Türkiye'de parti siyaseti dinamizmini hiç kaybetmiyor. AK Parti'den ayrılanların kurduğu iki partiden sonra şimdi de 37. kurultayını yapan CHP, bünyesinden yeni bir partinin çıkma ihtimalini tartışıyor. 2018 cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce, "CHP içerisinde Atatürk düşmanları olduğunu" söyleyerek yeni bir hareket oluşturmayı konuşuyor. CHP'nin eski genel başkanları İnce'yi ikna etmesi için Kılıçdaroğlu ile görüşerek "bölünmenin" önüne geçmeye çalışıyor. Beklenti partide hakimiyetini pekiştiren Kılıçdaroğlu'nun İnce'yi içeride tutmak için taviz vermeyeceği yönünde.
***
İnce'nin derdi 2023 seçimlerinde cumhurbaşkanı adayı olabilme seçeneğini diri tutmak. CHP'den dışlanmasının faturasını Kılıçdaroğlu'na ödetmek. Millet İttifakı içindeki dengeler sayesinde muhalefetin yeniden kendisinin adaylığı etrafında birleşmesini sağlamak. Hem İyi Parti hem de HDP seçmenine ulaşabildiği hesabıyla CHP'yi buna zorlamak. İnce, parti kurmanın ya da hareket oluşturmanın "CHP içinde kalmaktan" daha avantajlı olduğunu düşünüyor. Mevcut sistemde ittifakların önemine bakıldığında İnce'nin bu hesaba yönelmesi şaşırtıcı değil. Yüzde 1 alma ihtimali olan küçük partilere gösterilen ilgiyi görüyor ve CHP'yi bölen suçlamasını aşabileceğini düşünüyor: "Bu sistemde bir bölen olmak mümkün değil. Yüzde 51 lazım. Ben gidip AK Parti'ye, Cumhur İttifakı'na katılmayacağıma göre demek ki bir şeyi bölmüyorum." Elbette bu akıl yürütme 2023'e mevcut ittifak uygulaması ile gidileceği varsayımına dayalı.***
İnce'nin çıkışının Kılıçdaroğlu'nun "çatı aday" hedefine aykırı olduğu aşikâr. Bir parti kurma ile sonuçlanır mı belli değil ancak CHP'nin ideolojik dönüşümünün İnce'nin çıkışlarıyla gündemi meşgul edeceği anlaşılıyor. Bu meşguliyet Kılıçdaroğlu'nun "dostlarla iktidar olmak" için muhalefeti bir araya getirme çabasına bir süre sekte vursa da bu niyetten vazgeçirmez. "CHP'li olmayan bir çatı aday" fikrinin içte ve dıştaki dostlar tarafından Kılıçdaroğlu'na çok güçlü şekilde empoze edildiği görüşündeyim. Bu sebeple İnce'nin işi çok zor. Belki bu defa önceki seçimde kendisinin adaylığını mümkün kılan Akşener'in şansı daha yüksek olabilir.***
MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin Akşener'e "eve dön" çağrısı ve Başkan Erdoğan'ın İyi Parti'ye "yerli ve milli yapı" diyerek bu çağrının adresi olarak Cumhur İttifakı'na işaret etmesi hayli manidardı. Ayasofya'nın yeniden cami olarak ibadete açılması sürecinde görüldüğü üzere Akşener partisini "Millet İttifakı'nın Cumhur İttifakı'na en yakın unsuru" konumunda tutmaya dikkat gösteriyor. Bu hem milliyetçi tabanın HDP'den duyduğu rahatsızlığı dindiriyor. Hem de Akşener'in Kılıçdaroğlu yanındaki etkisini artırıyor. Ayrıca, Akşener, GP ve DEVA ile yakınlaşarak üçüncü bir ittifak oluşumu ihtimaliyle elini daha da güçlendiriyor. Ancak CHP'nin Kürt sorununu tartışmaya açmaya hazırlandığı bir ortamda, Bahçeli'nin çağrısı "HDP'ye alan açan CHP'nin yanında ne işimiz var?" sorgulamasını getirebilir.***
Bugün Türkiye'nin milli güvenliği açısından iki konu önemini hiç kaybetmiyor. İlki kuşkusuz Irak ve Suriye'deki PKK ile mücadele. ABD'nin SDG ile petrol anlaşması yaptığı ve Biden seçilirse daha da yakınlaşması beklenen bir ortamda PKK tehdidini bertaraf etmek birinci öncelik. İkincisi de Doğu Akdeniz'deki gerilim ve bozulan Türk-Yunan ilişkileri. Her ikisi de yerli-milli refleksleri yakından ilgilendiriyor. Böylesi bir gündem ile İyi Parti'nin hatta CHP'nin bir kısım seçmeninin HDP'nin taleplerine sıcak bakması beklenmemeli. İki yıldır tartıştıklarımıza bakılırsa, 2023 seçimlerine kadar parti siyasetimizin sanki seçim ortamındaymışız gibi dopdolu olacağı anlaşılıyor. İttifaklar içi ve arası hareketlilikler devam edecek. Erdoğan'ın güçlü liderliği ve Cumhur İttifakı'nın stratejik konulardaki uzlaşması sürdükçe muhalefet alanı parçalı yapıdan kurtulamaz.