Türkiye'nin geleceğini "gençlere" emanet eden Atatürk, gençleri de çok güvendiği eğitimcilere emanet ediyordu. Toplumun sorunlarını irdelerken her gün rahatça "Bu işin çözümü eğitimden geçer," diyebiliyoruz. Eğitimin tüm bireyler için gerekliliğini hem ulusal, hem de uluslararası belgelere koyduğumuz imzalarla kabul ediyoruz. Ancak bu "eğitim" veya "eğitimsizlik" sözcüklerinin neleri içerdiğini pek net düşünmüyoruz.
2004 yılına yaklaşırken, Sabancı Üniversitesi Eğitim Reformu Girişimi "Eğitimde En İyi Uygulamalar" başlıklı bir gün düzenleyeceğini bizlere duyurdu. Akademik çevrelerden oluşan bir kurul başarılı çalışmaları sunuma uygun buldukları "En iyi uygulamaları" seçtiler. İlgili konularda sunuşlar yapıldı ve şanslı birkaç grup eğitimci bu sunuşları izledi, yeni ufuklara açılma, fırsatı buldu.
Eğitimi hem bilim, hem de sanat olarak tanımlarsak, bu uygulamada getirilen yaratıcı yenilikleri ön planda tutan çalışma, eğitimin sanat yönüne ağırlık veriyordu. Kısaca 21. yüzyılda bilim ve teknolojide değişimlere bakılınca, eğitimde de çok hızlı değişikliklerin kaçınılmazlığı ortaya çıkıyor. Zaten çok yakınında olduğumuzdan farkına varmasak bile, cep telefonları, TV, internet kullanımı derken, çocuklarımızın öğrenme tarzlarında bizlerden farklı olduklarını görüyoruz. Onlar birbirleriyle bizlerden farklı iletişim kuruyor, öğreniyor. Klasik eğitim anlayışımızı sürdürmenin gün geçtikçe zorlaştığı sistemde, değişim yapılmadığı takdirde öğrenci gereksinimlerine cevap verme şansımız azalıyor. Öğretim bir zevk olmaktan çıkıp zorlama halini alıyor. Stresli ve öğretmen odaklı bir öğrenme ortamı karşısında çocuklar okuldakine alternatif olacak yaratıcı, katılımcı ve gelişmelere açık başka ortamları bul- maya çalışıyorlar.
Bundan birkaç yıl önce, Beyaz Nokta Vakfı'nın başlattığı "Ezbersiz Eğitim" kampanyaları, Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı'nın kurduğu "Öğrenme Merkezleri", Anne Eğitim Çocuk Vakfı'nın "Zihinsel Eğitim Projesi" gibi çalışmalarına şimdi de Eğitim Reformu Girişimi'nin, "Eğitimde En İyi Uygulama Örnekleri" konferansları ile YÖRET Vakfı'nın "Çocuk Hakları Bilinç Geliştirme" seminerlerini katabiliriz.
Bu küçük çabalar birleşerek ve bütünleşerek, beklenilen paradigma değişikliğini oluşturacaktır. Öğrenci odaklı eğitimde bilgi ve beceriyi edinmek isteyen çocuk, katılımcı eğitime fırsat veren bir sistemde, yaratıcı ve eleştirici düşünceleri ketlemiyen ortamlarda gelişme fırsatı bulacaktır. İşte bu eğitimi sağlayan okullar ve eğitimciler beklenilen değişimin ajanları olarak "Çocuk Dostu" okul kavramını eğitime taşıyacaktır.
NÜKET ATALAY (YÖRET Vakfı Başkanı)