YILDA iki kez yapılan Üniversitelerarası Kurul Yabancı Dil Sınavı (ÜDS), her sınav sonrasında birçok tartışmayı gündeme getiriyor. Bunlardan başlıcaları ise sınav niçin sadece Ankara'da yapılıyor? Uluslararası hakemli dergilerde yayın yapmak ile ÜDS sınavında alınan not arasında istatistiksel olarak bir bağ var mı? Sınav sorularının içeriği neye göre hazırlanıyor? Yabancı dil kabiliyeti olmayan bilim insanı olamayacak mı?
Hemen belirtmeliyim ki bu yazıdan asla yabancı dil öğrenmenin gereksiz olduğu anlamı çıkarılmamalı. Zira bir lisan bir insan temel kabulümüzdür. Bu yazı yabancı dil yüzünden yılları heba edilen genç beyinlere, yenilerinin eklenmemesi çabasıdır. Yabancı dil, bilim insanlarının önünde bir engel olmaktan çıkarılıp onları yabancı dil öğrenmeye özendirici bir ödüle dönüştürülemez mi? Günümüzde bilim insanlarının vazgeçilmez aracı olan bilgisayar kullanımı, kişilerin kendileri tarafından ihtiyaçları doğrultusunda öğreniliyorsa, yabancı dil de öğrenilecektir.
Yüksek lisans ve doktora yapmak isteyenler için ve ayrıca doçentlik başvurularında temel kriter haline gelen ÜDS sınavları ülkemiz menfaati açısından tartışılması gereken çok önemli bir konu haline gelmiştir. Konunun temelinde yabancı dil bilmenin avantajları ve bireylere faydaları masumane ihlal edilmektedir. Yabancı dil yüzünden binlerce kişinin yılları heba olmakta ve ihtisaslaşma arzuları sona ermektedir. Yabancı dil olmadan bilim ve ihtisaslaşma olmaz görüşü, ülkemiz bilim insanlarına ve konusunda uzmanlaşmak isteyenlerin önünde bir engel olabilmektedir. İnsanların yılları veya gelecekleri karartılarak, ülke bilimine katkıları engellenebilmektedir. Kısaca araç ve amaç karıştırılmaktadır.
On binlerce kişiyi ilgilendiren ÜDS sınavları, öncelikle niçin sadece Ankara'da yapılıyor? Sınava girenler ÜDS sınavını eleştirirken eğer mutlaka yapılacaksa Türkiye'deki tüm üniversitelerde yapılması gerektiği konusunda birleşiyorlar. ÜDS'ye alternatif bir sınav olan TOEFL'ın her ay ve birden fazla merkezde yapılması, ÜDS'nin ise sadece iki kez yapılması, ülke olarak insanlarımızın ve hele de genç beyinlerin zamanının boşa gittiğini hala fark edemeyişimizin açık bir göstergesidir. Yarınlarımıza imza atacak genç beyinleri bilimden soğutmaya hangimizin hakkı var?
Eleştirilerin diğer bir odak noktası ise yapılan ÜDS'lerin içerikleriydi. 35 yıl Amerika'da yaşamış bir profesör sınav sorularını yapamamakta... Yayın yapmak için gereken İngilizce ile ÜDS'de sorulan soruların arasında ilişki kurmak gerçekten zor. Bir ülkenin geleceğinde genç bilim insanlarının yapacağı araştırmaların hayati önemi vardır. Fakat, genç akademisyenlerle yaptığımız görüşmelerde, onların önlerinde gereksiz engellerin olduğunu öğreniyoruz. Bir ülkenin bağımsızlığı kendi bilim dilinin olmasıyla mümkündür. Güzel Türkçe'miz hem tarihi ve de zengin muhtevası itibariyle bilim yapmaya müsaittir. Kendi dilini küçümseyen toplumların bağımsızlık ve özgürlüklerinden şüphe duymamak elde değil... Dr. Hüseyin TOROS