Osmanlılar, Çanakkale Boğazı'nda hakimiyet kurmalarından sonra kendi topraklarını güvence altına almak için bölgede tahkimat yaptılar. Ancak 1807'de İngiliz donanması sonunda başarısız olsa da Boğaz'dan geçişi Osmanlı tarihinde derin izler bıraktı. Genç ve çalışkan tarihçilerimizden Fatih Yeşil, Osmanlı ve İngiliz arşivlerini kullanarak kaleme aldığı kitap hacmindeki bir makalesinde bu hadiseyi teferruatlı olarak anlatır.
İNGİLİZ-FRANSIZ REKABETİ
19. yüzyıl başlarında Napolyon savaşları devam ediyordu. Napolyon'un Mısır'ı işgali üzerine Osmanlılar, İngiltere ve Rusya ile ittifak yapmıştı. İşgalin sona erdirilmesinden sonra ise ittifak devam etmedi. Osmanlı yönetimi Fransa ile ilişkilerini tekrar düzeltmek istiyor, Rusya'ya güvenmiyordu. Bu arada Rusya, Fransa ve İngiltere Osmanlı'yı kendi yanlarına çekmeye çalışıyorlardı. Napolyon, General Horace Sebastiani'yi Osmanlı Devleti'ne elçi olarak gönderip, ittifak kurmak istedi. Sebastiani'nin izlediği siyaset Osmanlı-Rus savaşına yol açtı. İngiliz elçisi Arbuthnot ise Rusya'yla savaşa sert tepki göstererek, Osmanlı yönetimini İstanbul'u işgalle tehdit etti. İspanya açıklarındaki Amiral Duckworth, filosuyla İstanbul'a doğru gönderildi.
Osmanlı Devleti, gelişen tehdit üzerine Çanakkale Boğazı'nı tahkim etmeye başladı. Üçüncü Selim'in Boğaz'ın tahkimine yönelik çabaları ve ardı ardına yazdığı emirler Osmanlı devlet adamları tarafından aynı ciddiyetle ele alınmadı. Osmanlı devlet adamları İngilizler'in böyle bir teşebbüse giremeyeceğini düşünüyorlardı. Çanakkale Boğazı'nın tahkimat çalışmalarının ağırdan alınması büyük bir felakete zemin hazırlayacaktı. İngiliz elçisinin gizlice İstanbul'dan ayrılmasından sonra 11 gemilik İngiliz filosu 19 Şubat 1807'de rüzgârı arkalarına alarak harekete geçti. Boğaz'ı korumakla görevlendirilen küçük Türk filosu güçlü İngiliz gemileri karşısında dayanamadı. Dört saatlik bir çatışmanın sonucunda Osmanlı filosu yokedilmişti. İngiliz filosunda ise Royal George, Canopus ve Standard gemileri küçük yaralar almışlardı. 10 ölü 77 yaralıları vardı. İngiliz filosu gece Kınalıaada açıklarında demirledi.
Çamlıca'da İngiliz donanmasına karşı tahkimat.
İNGİLİZ DONANMASI İSTANBUL'DA
Bir Türk gemisinin getirdiği bu haber İstanbul'a bomba gibi düştü. Osmanlı devlet adamları ve halk paniğe kapıldı. Tahkimat çalışmalarını zamanında bitiremeyen Feyzullah Efendi ve Kaptanıderya Salih Paşa suçlu bulundu. Feyzullah Efendi idam edilirken, kaptanıderyanın mal varlığına el konuldu.
Osmanlı yönetimi, İngilizler'in isteklerini yerine getirmeyi düşünürken Fransız elçisi İstanbul'a fazla zarar veremeyeceklerini iddia ederek, Osmanlı yönetimini cesaretlendiriyordu. İstanbul tahkim edilmeye başlanmış, İstanbullular savunma için harekete geçmişlerdi. Halk orduya gönüllü olarak yazılmaya başlamıştı. Halk kayıklarla İngiliz gemilerini taciz ediyorlardı. Boğaz kıyılarına yüzlerce top ve havan yerleştirildi. Bir taraftan da Çanakkale Boğazı tahkim ediliyordu.
İngilizler'le Osmanlılar arasındaki müzakereler bir netice vermedi. İngilizler, durumun aleyhlerine geliştiğini görüyorlardı. İngiliz donanması, 1 Mart 1807'de demir alıp, Çanakkale Boğazı'na doğru hareket etti. Ancak İngilizler'in Çanakkale'den çıkışları girişleri kadar kolay olmadı. 3 Mart sabahı Boğaz'dan çıkmak için harekete geçen İngiliz amiralin sahte selamlama ateşine Osmanlı topçuları gerçek atışla cevap verdiler. Windsor Castle, Repulse, Standard, Active, Endymion, Lucifer ve Meteor isimli İngiliz gemileri top atışları sonucunda büyük hasar gördü. Ayrıca 28 ölü ve 138 yaralıları vardı.
Hiçbir siyasi hedefe ulaşamayan İstanbul harekâtı sırasında İngiliz filosunun birçok gemisi yaralanmış, Ajax isimli bir gemileri Boğaz'a girmeden havaya uçmuş, harekât boyunca da 46 ölü ve 235 yaralı vermişler, ayrıca İngiliz tüccarların malları da Osmanlı topraklarında kalmıştı.
İngiliz donanması Topkapı Sarayı önlerinde.
BAŞARISIZLIK TARTIŞMASI
İngiliz donanması Çanakkale dışında gemilerini onarırken, Rus filosu geldi. Ancak İngilizler yeni bir harekâta cesaret edemediler. İngilizler bu defa Mısır'a General Hallowel komutasında bir harekât düzenlediler, ancak Kavalalı Mehmed Ali Paşa karşısında büyük bir mağlubiyet aldılar.
Harekâtın başarısızlıkla sonuçlanması İngiltere kamuoyunda hararetli tartışmalara sebep oldu. Amiral Duckworth, kendisine eksik ve yanlış bilgi verdiği için başarısızlığın sorumlusu olarak İngiliz Elçi Arbuthnot'u suçladı. Amiral Duckworth'un harekât öncesi talep ettiği piyade birlikleri de Sicilya'nın güvenliği bahane edilerek verilmemişti. Harekâtın başarısızlığı üzerine kalan Arbuthnot, ömrünün kalanını sıradan bir maliye memuru olarak geçirdi.
İngiliz tarihçiler, bu iki harekâtı değerlendirirken kara gücü olmayan bir donanmanın İstanbul'a, donanma desteği olmayan bir kara gücünün de Mısır'a gönderilmesinin büyük bir hata olduğunu söylerler.
İngilizler müttefikleriyle beraber İstanbul harekâtının 108. yıldönümünde, 19 Şubat 1915'te, Çanakkale tabyalarını topçu ateşine tutarak başlattıkları Çanakkale Savaşları'nda ise daha büyük bir mağlubiyete uğrayacaklardı. Bu mağlubiyet Churchill'in tek mağlubiyet aldığı savaş oldu.
SİZE UYARILARIM KOCA BİR KİTAP OLDU
Üçüncü Selim yaptığı uyarıların işe yaramaması üzerine devlet adamlarına kızmış ve yazdığı emirde size yazdığım kâğıtlar kitap olur demişti.
"Benim Vezirim,
İstanbul'a bu düşman saldırısına ve bu kadar korkuya ve telaşa sadece Boğaz'a tabya yapılmaması sebep oldu. İki aydır feryat ettiğim, Nara ve Kepez Burnu'na dikkat edilsin diye sana yazdığım kâğıtlar bir kitap olurdu. Sonuçta hüsrana uğradık. Şimdi Allah'ın yardımıyla düşman, üstesinden gelinebilecek gibi görünüyor. Ama korkusu beni delirtiyor. Olağanüstü gayretlerle İstanbul'a iki günde birçok tahkimat yapıldı. Ama iki ayda Boğaz'a tabya yapılamadı. Bu nasıl olacak? Boğaz memurları azarlanma korkusuyla şimdi ne işe yararlar? Kaptan Paşa da burada. Allah aşkına buna tez bir çare bulun. Nara ve Kepez Burunları tabyalarının herşeyden önce eksikleri giderilsin ve şu Boğaz kapatılsın. Gelibolu ve Gâvur Köyü ve diğer yerler güçlü ve korunaklı tabyalar ile donansın ve bu meseleye para ve memur tayin edin. Haseki Ağa münasipse gitsin hele ne türlü olursa olsun. Elbette şu İstanbul'a gösterilen özen gibi özen gösterilsin. Laf, söz istemem, ben bunları sana pek çok kez yazdım. Böyle eski basmakalıp şeyleri bırak dedim. Aman şu Boğaz, aman şu Boğaz... Allah aşkına acele edin, vakit geçirmeyin."