28 Mayıs'taki ikinci tur seçimlerinin üç önemli bilinmeyeni var. İlki, ATA İttifakı adayı Oğan ve Zafer Partisi Genel Başkanı Özdağ'ın tercihlerinin ayrışmasının seçmene etkisi. İkincisi, Kılıçdaroğlu'nun aşırı sağ söyleme savrularak sert ve negatif bir kampanya yürütmesinin nasıl bir karşılığının olacağı. Üçüncüsü, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Kılıçdaroğlu'nun ittifaklarının oylarını ne ölçüde seferber edebileceği. Kuşkusuz Erdoğan birinci turda yüzde 49.5 alarak Kılıçdaroğlu'na 4 puanı aşan bir fark atmanın avantajı ile ikinci tura giriyor. Yine Cumhur İttifakı'nın Meclis'te çoğunluğu elde etmesi Erdoğan'ın yarıştaki diğer bir üstünlüğü. Ve Erdoğan'ın partisine ve seçmenine sıklıkla rehavet uyarısında bulunması rakibini açık farkla yenmek istemesiyle ilgili. Yine de her seçimin kendi dinamikleri ve tercihleri olur. Rakip küçümsenmeye gelmez.
***
Birinci turda yüzde 5.17 oy alan Oğan'ın Erdoğan'ı, destekçisi Özdağ'ın ise Kılıçdaroğlu'nu işaret etmesi iki ittifakın da iddialı bir rüzgâr estirmesini engelledi. Malum, Oğan AK Parti'nin oylarının düştüğü illerde üçüncü aday olma avantajı ile sürpriz oylar almıştı. "İstikrar ve PKK-FETÖ ile mücadele" yani "pazarlık değil, ilkeler" temelinde Erdoğan'a destek vermesi Cumhur İttifakı açısından değerliydi. Kılıçdaroğlu'nun Özdağ ile bir mutabakat yapması ise karşı hamle oldu. HDP/YSP'yi ve Millet İttifakı'nın bazı üyelerini rahatsız eden bu mutabakat partilerin destek pozisyonlarını değiştirmedi. PKK elebaşları da Kılıçdaroğlu'nun kazanması için açıklama yapmaya devam ettiler. Milliyetçi seçmen imzalanan mutabakat ile Özdağ'ın "Kılıçdaroğlu kazanırsa Türkiye iç savaşı başlar" cümlesindeki tehdidin ortadan kalktığına ikna olur mu, pek sanmıyorum. Ayrıca, 7 maddelik protokoldeki kayyum uygulamasının devamı ve sığınmacıların gönderilmesi konularının HDP ve Millet İttifakı seçmeninde rahatsızlık oluşturacağı açık. HDP ve Zafer Partisi gibi iki uçtaki parti seçmeni Kılıçdaroğlu'nun tutarsız hamleleri ile bir araya getirilebilir mi
Kılıçdaroğlu'nun "mutabakat üstüne mutabakat" imzalaması kerhen oy veren seçmende "güvensizlik" duygusunu pekiştiriyor. Önce aylar süren 6'lı masa toplantılarında 5 parti ile ortak politikalar mutabakatı imzaladı. Ortak adaylığı aldıktan sonra Kılıçdaroğlu, HDP ile pazarlık yaptı. HDP'li Sakık ve Önder kapalı kapılar ardında verilen sözlerden bahsetti ama kamuoyuna net bir açıklama yapılmadı. Elbette HDP/YSP'nin hiçbir şey almadan destek vermesini kimse beklemiyor. Kılıçdaroğlu son (7 maddelik) mutabakatı Zafer Partisi ile yaptı. Kayyum ve sığınmacılar konularında ilk mutabakatı imzaladığı ortaklarını rahatsız eden sözler verdi. İdeolojileri birbirinden çok farklı ve hatta zıt yedi partiye iktidar paylaşımına ve uygulanacak politikalara dair sözleri Kılıçdaroğlu, neden bu kadar kolay veriyor?
Çok zayıf bir ihtimal olsa da cumhurbaşkanlığını kazanırsa kendisini destekleyenlerin her birini kolaylıkla gözden çıkarabileceğini biliyor. Kazanamazsa kurduğu masa ya da sofranın dağılmasından ziyade CHP'nin başında kalmayı önemsiyor. Muhalefetin yenilgisini çok düzlemli ve çok aktörlü bir hesaplaşma takip edecek. Kılıçdaroğlu tüm eleştirilerin odağında olacak. Erdoğan karşısında "büyük koalisyon" kurma imkanını kendi adaylığını dayatarak harcamak ile eleştirilecek.
Bunlara rağmen, ikinci turda yüzde 45'i koruması ve mümkünse bir miktar daha artırması durumunda rahatlıkla CHP genel başkanı olarak yerel seçimlerin masasını kurabileceğini hesaplayabilir. CHP'yi esir alan ve Kılıçdaroğlu'nu aday yapmakta ısrar eden kararlı ve militan ekip partinin başında kalması için elinde geleni yapacaktır. Negatif kampanyanın dibini bulan, "referandum" söylemi ile kendi adaylığını bile yok sayan ve aşırı sağ söyleme hızlıca savrulan Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin başında kalmak için 28 Mayıs akşamı yapabileceği manipülasyonlar ve ileri sürebileceği iddialar ciddi kaygı oluşturuyor.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz