Eskiler, "Biz yanyana kardeş kardeş centilmence maç seyrederdik" diye geçmişteki maçları anlatırlar.
Ama maalesef özellikle Fenerbahçe- Galatasaray maçlarında rekabetin başladığı günden beri gürültü, patırtı eksik olmamış.
Bu durum Osmanlı dönemine kadar iniyor. Ancak böyle gelmiş, böyle gider demeden sporda şiddeti bitirmemiz için herşeyi yapmamız lazım. Derbilere tekrar seyirci alınmasının yeni bir başlangıç olmasını temenni ediyoruz.
1909'da Galatasaray.
TÜRKİYE'DE İLK FUTBOL TAKIMLARI
19. yüzyılda Londra kulüp kaptan ve temsilcileri bir barda toplanarak Football Association'ı kurmalarından sonra futbolun ilk kuralları olan Cambridge Kuralları tespit edildi.
Cambridge Kurallarıyla futbola İngiliz damgası vuruldu.
1902'de İngilizler ve Rumlar'ın oluşturduğu Kadıköy Futbol Kulübü'nde doğan bir anlaşmazlık üzerine bazı İngilizler ayrıldı. 1903'te tamamen İngilizler'den oluşan Moda Futbol Kulübü'nü kurdular. Bu kulübü, çoğunluğu Kadıköylü Rumlar'dan oluşan Elpis takımı takip etti. Bunlara İngiliz elçilik personel takımı Imogene de katıldı. Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe'nin kurulmasından sonra futbol ligimizde günümüze kadar sürecek yeni rekabetler başladı.
1910'lu yıllarda Fenerbahçe.
KAVGASIZ MAÇ SEYREDEMEYECEK MİYİZ?
Futbol kulüpleri İkinci Abdülhamid döneminde kurulmuş olmalarına rağmen aralarında ciddi manada rekabet II. Meşrutiyet döneminde başladı. İstanbul Ligi'ne 1906'dan beri katılan Galatasaray ilk şampiyonluğunu 1908- 1909 sezonunda elde etti. 1909-1910 sezonundan itibaren Fenerbahçe de İstanbul liginde yer almaya başladı.
Fenerbahçe-Galatasaray kulüpleri arasındaki ezeli rekabet ilk defa 17 Ocak 1909 tarihinde Galatasaray Lisesi öğrencilerinin takımı ile yeni kurulmuş bir semt takımı maçı şeklinde başlamıştır. Bu özel maçı Galatasaray 2-0 kazanmıştır. Bu tarihten itibaren o dönemlerdeki İstanbul futbolundaki şampiyonluklar genellikle iki Türk takımı arasında paylaşılmıştır.
Fenerbahçe ise bu ligdeki ilk şampiyonluğunu 1911-1912 sezonunda kazanmıştır.
Türkiye'nin önde gelen tarihçilerinden Vahdettin Engin tarafından bulunan bir gazete haberi iki takımın rekabetiyle ilgili ilginç bilgiler veriyor. Birinci Dünya Savaşı yıllarında iki takım arasındaki maçı Donanma Gazetesi şöyle anlatır: "16 Ekim 1915 günü Fenerbahçe ile Galatasaray arasında bir maç daha yapıldı.
Seferberlik dolayısıyla kulüpler güçlerini kısmen kaybetmişlerdi. Ama bununla birlikte Fenerbahçe daha kuvvetli idi. Maç oynanırken Galatasaray ceza sahası içinde topun bir futbolcunun eline değmesi sonucu Fenerbahçeliler penaltı diye itiraz ettiler. Galatasaraylılar ise pozisyonu ele çarpma olarak değerlendirdi.
Hakem ise penaltı vermedi. Saha bir anda karıştı. Futbolcular birbirine girdi. Hakem sahayı terketti. Bunun üzerine Fenerbahçeli futbolcular da sahadan ayrıldılar. Bu suretle maç yarıda kaldı. Senelerden beri anane haline gelmiş bir mesele yine tekrarlanmış oldu. Yani Fenerbahçe ile Galatasaray arasında gürültüsüz, patırtısız bir müsabakanın gerçekleşmesi yine mümkün olmadı".
1915'teki derbiye dair Donanma Gazetesi'nin haberi
Yarım kalan karşılaşma
25 Mayıs 1913'te yarım kalan bir derbi oynanmıştı. Bu maçı "Tasvir-i Efkâr Gazetesi" şöyle anlatıyor: "Bu iki kulüp Osmanlı spor âleminde önemli mevkiler işgal etmekte.
15 - 16 sene önce İstanbul'da ticaretle meşgul olan İngilizler spor yapmaya olan ilgileri sebebiyle bazı pazar günleri Kadıköy çayırında eğlenirlerdi.
Daha sonra Kadıköylü Rumlar'dan birkaç tanesi bunlarla beraber oynamaya başladı. O zaman Mekteb-i Sultanî talebeleri de aradan çok geçmeden futbol ile tanışıp bu spor dalında alışkanlık kazandı. Biraz sonra Mekteb-i Sultanî bahçelerinde top oyunları oynanmaya başladı.
Çeşitli zorluklarla karşılaşan Galatasaray talebesi her şeye rağmen azimlerini kaybetmediler ve bir takım meydana getirdi.
Yeni kurulan kulüp iki sene acı mağlubiyetler aldı. Fakat azası hiç de fütur getirmediler. Nihayet sarfettikleri gayret ve faaliyet sayesinde talihin yüzünü kendileri taraflarına çevirdiler ve üç sene kesintisiz birinci oldular.
Fenerbahçe Kulübü beş - altı sene önce kurularak oldukça zorlu bir başlangıçtan sonra meydana çıktı. Üç-dört sene mesai sarfettikten sonra nihayet iki sene önce ikinci derece bir kulüp olarak lige dâhil oldu. Geçen sene İstanbul şampiyonluğunu da kazandı. Bu sene ise İstanbul'da mevcut birinci sınıf kulüpler arasında bir karşılaşma oynanmadığı için Fenerbahçe bu senenin de şampiyonluğunu iddia ediyordu. Diğer kulüpler ve alelhusus Galatasaray Kulübü bu iddiayı kabul etmiyor ve Fenerbahçe'yi karşılaşmaya davet ediyordu. Fenerbahçe bu davete icabet ederek bir ay önce umumi karşılaşmalar sırasında maçlarını icra ettiler.
O gün Fenerbahçe altı gol ile mağlup oldu. Fenerbahçeliler ikinci bir maç istediler.
Geçen pazar günü pek ciddi ve ciddi olduğu kadar da önemli bir maça seyirci olduk. Fenerbahçe pek mükemmel antrenman yapmıştı. Önceki kalecisi yerine mahir bir kaleci bulmuştu. Bu kalecinin bütün oyun esnasında büyük yararlılığı görüldü ve çok alkışlandı.
Buna karşılık Mekteb-i Sultanî azası arasında ikisinin antrenmansız olarak maça dâhil olduğunu görülüyordu.
Oyuncular arasındaki bu sıkı rekabet seyircilere de sirayet etmiş ve karşılıklı maharetler, karşılıklı alkış ve takdirleri davet eylemekte bulunmuştu.
Maç sona ermek üzereydi ki hiçbir taraf gol atmaya muvaffak olamamıştı. Son dakikalarda Galatasaray'ın sol hücumcusu olan Emin Bülend Bey kendisine gönderilen önemli bir pastan istifade ederek kuvvetli bir şut ile topu kaleye gönderdi. Kaleci fevkalade bir çeviklikle topu tuttu. Fakat şutun şiddeti kaleciyi kale içine doğru çevirdi, kaleci topu geri yolladı ise de hakem gol dedi ve topu santraya götürdü. Fenerbahçe protesto etti. Hakem kararını vermişti.
Kararından geri dönmedi. Fenerbahçe oyuncularından ikisi durumu protesto ederek oyunu terkettiler. Arkadaşları da aynı suretle çekilmeye mecbur oldular."