Selefleri Obama ve Trump gibi, Yeni Başkan Biden da dış politikasında Ortadoğu'yu öncelemiyor. Arap isyanları sırasında Obama, ABD'nin demokrasi promosyonu politikasının vahim iflasını gösteren bir performans sergiledi. 8 yıllık dönemi sona erdiğinde Irak, Suriye, Yemen ve Libya hâlâ iç savaş halindeydi. "Önce ABD" milliyetçiliğinin temsilcisi Trump da ülkesinin Ortadoğu'daki varlığını azaltmak için çaba gösterdi. Afganistan'da Taliban ile görüştü, Irak ve Suriye'den kısmi çekilme sağladı. Ancak ABD bürokrasisinin güçlü direnciyle karşılaştı. Şimdi Biden'ın da birinci önceliği önceki iki başkan gibi, Asya-Pasifik. Ayrıca, Batı yarımküresi ve Avrupa diğer öncelikleri. Biden'ın, başkan yardımcılığı dahil, siyasi kariyerinde Ortadoğu'nun sorunlarıyla (Irak, Suriye, DEAŞ, YPG gibi) uğraşmaktan yorgun olduğu biliniyor.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
İki temel sebep
Biden yönetiminin iki sebeple bölge sorunları ile uğraşmaktan kendisini alamayacağı görüşündeyim. İlki, Afganistan'dan Irak ve Suriye'ye kadar Ortadoğu'daki mevcut ABD varlığı ve yüzleşeceği sorunlar zaten yönetimin yakın ilgisini gerektiriyor. İkincisi, Biden yönetimi, Çin (stratejik tehdit) ve Rusya'yı (rakip) sınırlandırma hedefinin Ortadoğu, Afrika ve Orta Asya bölgelerindeki yansımalarından kaçamaz. Pekin'in büyüyen ticari nüfuzu ve Moskova'nın siyasi boşlukları doldurma becerisi Ortadoğu siyasetinde kalıcı. ABD'nin atacağı adımlarla yeni müttefikler kazanma fırsatlarını kolluyorlar. "ABD sonrası Ortadoğu" olgusunu yönetmek ABD'ye maliyetli olmaya devam edecek.
Kritik ülkeler hangileri?
Washington'ın yeni Ortadoğu yaklaşımı İran, Suudi Arabistan ve Türkiye'ye yönelik politikaları ile belirlenecek. İsrail'in güvenliği ve çıkarlarını korumak bütün ABD başkanlarının değişmezi. Kudüs konusu da Arap ülkeleriyle normalleşme de desteklenir. Söylem tazelense de Filistin'e yapılan insani yardım ve İsrail'in daha saldırgan yayılmacılığa gitmesini önlemekten fazlası Washington'dan beklenmemeli. Türkiye, birçok dosyada kritik aktör konumunda olduğu için Biden'ın Ankara'ya yaklaşımı henüz netleşmedi. Şimdilik Washington'ın Trump sonrası "ortalığı toparlama, gerilimleri azaltma" hamlesinde Suudi Arabistan ve İran dosyaları öne çıkıyor.
Veliaht Selman'ın kaderi?
Biden önceki gün Kral Selman ile görüştü. CIA'nın Kaşıkçı cinayetiyle ilgili raporunun açıklanmasından önce yapılan konuşmada Yemen, İran ve insan hakları ele alındı. ABD'nin Suudi Arabistan politikasında nasıl bir "yeniden düzenleme" getireceği henüz belirsiz. Zira Kral Selman'ın yaşı (85) sebebiyle asıl güç 2017'den itibaren Biden'ın muhatabı olarak görmediği oğul Selman'da. Riyad'a silah satışlarının askıya alınması, Yemen'deki Suud rolüne ilişkin eleştiri, Husilerin terör örgütü olmaktan çıkarılma tartışması ve Kaşıkçı raporunda Veliaht Selman'ın işaret edilmesi ihtimali Biden yönetiminin yeni bir Suud politikasının ilk işaretleri. Ancak "İnsan hakları" söylemini yükselten bir yönetim Kaşıkçı raporunun açıklanması ile Veliaht Selman'ı hedef alır mı? İktidarı halen zaten elinde bulunduran Veliaht Selman'ı devirmeye ya da ciddi anlamda sınırlandırmaya çalışmanın bölgesel anlamda yeni bir dengeyi tetikleyeceği aşikâr. Biden yönetiminin göstermelik yaptırımlardan öteye giden bir tepkisi şaşırtıcı olur.
Nükleer anlaşmaya dönüş zorluğu
Dün Suriye'deki İran destekli Şii milislere yapılan Amerikan füze saldırısı bir misillemeydi. Erbil'de ABD askerlerinin olduğu üsse yapılan saldırıya cevaptı. Bu "orantılı askeri karşılık" gerekirse sert güç kullanırız mesajı taşıyor. Biden'ın Trump'ın getirdiği İran yaptırımlarını kaldırmadan Tahran'dan "uranyum zenginleştirmeyi bırakmasını" istemesi nükleer anlaşmaya hızlı bir dönüş ihtimalini zayıflatıyor. İran lideri Hamaney, bu öneriyi "şartı belirledik ve geri alınmayacak" açıklamasıyla reddetti. "ABD sonrası dönem başladı" paylaşımı yapmayı da ihmal etmedi. Tahran, Trump'ın maksimum "baskı politikasının" yerine Biden'ın "akıllı baskı" yaklaşımına hazırlanıyor. Washington, yapacağı küçük revizyonlarla Ortadoğu'da yeni dengeler oluşturabilir ancak bölge ile uğraşmaktan kurtulamaz. Her yeni denge Rusya, Çin ve bölgesel güçlerin rekabetini hızlandıracak.