Ukrayna'ya Rus saldırısının ikinci gününde "masaya oturma" gündemi öne çıktı. Diplomasiye fırsat tanıma fikrinin bu kadar hızlı öne çıkmasının sebebi basit. İki tarafın da buna ihtiyacı var. ABD ve Avrupa'nın kendilerini yalnız bıraktığını gören Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenski, ülkesinin "tarafsızlık" statüsüne hazır olduğunu açıklamak zorunda kaldı. Kiev'i ele geçirerek ya da abluka ile yönetimi devirme hamlesindeki Kremlin de "masaya oturmaya" açık olduğunu ilan etti.
Ukrayna'yı işgal etmediğini, Ukrayna halkını özgürleştirdiğini iddia eden Moskova, diplomasiden kaçmadığını göstermek durumunda. Gerçi Putin, Batı yanlısı gördüğü Zelenski'yi devirmek için Ukrayna ordusuna iktidarı ele alma çağrısı yapmayı da ihmal etmedi: "Görünüşe göre bizim açımızdan sizinle bir anlaşma yapmak, bu uyuşturucu bağımlıları ve Neonazi çetesiyle anlaşma yapmaktan daha kolay olacak." Bu savaşın uzaması, insani dram ve ekonomik çöküş bir yana Ukrayna'nın Donbass haricinde de bölünmesi demek.
Ukrayna, yüz binlerin ölümüne göz yumulan ve on bir yıldır iç savaş halindeki Suriye değil. Avrupa güvenliğini çok derinden etkileyecek bu savaşın uzun sürmesini hiçbir başkent istemiyor. Bu sebeple Zelenski hızla "Yönetimden çekilerek ülkeni kurtar" baskısı altına girebilir. Savaşın uzaması Rusya'nın da aleyhine. Putin hızlı sonuç almak zorunda. Erken zafer Putin'in imajını güçlendirir. Yine Moskova, uzayan krizde Ukrayna halkını tümüyle kaybetmekten ağır ekonomik yaptırımlara ve savaş suçları işlediği suçlamasına uzanan bir dizi sıkıntıyla yüzleşecek. Ukrayna'nın tümünü işgal etmek zorunda kalmak ve iç savaşa dönecek bir direnç ile karşılaşmak Putin için tam bir felaket olur. Savaşın uzaması ve sivil kayıpların artması Rusya'nın kendi güvenliğiyle ilgili meşruiyet açıklamalarını tümüyle etkisiz hale getirir. Şimdilik ağır finansal yaptırımlarla yetinen ABD ve AB, savaş uzadıkça enerji alanında da Rusya'ya karşı yaptırım kararları almak durumunda kalabilir.
İDEOLOJİK KAPIŞMA VE PROPAGANDA MESELESİ
"Diplomasiye dönme" meselesi aynı zamanda Batı ile Rusya arasında ideolojik kapışmanın da konusu. Batı başkentleri krizin başından itibaren Rusya'nın diplomasiye istekli olmadığı görüşünde. Kremlin ise Batı'nın diplomasiye fırsat vermediği inancında. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, Rusya'nın üzerine yapışan revizyonizm suçlamasını karşılamak için, "Ukrayna'yı işgal etmiyoruz. Bizi eleştirenlerin geçmişte yaptıklarına bakın" savunması yapıyor.
Bütün bu argüman savaşı içerisinde iki şey öne çıkıyor. İlki, Putin'in Sovyet dönemi yöneticilerinin hatasını tekrarlayarak Biden yönetimine Batı ittifakını ve NATO'yu konsolide etme fırsatı verdiği. İkincisi, Batı ittifakının Rus saldırısı karşısında gerekli kararlılığı gösteremediği, Rusya'nın imparatorluk hayalinde yeni bir kazanım elde ettiği ve burada durmayarak Gürcistan, Moldova ve Doğu Avrupa ülkelerine yönelik yeni taleplerde bulunacağı yönünde.
Ukrayna'daki savaşın uzaması, Avrupa güvenliği ve dünya ekonomisi için de yıkıcı etkilerde bulunur. Bu itibarla diplomasinin hız kazanmasını beklemeliyiz. Bu satırlar yazıldığında NATO liderler görüşmesi sonuçlanmamıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın toplantı öncesi NATO'dan "nasihat" yerine "daha kararlı adım" beklediğini söylemesi önemliydi. "NATO'da konsolidasyon olur" beklentisi ile Ukrayna'nın Rusya karşısında yalnız bırakılması, tarihin sayfalarına büyük bir yanılgı olarak geçer. Erdoğan bunu Batılı liderlerin yüzüne her zamanki sahiciliğiyle söylüyor. Rusya'nın Ukrayna saldırısı, Türkiye'nin stratejik önemini ve Erdoğan'ın liderliğinin anlamını Batı başkentlerine yeniden gösterdi. Ankara'ya daha sık kulak vermekte fayda var.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz