Rusya'nın güneyinde yaşayan ve herhangi bir devlete tabi olmayan Kazak eşkıyası, 16. yüzyılın sonlarından itibaren Osmanlı İmparatorluğu'nun en büyük meselesiydi. Kazak eşkıyasının baskınları imparatorluğun hem iç hem de dış siyasetine etki etmişti.
İSTANBUL'DA AÇLIK TEHLİKESİ
Kazaklar, 16. yüzyıl sonlarından itibaren Karadeniz'de kıyısı olan Osmanlı şehirlerine denizden cüretkâr saldırılar yaptılar. Akkirman, Kili, Kefe, Trabzon ve Sinop başta olmak üzere imparatorluktaki birçok yerleşim yeri Kazaklar'ın saldırı ve yağmalarına maruz kaldı. Kazaklar, o kadar ileri gittiler ki 1615, 1620 ve 1624 yıllarında İstanbul'un Karadeniz kıyılarına bile saldırdılar. 1624'te Boğaz'dan içeri girip, Yeniköy'ü yağmaladılar. Kazak eşkıyasının saldırıları İstanbul'da hem korku yaydı, hem de Kazaklar'ın nakliyat gemilerine yaptıkları saldırılar yüzünden şehir kıtlık tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Kazak saldırıları sonucu Doğu Bulgaristan ve Anadolu kıyılarındaki halk yerleşim yerlerini bırakarak iç bölgelere çekildiler.
EŞKIYAYA DESTEK
Zaporog Kazakları, ateşli silah kullandıkları için Tatarlar'a karşı üstünlük sağlıyorlardı. Silah ve barutu ise Polonya ve Rusya sağlıyordu. İki devlet de Kazaklar'ı kontrol altında bulundurmak için bu durumu kullanırlardı. Polonya, 16. yüzyılın başlarından itibaren Zaporog Kazakları'nı sınırlarını korumak için örgütlemişti. Kazaklar, Osmanlı topraklarına girip yağma faaliyetlerinde bulunduktan sonra Polonya ve Rusya'ya sığınıyorlar ve lojistik destek alıyorlardı. Büyük orduları meydan muharebelerinde yok eden Osmanlı, küçük kuvvetlerle topraklarını basan eşkıya karşısında zor duruma düşmüştü.
POLONYA İLE SAVAŞ
İkinci Osman tahta çıktığında Kazak tehdidinin iyice artması yüzünden Osmanlı'nın yönü Kuzey'e çevrilmişti. Polonya sınırında bulunan Osmanlı toprakları ile Karadeniz kıyıları Kazaklar'ın tehdidi altındaydı. Kazaklar, Osmanlı topraklarına girip yağmaladıktan sonra Polonya'ya sığınıyorlardı. Polonya ise Kırım Tatarları'nın baskısı altındaydı. Bu sırada bir Osmanlı ordusu Polonya kuvvetlerini yok etti. Bu zaferi değerlendirmek için 1621 Nisanı'nda İstanbul'dan yola çıkan Osmanlı ordusu, Turla Nehri'ni geçerek Hotin Kalesi önüne vardıysa da büyük bir başarı kazanamadı. Yapılan antlaşmayla Hotin geri alındı. Ancak Kazak saldırıları bitirilemedi. 1637'de Don Kazaklar'ı Azak'ı ele geçirdiler ve kalede bulunanları öldürdü. Bu dönem Osmanlı Dördüncü Murad'ın demir pençesinde yeniden canlandı. İran dize getirildiyse de Kazaklar karşısında bir şey yapılamadı. Gönderilen Osmanlı kuvvetleri kaleyi Kazaklar'dan geri alamadı.
RUSYA İLE SAVAŞ
Ancak 5 yıl sonra 1642'de Kazaklar'ın destekçisi Rus Çarı savaşla tehdit edilerek Azak geri alınabildi. Silah ihtiyacı yüzünden Polonya'ya bağlı olsalar da, Kazaklar her zaman Polonya'yı dinlemez, bağımsız hareket ederlerdi. Kazaklar, 1649'ta Khmelnisky'nin liderliğinde yarı bağımsız bir devlet kurdu. Kazak lideri 1648-1653 arasında, Polonya hakimiyetinden kurtulmak için Osmanlı himayesine girmeye çalıştı. Ancak Kazaklar istedikleri desteği alamayınca, Polonya'nın baskısından kurtulmak için 1654'te Pereyaslav Antlaşması'nı imzalayarak, Rus Çarlığı'na bağlandı. Bu durum Osmanlılar için önemli bir tehlike yarattı. Osmanlı, Kazak meselesini çözmek için 1672'de Polonya üzerine sefere çıkarak Kamaniçe'yi ele geçirdi ve iki taraf arasında 1676'da imzalanan Zuravno Antlaşması'nda "Osmanlılar'a tabi olan Kazaklar'a Polonya Kralı eski hudutları içinde memleketlerini geri verecektir" maddesi yer aldı. Rusya'nın Ukrayna'daki Kazaklar üzerindeki hakimiyetini kırmak için Osmanlı, 1678'de Merzifonlu Kara Mustafa Paşa serdarlığında Ukrayna'ya girdiler ve Çehrin Kalesi'ni ele geçirdiler.