Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BURHANETTİN DURAN

Biden, “demokrasi ittifakını” toparlayabilir mi?

Amerikan Başkanı Biden, "ABD geri döndü" mesajıyla Avrupa'da. Bir haftalık seyahatinde Batılı liderlerle Transatlantik İttifakı'nı güçlendirmeyi konuşacak. Rusya ile Çin'e dair geniş müzakereler yaparak "demokrasiler dayanışması" yönündeki görüşlerini paylaşacak. Ancak ABD'nin stratejik çıkarlarını korumak için üretilen bu yeni "demokrasi ve insan hakla söyleminin" somut anlamda nereye gideceği hâlâ bilinmiyor. Her düzeyde Amerikan yetkilisi "Batılı değerlere" vurgu yapsa da Almanya başta olmak üzere Avrupalı ülkelerin kendi çıkarlarını sıkıntıya sokacak şekilde bu yeni söylemin peşine takılması beklenmiyor. Almanya'nın Kuzey Akım 2 konusunda ABD yaptırımlarından kurtulması Washington'ın "demokrasi" vurgusunu her yerde kullanamayacağını da gösteriyor. Ya da seçmece kullanmak zorunda kalacağı anlaşılıyor. Yine Avrupa ülkelerinin ABD'nin öne sürdüğü şekilde uzun vadeli bir "Çin tehdidi" algısını hızlıca kabullenmesi ve buna uygun olarak tavır alması öngörülmüyor. Dahası, Merkel sonrası AB'nin kendi içinde nasıl bir dayanışma sergileyebileceği bile belirsiz. Elbette AB önemini kaybetmeyecek. Ancak uzun yılların tecrübeli lideri Merkel'in ayrılması ve bir türlü istediği etkiye ulaşamayan Macron'un seçimlerine 1 yıl kalması Avrupa siyasetini derinden etkileyecek.

AB'NİN DURUMU VE TÜRKİYE'NİN ARTAN ÖNEMİ
Dış politika belirlemede hiçbir zaman proaktif olamayan AB, kendi iç sorunları ile yüzleşecek. Avrupa başkentlerinde kendi başının çaresine bakma havası var. Doğu Avrupa, Ukrayna (Donbass) krizinde Rusya'nın kararlılığını gördü. Kremlin, NATO'nun bölgede yeni genişlemeye gitmesini tehdit olarak algıladığını açıkça söylüyor. Orta ve uzun vadede Çin'in yükselişi ile uğraşmak zorunda olan ABD, Rusya'nın Çin ile daha fazla yakınlaşma ihtimalini yönetmek durumunda. Rusya da bunu görerek fırsat alanlarını zorluyor. Yine Balkanlar, zayıflayan Alman ve güçlenen Rus nüfuzu ile uğraşmak durumunda. Bu güç denkleminde bölgesel güç olarak Türkiye'nin önemi belirginleşiyor. Zira büyük güçlerin boşlukları etkili bölgesel güçler tarafından dolduruluyor. Doğu Avrupa, Karadeniz, Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Asya'da Türkiye'ye yönelik ilginin artması bu gidişatla alakalı. Türk savunma sanayii ürünlerini satın alma yönündeki arzuyu da buna ekleyebiliriz.

TÜRKİYE'YE YAPILAN "DEMOKRASİ" ELEŞTİRİLERİ
ABD'nin "demokrasi ve insan hakları" söylemi meselesine geri dönersek, Biden yönetiminin Türkiye'ye yönelik eleştirileri biliniyor. Ezber söylemlerle hareket edilmemeli. Türkiye'nin Batı ittifakı ile ilişkilerinin mahiyetinin değişmekte olduğu bir gerçek. Ancak 2013'ten bu yana özelde Suriye iç savaşının, genelde etrafımızdaki bölgenin sorunlarıyla uğraşan Türkiye'nin Batı başkentleri tarafından yalnız bırakıldığı hatırlanmalı. 15 Temmuz darbe girişimi sırasında NATO başkentlerinin takındığı tavır daha sonra bazılarının özür dilemelerini gerektirmiştir. Üç terör örgütü (DEAŞ, PKK ve FETÖ) ile mücadele eden Türkiye, değerlerini ve güvenliğini savunan bir demokrasidir. Demokrasinin pekiştirilmesi yönünde söylenebilecek şeyler elbette var. Ancak DEAŞ terörünün ve Suriyeli mültecilerin Avrupa'da tetiklediği ırkçılık, aşırı sağ ve nefret suçları hatırlanırsa, Türkiye'nin daha büyük sorunları görece daha iyi karşıladığı fark edilir. Son yirmi yılda Türkiye iç türbülanslarını hep sandığa giderek çözdü. Bu itibarla Biden'ın "demokrasilerin dayanışması" politikası sahici ve somut bir çizgi oluşturacaksa Transatlantik İttifakı'nın güçlü bir üyesi olarak Türkiye bu sürecin içinde olur. Gerçekleri gözardı eden ezber söylemlerle Ankara'nın milli çıkarlarını feda etmesini ise kimse beklemesin.

Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA