Cumhurbaşkanı Erdoğan Cuma namazı çıkışı soru üzerine Rus lider Putin'in sekiz gün önce kendisi hakkında "sözünü tutan biri, ülkesi için sonuna kadar gider" övgüsüne cevap verdi. Putin'i "özü, sözü bir, verdiği sözde duran" diye niteledi. İki liderin tanıştıklarından itibaren Türk- Rus ilişkilerinin yeni bir düzleme çektikleri açık. 2015 uçak düşürülme krizinin aşılması sonrasında enerji, Suriye, Libya ve Dağlık Karabağ önemli rekabet ve iş birliği alanları olarak ortaya çıktı. Liderlerin uyuşan kimyası sayesinde Astana Süreci, İdlib krizi, Libya ve S-400'ler gibi çetrefilli dosyalar yönetilebildi. Bu dinamik ilişki, Ukrayna (Kırım), Karadeniz ve Doğu Avrupa gibi çıkarların farklılaştığı alanlarda da bugüne dek sorun çıkmasını engelledi.
Rus medyasındaki rahatsızlık
Ankara'nın Dağlık Karabağ savaşında etkin rol alarak Kafkaslar'da güçlenmesinin Rus medyasında rahatsızlık oluşturduğunu gözlemledim. Hatta geçtiğimiz günlerde emekli Rus General İvaşov, "Türkiye açık bir şekilde Büyük Turan projesine doğru ilerliyor. Rusya, zamanla bağımlı hale gelecek. Türkiye, Kırım'da da kendi oyununu oynuyor. Devlet düzeyinde de Ukrayna ile çalışıyorlar" cümlelerini kurdu. Bu görüşün Moskova'daki maksimalist yaklaşımı temsil ettiği aşikar. Vurucu yanı ise "Türkiye kendi oyununu oynuyor" demesiydi. Ankara'nın Moskova'nın çizdiği sınırların ötesine giden bir nüfuza ulaştığı ve bunun uzun vadeli Rus çıkarları için sorun olacağı imasıydı.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Sahanın gerçekliği
Putin'in Türkiye'nin "kendi oyununu oynamasından" ciddi tedirginlik duyacağı kanaatinde değilim. Zira yaptığı stratejik hesaplarda Ankara ile çalışmanın Moksova'ya kazandırdığını görerek bu aşamaya kadar geldi. Kaldı ki, büyük güç rekabetini iyi bilen bir lider olarak Putin, jeopolitik hamlelerin "sıfır toplamlı" olmayacağını ve dengesinin de zamanla değişebileceğini görecek kadar tecrübeli. Suriye'de başlayan ilişkinin Dağlık Karabağ'a geldiğinde daha fazla Türkiye'nin lehine sonuç üretmesi ise Ankara'nın kapasitesini geliştirmesi ve sahadaki başarısı ile ilgili.
Putin'in realizmi
Güç ilişkileri masadan çok sahayı gözetir. Varılan uzlaşmaların nihai sonucu sahadaki kabiliyetlerinize bağlıdır. Moskova, Libya ve Dağlık Karabağ'da Türk SİHA'larının Rus hava savunma silahlarını alt etmesini kabullenmek durumunda kaldı. Nasıl Ankara, İdlib'de gözlem noktalarını yeniden konumlandırdıysa. O halde Rus şahinlerin "Büyük Turan" söylemi medya argümanı olmaktan öteye geçemez. Dahası, Putin, Yeni Türkiye ve Erdoğan faktörü gerçekliğine en hızlı adapte olan lider. Yine de Erdoğan ve Putin arasındaki güçlü ilişkinin Biden yönetiminin Rusya, AB ve Türkiye politikaları ile teste tabi tutulacağını daha önce yazmıştım.
Biden'a öneriler
Biden'ın etkili bir Rusya politikası oluşturabilmesi için Avrupa ve NATO çerçevesinde sıkı müzakereler yürütmesi gerekecek. Batı ittifakı içinde Almanya ve Türkiye, Rusya ile güçlü ikili ilişkileri olan aktörler olarak öne çıkıyor. S-400'lerin alımı sebebiyle Ankara'ya yaptırım uygulayan Washington'ın Kuzey Akım 2 ile ilgili Berlin'e nasıl yaklaşacağı merak ediliyor. Moskova'dan korkan Doğu Avrupa başkentlerini yanına almak kolay gibi görünse de Avrupa üzerindeki Rusya nüfuzunu dengeleme denkleminde Ankara kritik öneme sahip. Ankara, Washington istiyor diye Moskova ile ilişkisini bozmayı tercih etmez. Ana kriter, Türkiye'nin orta ve uzun vadeli stratejik çıkarları olur. Unutulmasın ki, Ankara, Ukrayna, Kırım ve Doğu Avrupa politikasını Moskova'ya rağmen yönetebiliyor. Bu sebeple Biden'ın Türkiye politikası, Ankara'nın kendi oyununu oynama gerçekliğini tanımalı. Erdoğan-Putin ilişkisi gibi bir ilişkinin Erdoğan ve Biden arasında kurulması ihtiyacı fark edilmeli.