Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERHAN AFYONCU

Osmanlı silah sanayisiyle tarihe damga vurdu

Bir devletin tarih sahnesinde hem var olabilmesi hem de önemli rol oynayabilmesi için en başta gelen şart kendi silah sanayiini oluşturmasıdır. Osmanlılar, bunu başardıkları için tarihe damgalarını vurmuşlardı

Osmanlı İmparatorluğu 16. yüzyılda kendi ürettiği ateşli silahlarla savaş arabalarını, süvarileri ve piyadeyi koordineli kullandığı için Doğu ve Batı ordularına karşı büyük bir üstünlük kurmuştu.

PRAGMATİK VE ESNEK
Osmanlı'daki askeri teknoloji daha yeni yeni araştırılıyor. Özellikle Gabor Agoston bu alanda önemli araştırmalar yaptı. Osmanlı'nın teknolojik olarak geri kaldığı ve savaş sanayiinde yetersiz üretim yaptığı iddialarını reddeden Agoston, yaptığı araştırmalarla Cipolla ve Christensen gibi yazarların iddialarının doğru olmadığını ortaya koymuştur. Osmanlı ordusu 16. ve 17. yüzyıllarda mütevazı ancak mütemadiyen bir gelişmeyi sağladı. İmparatorluk esnek ve pragmatik olduğu için bu durum genişlemeyi ve teknolojik aktarımı kolaylaştırıyordu. Osmanlılar, 15. yüzyıldan itibaren Batılı düşmanlarının wagenburg denilen savaş arabalarından yararlanıp, top ve tüfek gibi yeni kullanılmaya başlanan silahlara adapte olduğu gibi, onlara karşı manevralar hazırlamıştı. Osmanlılar top ve tüfeği geliştirip, öncü rol oynadılar. Sık sık yapılan savaşlar askeri melezlenme ve farklı savaş taktiklerinin öğrenilmesini hızlandırdı. Osmanlılar gerektiğinde Urban, Jörg von Nürnberg gibi yabancı usta ve uzmanları kullandılar. Osmanlı, büyük bir imparatorluk ve buna bağlı sınırsız imkânlara sahipti. Sınırsız, güherçile, bakır, demir ve kükürt kaynağı vardı. Düşmanla mücadeleyi gaza olarak kabul eden, savaşa uygun bir toplum yapısına sahipti. Osmanlı ordusunun gelişmiş ikmal ve iaşe sistemi de düşmanlarına karşı en önemli üstünlük sebeplerinden biriydi.



OSMANLI TOPLARI
İlk toplar dövme demirden yapılmıştı. Başlangıçta küçük boyutlu olan bu toplar, 14. yüzyılın sonundan itibaren ağırlığı 6-16 ton arasında değişen büyük ebatlı toplara dönüştüler ve namlu ağızları 80 cm'ye kadar yükseldi. Avrupa bu tip topları üretmekten zamanla vazgeçerken, Osmanlı bu devasa topları üretmeye bir süre devam etti. Osmanlı topları çoğu Avrupa toplarından daha uzundu ve o dönemin en büyük toplarıydı. Fatih'in kullandığı toplar 17-18 ton ağırlığındaydı. Bu topların ağırlığı ve taşınmasının güçlüğü yüzünden Osmanlı ordusu bazı topları kuşatma mahallinde dökmekteydi. Osmanlı yönetimi zamanla dövme toptan vazgeçerek, dökümhanelerde tunçtan top üretmeye başladı. Osmanlılar havan topunu, bomba ve humbarayı da etkin bir şekilde üretip, kullanıyorlardı. Osmanlı top sanayiinin merkezi olan Tophane-i Âmire'de değişik boylarda top üretimi yapılmaktaydı. Bu toplar arasında en heybetlisi şaykaydı. Şayka, dışında Osmanlılar yine oldukça büyük boyutlu balyemez ve orta boyutta kolunburna toplarını ve daha küçük çapta ise, bacaluşka, kulverin, darbzen ve şahi toplarını üretmekteydiler. En küçük çapta ise günümüz bazukalarına benzer ve yeri geldiğinde bir kişinin taşıyabileceği şakaloz, prangı ve saçma gibi topları üretmekteydiler. Osmanlı ordusu, sanılanın aksine büyük top değil, hareketli küçük ve orta boyutlu topları daha çok kullanıyordu. Osmanlı topları metalürjik açıdan belli bir kaliteye sahiptiler. Toplar yüzde 10,15 kalay ve yüzde 89.58 bakır içeriyordu. Bu oran mükemmel kalitede top üretimi sağlayan bir alaşım oranıydı. Osmanlı silah sanayiinin en büyük zafiyeti ise standardizasyon eksikliğiydi. Her topun ve her güllenin çok farklı boyutları vardı ve bu durum büyük karmaşaya sebep oluyordu.



OSMANLI TÜFEKLERİ
Osmanlı, tüfek üretiminde dünyanın önde gelen sanayilerinden birine sahipti. 15. yüzyıldan itibaren Osmanlı ordusu kullandığı fitilli tüfek mekanizmalarında en önde gelen ülkeydi. Avrupalı gözlemciler, Türk tüfeklerinin metalinin iyi kalitede olduğunu özellikle belirtirler. Osmanlı tüfeklerinde kullanılan spiral halinde dürülen yassı çelik levhalar, barutun yanması esnasında ortaya çıkan basınca namlunun yüksek mukavemet göstermesini sağlamaktaydı. Osmanlı tüfeklerinin namluları daha kaliteli madenden yapılıyor, yassı çelik teknolojisi kullanıyor ve daha yüksek menzilde atış yapıyordu. Bu kalitesinden dolayı Osmanlı tüfekleri her yerde aranır hâle gelmişti. İran'daki Safevî Devleti, Hindistan ve Endonezya'daki Müslüman emirlikler, hatta Çin bile Osmanlı tüfeğinin peşine düşmüştü. Osmanlı ateşli silah teknolojisinin ana tüketim maddesi olan barutun imalatına da özel önem gösterilmekteydi. Barutun hammaddesi olan güherçile (potasyum nitrat) imparatorluğun, çok farklı bölgelerde çıkarılmaktaydı. Osmanlılar güherçile üretiminde kendi kendine yeten bir devletti ve düşmanlarına karşı en büyük üstünlüklerinden biri de buydu. Barut, 106.432 kıyye güherçile (% 75), 17.024 kıyye sülfür (% 12) ve 19.152 kıyye odun kömürü (% 13) şeklindeki karışım oranlarından hareketle, üretiliyordu. Avrupa standartlarıyla aynı çizgi ve aynı kalitedeydi.



GERİ KALMIŞLIK
Osmanlı silah sanayii 18. yüzyılın sonlarına kadar Avrupa devletleriyle boy ölçüşebilecek derecede üretken ve faaldi. 18. yüzyılın sonlarında Osmanlı İmparatorluğu'nda silah ve barut üretilmeye devam edilmekle birlikte, silahların ve barutun kalitesi Avrupa'da üretilenlerin gerisinde kaldı. Avrupa'da gittikçe modernleşen silah sanayii arayı açınca, Osmanlı İmparatorluğu 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Avrupa ve Amerika'dan büyük miktarda silah ithal etmeye başladı. II. Abdülhamid döneminde ithalatın yanısıra yerli silah sanayii kurulmaya çalışıldı. Bakırköy'de dumansız barut, Zeytinburnu'nda fişek fabrikası, Tersane'de top fabrikası ve tüfenkhane kuruldu. İthal olarak gelen silahların bazı aksamları Osmanlı tezgahlarında üretildi. Bu üretim 1897 Yunan Savaşı'nın kazanılmasında önemli rol oynasa da büyük devletlerle olan savaşlarda yeterli olmadı.



TEKNOFEST GENÇLİĞİ
İki yıldır düzenlenen Teknofest'le gençlerimiz teknoloji üretmeye ve geliştirmeye teşvik ediliyor. Baykar Makina'nın ürettiği İHA ve SİHAlar teknoloji tarihimizdeki en önemli dönüm noktalarından ve başarılarından biridir. Ülkemizde üretilen insansız hava araçlarıyla hem dışarıya bağımlı kalmaktan kurtulduk hem de teröre karşı önemli bir üstünlük sağladık. Teknofest'te robotikten savaşan İHA'ya, roketten model uyduya, yapay zekadan insansız sualtı sistemlerine, uçan araba tasarımındın sürü İHA simülasyon yarışmasına kadar birçok alanda ilkokuldan lisansüstüne kadar birçok yaş grubunda onbinlerce çocuk ve gencimizin katıldığı yarışmalar düzenlendi. Yüzbinlerce kişi teknoloji alanındaki birçok gelişmeyi yerinde gördü. Yarışmalar ve alandaki ziyaretlerle gençlerimizin merakı ve millî teknoloji üretme konusuna ilgileri artacaktır. Teknofest sayesinde insansız hava araçlarındaki başarımızı gelecekte daha ileriye taşıyacak gençler yetişecektir. Yapmamız gereken insana uzun vadeli yatırım yaparak ülkemizin değerlerine sahip teknoloji üretip, geliştirecek gençler yetiştirmektir. Bunun için de iyi bir planlamayla Maarif seferberliği ilan etmemiz gerekiyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA