2023 seçimlerine iki yıl olmasına rağmen iç siyasetin gündemi ciddi bir hareketlenme içerisinde. Seçim değil ancak gündemi, adaylık ve ittifak arayışları erkenden geldi bile. Bundan sonra siyasi polemiklerde ve kampanya parçası olan dosyalarda yeni hareketlenmeler beklemeliyiz. Dış konjonktürün de buna uygun olduğu açık.
Biden yönetiminin Türkiye politikasını henüz belirlememiş olması ve bunu bekleyen AB çevreleri de söz konusu hareketliliğe müsait bir ortam oluşturuyor. Muhalefet cenahında cumhurbaşkanı adayı belirleme, ittifak türünü seçme ve hangi tura hangi adayla gitme tartışmaları devam ediyor. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu kendi adaylığını sıkça konuşmakla kalmıyor. Sözlerinin ciddiyetine kamuoyunu inandırmak için "yeni bir Kılıçdaroğlu imajı" üretmeye çabalıyor. Muhafazakâr ve genç seçmen nezdindeki algısını toparlamaya çalışıyor. En son yayımlanan "CeHaPe Zihniyeti" belgeseli bunun bir örneği.
YENİ KAMPANYA DİLİ
Kılıçdaroğlu yeni bir dil üretmenin peşinde. Kapsayıcı görünümlü bu yeni dil yine Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı hedef alıyor.
Ancak bu defa AK Parti etrafından konsolide olan seçmeni ürkütmeyen bir üslup kullanıyor. "CeHaPe" belgeselinde kendi yönetimindeki CHP'yi anlatırken Kılıçdaroğlu, AK Parti'ye karşı önceki eleştirilerine kıyasla daha dolaylı bir ötekileştirme yapıyor.
Dahası, "Erdoğan artık Türkiye için bir yük olmaya başladı. Türkiye'yi yönetemiyor. Tavsiyem bir an önce 83 milyonun daha büyük acılarla karşı karşıya kalmaması için sandığı getirmesi, 'Ayrılmak istiyorum' demesi" cümlelerinde olduğu gibi AK Parti etrafındaki kararsız seçmene yöneliyor.
Erdoğan'ı "ülkeye yük" olarak sunmayı "devr-i sabık yapmayacağız" mesajı ile harmanlıyor. Muhafazakâr kesimin başörtüsü ve dini eğitim gibi kazanımlarının geriye götürülmeyeceğini ima ediyor.
Halbuki Kılıçdaroğlu'nun "diktatör" nakaratları ve iktidara destek veren toplumsal kesimi fırçalayan, suçlayan konuşmaları hâlâ hatırlarda. Yine işadamlarından medyaya ve sivil toplum kuruluşlarına kadar "el koymaktan" bahsetmesi ve Kanal İstanbul'a yatırım yapacak ülkelerden bürokratlara kadar birçok çevreye tehditte bulunması zihinlerde tazeliğini koruyor.
Peki Kılıçdaroğlu neyi amaçlıyor?
İmajını toparlayarak adaylığını bir süre konuşturmak. Böylece hem Millet İttifakı bileşenlerinin hem de partisindeki belediye başkanlarının iddia ve manipülasyonlarını sınırlandırmak. Hem de muhalefet ittifakının gerçek adayının yıpranmasını engellemek
Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanlığı adaylığında ciddiyse bu yeni dilini uzun süre korur, sert ve aşırı söylemleri yardımcılarına ya da sözcülerine bırakır. CHP, genel başkanının düşük imajını yükseltmekte her türlü fayda görüyor. Kılıçdaroğlu ne yaparsa yapsın seçmen şu soruya cevap arayacak: Türkiye'nin yükünü kim taşıyabilir?
TÜRKİYE'NİN MEYDAN OKUMALARINA CEVAP ÜRETMEK
Ülkemizin önündeki meydan okuma kısa vadede salgının olumsuz ekonomik etkilerinin toparlanmasıdır. Orta vadede ise Türkiye'nin uluslararası konumunun pekiştirilmesi, yani, Libya, Doğu Akdeniz, Suriye, Irak ve Dağlık Karabağ alanlarındaki milli menfaatlerinin korunmasıdır. Bu kritik mesele sebebiyle muhalefetin "Erdoğan karşıtlığını" siyasi bir afyon olarak kullanmasına karşı çıkıyorum. Birbirine zıt ideolojilerdeki partileri "ikinci yüzyıl Türkiye vizyonlarını" açıklamaya davet ediyorum. Daha parlamenter sistem önerilerini bile müzakere edemediler.
Toparlanan geniş ittifakın "tartışılmış politikalar dizisi" hâlâ ortada yok.
Sözgelimi Türk milli kimliğinden muhalefetin hangi parçası ne anlıyor, bilmiyoruz
Kürt sorunu ya da Suriye politikası ya da YPG ya da ABD ile ilişkiler, hiçbirisi net değil. Mesela, teröre verdiği destekle Türkiyelileşme iddiasını terk eden HDP'nin Pan-Kürdist milliyetçiliğine olası Millet İttifakı parçaları nasıl bakıyor?
Muhalefetin bu konuları müzakere etmeden "Farklılıkların üstünü kapatalım, önce Erdoğan'ı devirelim sonra bakarız" yaklaşımı bu ülkenin sorunlarını taşıyabilecekleri mesajını vermiyor.
Bunları tartışmadan kurulacak Erdoğan karşıtı geniş koalisyon Türkiye'nin meydan okumalarını yönetemez.
Milli menfaatlerini koruyamaz.
Geçiş sürecinin kırılganlığında siyasi istikrar dahi sağlayamaz.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz