Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BURHANETTİN DURAN

Depremden ders çıkararak toparlanmak…

Cumhuriyet tarihinin en büyük felaketinin dördüncü günü Kahramanmaraş'taydım.
Adapazarı'nda 1999 depremini yaşamak, deprem bölgesine ulaşma isteğini karşı koyulamaz hale getirdi.
Okan Müderrisoğlu ve iki arkadaşımız ile birlikte Ankara'dan dün sabah 5.30'da hareket ettik. Ankara'dan itibaren Niğde- Adana otobanı boyunca milletimizin muhteşem yardım seferberliğini gördük.
Devlet ve sivil toplum kuruluşlarının yardım, vinç ve konteyner taşıyan araçlarının yanı sıra arabasına erzak doldurarak yollara düşen binlerce insanımızın fedakârlığı yüreğimizi ısıttı. Bu büyük milletin, ihtiyacı olanın yarasını sarması her şeyin de ötesinde bir erdemdir.
Türkoğlu ilçesinde koordinatör Karaman Valisi Tuncay Akkoyun'un afet sürecini etkin şekilde yönettiğine tanık olduk. İlçeye girdikten bir süre sonra yüreğimizi mutlulukla dolduran bir haber verdi valimiz. 83 saat sonra Muhammed Şeyben sağ olarak enkazdan çıkarıldı.
Dün ikiz kız çocukları ile birlikte anne ve babalarını da kurtaran AFAD İzmir ekibine şükranlarımızı sunduk.
Maraş merkezde depremin en sert vurduğu caddeleri dolaştık.
Büyükşehir Belediye Başkanı Hayrettin Güngör ve Genel Sekreter Rüstem Keleş ile deprem sonrasının dört gününü konuştuk.
Maraş'ı hızlıca ayağa kaldıracak, hummalı bir çalışma gördük.
Deprem bölgelerini hep birlikte önümüzdeki aylarda toparlayacağız ama şehirlerimizi afetlerden korumak için her alandan çıkarılacak çok ders var.

***

KILIÇDAROĞLU'NDAN BU KADAR ERKEN BEKLEMİYORDUM
Daha önceki afetler sırasındaki yaklaşımından hareketle CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun deprem sonrası "Kötü yönetiyorsunuz, yönetemiyorsunuz" eleştirisini bekliyordum.
Birkaç gün sonra da daha sert bir üslup ile Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı hedef alacağını da tahmin ediyordum.
Hiç değilse ilk günlerde milletimizin acısına saygı duyarak partizanca davranmamasını umuyordum.
Ancak enkaz altındaki canları kurtarmak için milletçe seferber olduğumuz ikinci günde bu kadar yıkıcı bir dille konuşması ciddi biçimde üzücü ve yaralayıcıydı.
Kılıçdaroğlu, "Bu sürecin başlıca bir sorumlusu varsa o da Erdoğan'dır. 20 yıldır ülkeyi depreme hazırlamayan bu iktidardır.
Onun için kendisiyle görüşmeyi de asla düşünmüyorum. Bu meseleyi asla ama asla siyaset üstü de görmüyorum" cümleleri ve "Gelsinler tutuklasınlar" tavrı ile çok sert bir kavga başlatma çabasında.
"Kavga" diyorum çünkü Kılıçdaroğlu da kendi yaptığını o şekilde niteliyor.
"Halkımın kavgası" diyor ama depremzedelerin çok acil ihtiyaçları için CHP'li belediyelerin yardımlarını koordine etmek ile uğraşmak yerine acı ve öfkeyi kullanarak millet dayanışmasını siyasallaştırdı.
Sebebi seçimler... Depreme karşı dayanışma olursa bu Erdoğan'a yarar kaygısı… Felaket üzerinden "seçim kavgası" vermek belki bazı sertlik yanlısı CHP'lileri memnun edebilir. Ancak bu zamansız kavgacı tavır Kılıçdaroğlu'nu bu acı dolu günlerde kamuoyu nezdinde ağır şekilde sorumsuz davranan konuma düşürdü.
Ortak adaylığı konuşulan bir genel başkanın bu ülkeyi yönetebilme iddiasını enkaza çevirdi. Büyük depremin ikinci gününde Kılıçdaroğlu siyaset yapacağım derken partizanlığın çukuruna yuvarlandı.
Dahası, Millet İttifakı'nın ilk açıklamasından da radikal şekilde ayrıştı.
Deprem bölgesinde daha makul eleştirilerde bulunan DEVA Partisi Genel Başkanı Babacan bile ortağı Kılıçdaroğlu'nun kavga dilini kullanmadı. İktidarın Kılıçdaroğlu'na hiçbir şey demesine gerek yok, bu kavga dili ile kendi iddiasını tahrip ediyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA