yaklaşık 20 cm kadar mesafe de vardı. Pencere çerçeveleri parçalanmadığı gibi pencerede de büyük olmayan bir kırık vardı. Çok ufak tefek bir insan olmayan Namık Gedik'in nöbetçiler varken o pencereden aşağıya atlaması şüpheli bir durum. Nitekim yazımızla birlikte verdiğimiz dönemin gazetelerinde yer alan resimlere dikkat edilirse, üzerinde fazla büyük olmayan bir kırık pencereden (camın büyüklüğü yaklaşık 86x55) Namık Gedik'in atlamasının ne kadar mümkün olup olamayacağı tartışılmıştır. Namık Gedik'in eziyet edildikten sonra öldürülüp, pencereden aşağı atıldığı söylentileri vardır. Nitekim darbecilerin bir şeyleri örtbas etmek için cenaze sırasında Namık Gedik'in kefenini kimseye açtırmadıkları da bir iddiadır.
Namık Gedik'in atladığı söylenen pencere.
ETHEM MENDERES'İN AĞZINDAN NAMIK GEDİK'İN ÖLÜMÜ
Darbecilerle işbirliği yaptığı söylenen Ethem Menderes, Namık Gedik'in ölümünden sonra yerli ve yabancı basının karşısına çıkarıldı. Menderes, Namık Gedik'in geldiği günden beri buhran içinde bulunduğunu ve bu yüzden doktorların kontrolü altında bulunduğunu söyledi. İki doktor Namık Gedik'i kontrol etmiş ama eski İçişleri Bakanı gözlerini uzun zaman başka tarafa çevirip, bakmaktaymış. Üç günden beri de yemek yememiş. Bu yüzden yalnız kaldığı odaya Namık Gedik'i buhran geçirmekten kurtarmak için doktorların tavsiyesiyle Savunma eski Bakanı Ethem Menderes getirilmiş. Ethem Menderes'in teskin etme çabalarına rağmen Gedik intihar ettiği gece 21.30 ve 22.30'da iki defa sinir krizi geçirmiş.
Ethem Menderes, intihar mevzuunu ise gazetecilere şöyle anlatmıştı: "Odanın bir tarafında ben diğer tarafında Namık Gedik yatıyorduk. Işıklar yanıyordu ve kapıda da iki tane silahlı nöbetçi duruyordu. Kapı açıktı ve çift olan pencere ise kapalıydı. Gedik'in ayağında pantolon üzerinde ise pijama vardı. Birden yataktan fırladı, pencerenin karşısındaki duvara geldi. Bunlar bir anda oldu. Sonra "Ya Allah" dediğini işittim. Gerilip, ok gibi fırladı. Pencere camları kırıldı ve gitti".
NÖBETÇİLER HADİSEYİ ANLATIYOR
Namık Gedik'in atladığı iddia edilen pencerenin altında nöbet tutan nöbetçi subay ise hadiseyi gazetecilere şöyle anlatmıştı: "Cam kırılmasından hasıl olan bir gürültü duydum. Ve düşen bir şeyin sesiyle yerimden fırladım. Evvelâ nezaret altında bulunanlardan birinin kaçmaya teşebbüs ettiğini zannettim. Derhal bağırarak nöbetçileri çağırdım ve vaka mahalline koştum. Gedik takriben 10 metre kadar yükseklikte olan odasının penceresinin altında yatıyordu. Başının üzerine düştüğü belli idi. Yığılmış bir vaziyetteydi. Yaşıyordu ve soluk soluğa idi. Ensesinden kan akıyordu. Derhal ambulans çağırdım. Cankurtaran gelene kadar tek kelime dahi söylemeden kaldı. Cankurtarana konulduğu sırada da can verdi".
EDİP BAŞER PAŞA ANLATIYOR
O dönemde Kara Harp Okulu'nda birinci sınıf öğrencisi olan Orgeneral Edip Başer Paşa ise 2014'te yayınlanan "Kanatsız Uçmak" isimli hatıralarında hadiseyi şöyle anlatır: "Cumhurbaşkanı Celal Bayar okul komutanının odasında, Başbakan Adnan Menderes ise bu odanın karşısında şeref salonu olarak düzenlenmiş odada misafir ediliyordu. Bunların kapısında subay takımında teğmenler ve ikinci sınıf öğrencileri nöbet tutuyordu. Diğer tutuklu bakanlar ve Genelkurmay başkanıysa üçüncü katta bulunan okul revirine yerleştirilmişlerdi. Buradaki iç nöbeti biz tutuyorduk. Ayrıca okulun dışında düzenlenmiş iki güvenlik kuşağında da yine Harbiyeliler, silahlarında gerçek mermiyle nöbet tutuyorlardı… Bir gece okul revirinde nöbetçiydim. Henüz gecenin ilk saatleriydi. Nöbet yerim İç İşleri Bakanı Namık Gedik ve Milli Savunma Bakanı Ethem Menderes'in birlikte kaldıkları odanın kapısıydı. Ben dışarıda, sınıf arkadaşım Sadri Kral odanın iç tarafında duruyorduk. Kapı açıktı. Odada karşılıklı iki karyola bulunuyordu ve ikisinin ortasında pencere vardı. Sağ taraftaki yatakta Namık Gedik, başını iki eli arasına almış, saçları dikleşmiş, fevkalade tedirgin görünümdeydi. Ethem Menderes, alçak sesle ve zannederim onu yatıştırmaya yönelik bazı şeyler söylüyordu. Odaya arkam dönük olduğu bir andaydı. Önce demir karyolanın ayaklarının mozaik beton döşemede kaymasının çıkardığı gürültüyü duydum. Arkama döndüğüm anda da kırılan bir cam sesi işittim ve ayakta şaşkın duran Savunma Bakanını gördüm. Sadri'nin elleri kanıyordu. "Tutamadım, tutamadım!" diye birkaç kez tekrarladı.
ŞÜPHELİ PUSULA
Ölümünden sonra darbecilerin iddiasına göre Namık Gedik'in cebinden üç pusula çıkmıştı. Bunlardan biri eşine hitaben yeni yazıyla yazılmış bir mektuptu. Altına da eski yazıyla "Ben dönüşü olmayan bir yolculuğa çıkıyorum" notu düşülmüştü.
Ölümünden sonra Namık Gedik'in üzerinden çıkan eşyalar ise şunlardı: "İki adet Bafra, bir adet Amerikan sigarası, bir altın Omega saat, 152,5 lira para ve 3.05.1935 tarihli ve Melahat yazılı bir alyans."