Osmanlı ile Rusya arasındaki 1877- 1878'deki savaştan sonra imzalanan Ayastefenos Antlaşması'yla kurulması düşünülen Büyük Bulgaristan İngiltere'nin desteğiyle engellendi. Bu antlaşmanın yerine imzalanan Berlin Antlaşması'yla Büyük Bulgaristan üçe bölündü. Fakat Rusya'nın Osmanlı'yı parçalama faaliyetlerinin devam etmesi yüzünden bu antlaşma geçerli olmadı. 1885'te Doğu Rumeli'yi sınırlarına katan Bulgaristan Prensliği, ardından Makedonya'ya gözünü dikti. Tarihçi Mahir Aydın, belgelere dayalı olarak yaptığı bir araştırmada Bulgar çetelerinin Makedonya mücadeleleri sırasında gerçekleşen ilginç bir Amerikalı rahibeyi kaçırma hikâyesini anlatır.
ABD'Lİ PROTESTAN MİSYONER
Bulgarlar, Makedonya üzerinde faaliyetlerini yoğunlaştırmışlardı. Çeteler, terör eylemleriyle Makedonya'yı Osmanlı'dan koparmak için faaliyet gösteriyorlardı. Çete liderlerinden Sandanski 1901'de ilginç bir plan yaptı. Selanik'te faaliyet gösteren Amerikalı Rahibe Ellen Maria Stone'u kaçırıp, fidye alacaktı. Amerikalı Protestan misyoner Miss Stone ve Bulgar misyoner arkadaşı Katerina Stefanova-Tsilka, 19 kişilik bir kafileyle birlikte 21 Ağustos 1901'de Selanik'e bağlı Razlık'ın Banesko Köyü'nden Yukarı Cuma'ya doğru yola çıktılar. Yolda önlerini kesen 16 kişilik bir çete Miss Stone ve hamile Tsilka Katerina'yı yanlarına alıp, kafiledeki diğer yolcuları serbest bıraktılar. Çete iki yolcuyu dağa kaldırmıştı. Hadise duyulduğunda büyük bir yankı uyandırdı.
Selanik Valisi Mehmed Tevfik Paşa, durumu bir taraftan İstanbul'a haber verirken, diğer taraftan rehinelerin kurtarılması için çalışmalara başladı. Bulgar çetesi karla kaplı dağlarda rehineleri saklamıştı. Miss Stone, bir süre sonra Samakov'daki bir Amerikalı doktora mektup yazarak, "25 bin lira verilirse serbest kalacaklarını, ne yapıp edip kendilerini kurtarmalarını" istedi.
Rehinelerin çetenin yanındaki günleri dört ayı bulmuştu ki Katerina'nın doğum sancıları başladı. Bulgar komiteciler, bir kulübeye götürüp, bir ebenin yardımıyla rehinenin çocuğunun doğmasını sağladılar.
Osmanlı Devleti, bu durumun kötü örnek olmasından ve sonraki günlerde başka yabancıların kaçırılıp, fidye istenmesinden çekiniyordu. Osmanlı yönetimi rehinelerin bulunmasına yardımcı olacaklara para ödülü koydu. Çobanları ve köylüleri kontrol altına aldı. Askerler yolları ve geçit noktalarını tuttular. Bulgar çetesi rahibeyi kaçıranların Arnavut olduğu intibaını vermek için Toska Arnavutları'na ait kıyafet giydirdikleri arkadaşlarını sınıra yakın dolaştırarak hedef şaşırtmaya da çalışmış, ancak bu inandırıcı olmamıştı.
ABD ELÇİLİĞİ FİDYE VERDİ
Bütün aramalara rağmen çete yakalanamadan, rehinelerle birlikte Bulgaristan'a geçti. Bulgaristan yöneticileri ise Osmanlı yönetiminin baskısına rağmen çeteyi görmezden geldi. Amerikan elçiliği ise vatandaşını kurtarmak için Osmanlı yönetimini devre dışı bırakıp komitecilerle görüştü. Ocak 1902'de Amerikalı yetkililer çeteye 14.500 lira verdiler ve rehineler Şubat ayında serbest bırakıldılar.
Osmanlı yetkilileri tarafından ifadesi alınan Miss Stone bilgi vermek yerine hedef şaşırtmaya çalıştı. Rahibe kendisini kaçıranlarla ilgili "gündüzün görmedik", "layık-ı veçhile ben şahıslarını tayin edemem", "asla komitelerin yüzüne bakmadım" gibi inandırıcı olmayan sözler söyledi. Dolaştıkları yerler hakkında da somut bir bilgi vermedi. Ayrıca anlattıkları Katerina'nın ifadeleri ile çelişiyordu. Miss Stone'nun bir taraftan çeteye para kazandırırken, diğer taraftan kendisi için servet ve şöhret kazanmak için bu işe girişme ihtimali kuvvetliydi. Miss Stone, daha sonra macerasını anlatmak için Amerikan Mc Clure's Magazine ile anlaştı. Mc Clure's Magazine, Miss Stone ve Katerina Stefanova-Tsilka'nın altı ay süren macerasını "Eşkiyalar Arasında Altı Ay" başlığıyla resim ve çizgilerle 1902 Mayıs'ından itibaren tefrika olarak yayınladı. Bu hadise "Amerika'nın ilk modern rehin krizi" olarak adlandırıldı ve Teresa Carpenter "The Miss Stone Affair: America's First Modern Hostage Crisis" isimli bir kitap kaleme aldı.
Osmanlı yönetimi rahibenin memleketine dönmesinden sonra da işin peşini bırakmadı. Yapılan araştırmada çetenin rehineleri dağlarda dolaştırmadığı Bulgaristan'da rahat günler geçirdikleri anlaşıldı. Hatta toplu çektirdikleri bir fotoğraf da ele geçirilmişti.
Amerikan elçiliği çeteye verdiği parayı Osmanlı Devleti'nden istedi. Ancak Osmanlı yönetimi durumu Amerikalı yetkililere anlatıp, para vermenin kendi fikirleri olmadığını, bu yüzden para veremeyeceğini söyledi.